Hükümetten 'Çalışan kadın'a müjde: Çocuk sayısına göre emeklilik yaşı kademeli olarak düşürülecek. Böylece kadınlar da 'asli' yerine, yuvasına dönecek!
Geçen haftaki ‘Çoğalırken azalmak’ yazısında Başbakan’ın giderek takıntıya dönüştürdüğü ‘En az üç çocuk’ söyleminden bahsetmiş ve Sabah gazetesinde geçen cumartesi yer alan ‘3 çocuk için 3 talimat’ haberini de aktarmıştım. Bu cumartesi de bu kez Vatan gazetesinin manşetini benzer bir konu süsledi. Söz konusu haberin başlığı ‘Çok çocuk yap erken emekli ol’du ve spotunda da şu ifadeler vardı: “Çalışma Bakanlığı çalışan kadınları çocuk yapmaya teşvik için paket hazırladı. Çocuk sayısına göre emeklilik yaşı kademeli olarak düşecek.” Haberle birlikte zihnimde iki seçenek belirdi: A. Nüfusu kuruduğu iddia edilen Türkiye için yeni bir umut ışığı. B. Ama asıl niyet kadını çalışma hayatından çekip eve, ‘asli görevine’ yani önce kocasına, sonra da üç çocuğuna bakma işine döndürmek için devlet eliyle hazırlanan ‘sinsi’ bir plan. Doğrusu hükümetin bakanlık görevini en uzun sürdüren isimlerinden Binali Yıldırım’ın geçenlerdeki ‘itiraf’ını, yani “Puanım tuttuğu halde baktım bahçesinde kızlı-erkekli oturuluyor, ‘Yoldan çıkarım’ diye Boğaziçi yerine İTÜ’ye tercih ettim” ifadesini düşününce gönlüm ve mantığım ‘B’ şıkkına kaydı. Yani Sabah ve Vatan’ın ‘müjdelediği’ hamleler gerçekleşirse evet genç ve dinamik nüfus sorunumuz (sahi öyle bir sorunumuz var mı?) çözülecek ama daha önemlisi ikbal vaat eden yeni Binali Yıldırım’lar üniversitede değil ama çalışma hayatında ‘kızlı-erkekli’ ortamlardan uzak duracak ve sadece işine odaklanacak. Bizler de bu sayede mutlu ve müreffeh yaşayıp gideceğiz.
Yine cumartesi günü radikal.com.tr’de yayımlanan bir haber de bu mutlu ve müreffeh toplumu nasıl doktorların beklediğini gösteriyordu. Bu haberi de aktarayım: Tekirdağ’da özel bir hastanenin başhekimliğini yapan Kadın Doğum Uzmanı Opr. Dr. Özgür Bige’nin 2011’de girdiği ancak kazananadığı Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yardımcı doçentlik yabancı dil sınav sonuçları idare mahkemesi kararıyla durdurulmuş. Çünkü mahkemenin atadığı bilirkişi 10 kişinin girdiği sınavda sekiz kişiye torpil yapıldığını saptamış. Bu saptama da sınavı kazananlara verilen yanıt anahtarındaki ‘Promontory’ olması gereken ancak yanlış olarak ‘Promontori’ yazılan kelimenin adayların cevap kâğıtlarına da yazılmasıyla ortaya çıkmış. Hakkının yenildiğini düşünen Bige, üniversiteye itiraz etmiş ama itirazı kabul görmemiş.
Bunun üzerine de Sivas İdare Mahkemesi’ne başvurmuş ve mahkeme, bilirkişi raporuyla yürütmeyi durdurmuş. Demek ki Bige başvur-masa bu ‘Al gülüm ver gülüm’ durum devam edecek ve bazıları haksızca birtakım unvanlara sahip olacaktı. Öte yandan doktorluk mesleği de başta eğitimi olmak üzere son derece meşakkatli bir uğraş ve eni konu bu yola baş koyanlar, belli bir zekâ ve algı düzeyinin üzerinde insanlardan seçiliyor. Yani bir hatayı sekiz doktorun aynı anda yapması, bırakın ahlaken, tıbben yakışmıyor. Üstelik gelecekte birçok insanımızın sağlığı bu ‘kopyacılar’a emanet edilecek(ti). Ve bir başka kötü şey, 75 milyonda çözemediğin uyanıklığı, yarın 175 milyonluk devasa Türkiye ölçeğinde nasıl çözeceksin? Habere en güzel yorumu, radikal.com.tr’de ‘solidarnosc’ rumuzlu okurumuz yapmış: “İnsanlar soracak nerede doğru teşhis diye. Parası olanlar ‘Rabbim Cleveland’ diyecek, olmayanlar da ne der orasını yine Allah bilir.”
Geçiyordular, uğradılar
Bazen sinema hayatı takip eder, bazen hayat sinemayı. Ama bu kez ortak bir noktada buluşulamadı. Malum Hollywood yapımı birçok bilimkurguda gökyüzünden gelen tehlikeler (Uzaylılar, göktaşları, tanımsız cisimler vs.) önce Amerika’nın kapısını çalar. Ama hayat her zaman Hollywood senaryosu değil ki, bu kez göktaşları Rusya’yı yokladı. Hoş, çözüm için Hollywood’vari kahramanlara gereksinim duyulacak bir ziyaret de değildi ama yine de ‘Kuzey komşumuz’ sakinleri korkup üzüldüler ve yaralandılar (hem de sayıları bine yakındı) ‘Gökyüzünde yalnız gezen taşlar’dan…
Radikal / 18.02.13