Herkes evladını sever – Mehveş Evin

  • Arşiv
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 29 Aralık 2012
  • 05:29

Uludere

Bu sözler, tam bir yıl önce Roboski cehenneminde evladını kaybeden bir anaya ait. Ne acıdır ki oğlu Mehmet Ali Tosun, askerliğini bitirdikten 1 yıl sonra, devletin bombardımanıyla öldü. Roboski mezarlığında insanın içini ezen, 34 mezardan biri ona ait. Mezar taşının başında, nişan yüzüklerinin taşınacağı tepsi asılı.

Bütün mezarlar plastik çiçeklerle, ölen gençlerin resimleriyle süslenmiş...

‘Vefasız’ yazısı

1 yıl önce Roboski’de ölen 34 genç insanı anmak, ailelerinin acısına ortak olmak ve devletin inkar politikasına dikkat çekmek için bölgeye binlerce insan akın etti.

Bir grup aydın, akademisyen ve gazeteciden oluşan 20 kişilik grupla İstanbul’dan yola çıktık.

Mardin’e vardığımızda günün ağırlığına inat, parlak, güneşli bir hava karşıladı bizi. Normalde üç-dört saat süren yol, kontrol noktalarındaki beklemelerle iyice uzadı. Şırnak girişinde çevik kuvvet çantalarımızı ve minibüsü tepeden tırnağa aradı.

Köyün tabelası olmadığından ‘vefasız yazan duvardan sağa dön’ gibi tariflerle köye vardık.

Uludere-Roboski

Uludere veya Roboski demek bir ‘taraf’ sayıldığından şu meseleyi aydınlığa kavuşturalım:

Şırnak ili, Uludere/Qileban ilçesi Roboski bölgesi diye biliniyor. 150-170 haneli Roboski (Ortasu) ile 540 haneli Beju (Gülyazı) köyleri sınırın hemen yanında.

Evlerin damları, mavi naylonlar ve uçmasın diye üzerine konan taşlarla dolu.

Ve evet, iki köyün koruculuk ve kaçakçılık dışında hiçbir geçim kaynakları yok.

PKK iftirası

Hangi köylüyle konuşsanız aynı şeyleri duyuyorsunuz: “Dedemizden beri kaçağa gideriz. Zaten köyün yarısı burası, yarısı Irak’ta, akrabalar da öyle, kız verdik. Orada sınır yok, taş var”.

Buradaki insanlar, evlatlarının, kardeşlerinin, arkadaşlarının paramparça cesetlerini toplamakla kalmadı. Bir yıl devletten bir açıklama, şefkatli bir söz bekledi. Fakat bunun yerine evlatları PKK’ya yardım etmekle suçlandı.

Roboski’den bu yazıyı, bakkaldan, cep telefonuyla yazarken dışarıda konuşmalar, ağıt ve türküler sürüyor. Birazdan canlı yayın araçları da gidecek ve köy, sessizliğe gömülecek.

Ya sonra ne olacak?

Milliyet / 29.12.12