Habervaktim’e bazı sorular...

  • Arşiv
  • |
  • Devlet terörü
  • |
  • 26 Aralık 2012
  • 13:12

(26.12.12) – Dinci gericiliğin basın ayağında özel bir yer tutan Habervaktim, bugüne kadar piknikteki öğretmenlerin resimlerini yayınlayıp Eğitim-Senliler’in okulda içki içtiği, açlık grevindeki BDP’liler’in aslında yemek yediği, BDP’nin üst düzey yöneticilerinin varlık içinde yüzdüğü gibi bir dizi haberle adından söz ettirmiş, Tayyip Erdoğan tarafından da sıklıkla referans alınmıştı. 

ODTÜ sürecinde de özel bir habercilik yapan gazete köşe yazarlarından habercilerine, editörlerine kadar topyekün bir saldırı dalgası yürüttü ve ODTÜ’yü “fitne yuvası” ilan etmeye kadar işi vardırdı. Ancak son olarak öğrencileri "örgüt üyesi" ilan ederek kendince katli vacip ilan etmesi gazetenin ne dediğini bilmediğinin de kanıtı oldu.

Düzenin kendi hukukunu bile hiçe saydığı gözden kaçırmaksızın başta Habervaktim olmak üzere öğrencilerin "terör örgütü üyesi" olduğu haberini yayınlayan tüm yandaş medyaya dair burjuva hukuku ve basın etiği sınırlarında belli sorular sormakta yarar var:

1- Başta Habervaktim olmak üzere bir dizi gazete öğrencilerin DHKP/C, MLKP, DSİH, THKP/C, DEV-YOL örgütlerine üye olduğunu yazdı. Bu bilginin kaynağı nedir?

2- Hangi merci öğrencilerin örgüt üyesi olduğuna karar verme yetkisine sahiptir? Burjuva anayasasınca bu yetki mahkemelere verilmiş ve yasalarla, somutta TCK ile düzenlenmiştir. Ve yine burjuva hukukunun gereğince örgüt üyeliğinin ilan edilebilmesi için mahkemenin Yargıtayca da onanmış kararına ihtiyaç vardır, bu karar nerededir?

4- Eğer bilgi kaynağı polis ya da savcıysa ne zamandan beri bu kurumlar karar verme yetkisine sahiptir? Gazete bu sonuca kendisi ulaştıysa ya da polisten gelen bilgileri kullandıysa burada ancak şüpheden sözedilebilir ve haberin iddia olarak sunulması gerekir, oysa haberlerde kesin hükümler yer almaktadır. Bu da masumiyet karinesi ile çelişmektedir zira durum kesinleşmediği sürece kimsenin hükümlü sıfatıyla değerlendirilemeyeceği bugün temel bir hukuk doktrinidir.

5- Gazeteler isim ve resimleriyle öğrencilerin “terör örgütü üyesi” olduğunu ilan etmekte ve bunu ihbar amacıyla yapmaktadır ancak ihbar resmi dayanaktan yoksundur. Bu durum TCK’nın 267. Maddesince “İftira” başlığı altında ele alınmakta ve düzenlenmektedir. “Yetkili makamlara ihbar veya şikâyette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği hâlde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idarî bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” ve “Fiilin maddî eser ve delillerini uydurarak iftirada bulunulması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır” fıkralarının her ikisi de gazetelerin yayınlarını kesmektedir, bu durumun burjuva hukukunca yargıya intikal etmesi gerekmez mi?

Kuşkusuz ki sorular arttırılabilir ancak bu bile medyanın arsız yalanlarını görmek için yeterlidir. Kuşkusuz ki sorduğumuz sorular düzen hukuku sınırlarında ele alınmıştır. Düzen hukukunca suç sayılan "terör" gibi kavramların dahi toplumsal muhalefeti bastırmak için ortaya atıldığı düşünüldüğünde, burjuva hukuktan medet ummak ölü gözünden yaş beklemektedir. Yani asıl sorun tek başına gazetenin burjuva hukukuna dahi aykırı hareket etmesi değil, burjuva hukukunun amacının zaten bu olmasıdır. Bu yanıtsız sorular ise burjuva hukukunu ikiyüzlülüğünün kanıtları olarak her zaman yanıtsız kalacaktır.