Gözaltı-tutuklama, soruşturma-ceza terörüne karşı

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Ekim Gençliği
  • |
  • 14 Nisan 2012
  • 13:56

Özgürlüğümüze sahip çıkıyoruz!


Sermaye devleti faşist baskı ve terörü tırmandırarak sürdürüyor. Devrimciler, ilericiler, yurtseverler sermaye devleti tarafından hedef tahtasına çakılıyor. Azgın polis terörü, sokak ortasında gözaltına alma ve ev baskınları sıradanlaşıyor.

Faşist baskı ve terörün güncel örneği olarak Newroz’un yasaklanması ve ardından yaşanan gözaltı-tutuklama terörü olarak karşımıza çıkıyor. Kürt halkının iradesini kırmak için her türlü zorbalığı gösteren sermaye devleti, Newroz’u kutlamak isteyen Kürt halkına, ilericilere, devrimcilere azgınca saldırmış, yaşanan azgın polis terörü sonucu BDP Arnavutköy ilçe yöneticisi hayatını kaybetmişti. 160’ya yakın kişi de gözaltına alınmıştı. 3 Nisan’da Newroz gerekçe gösterilerek yapılan ev baskınlarının ikincisi de 10 Nisan günü yaşandı. Gözaltına alınanlar arasında bir Ekim Gençliği okurunun da olduğu pek çok üniversite öğrencisi bulunmakta. Halihazırda Newroz gerekçesiyle 35 kişi tutuklu yargılanıyor.

İşçilerin, emekçilerin, Kürt halkının, gençliğin kapitalist sömürü karşısında mücadeleden başka yolunun olmadığı açıktır. Bu kapsamda da sermaye devleti kendi bekasını korumak için devrimcilerin, ilericilerin, yurtseverlerin büyüttükleri haklı mücadele karşısında faşist baskı ve terörü azgınlaştırmaktadır.

Faşist baskı ve terörün üniversitelerdeki ayağı olarak karşımıza soruşturma ve cezalar çıkmaktadır. Yüzlerce üniversite öğrencisi tutukluyken, pekçok ilerici, devrimci, yurtsever öğrencinin de sesi soruşturma-ceza terörü ile kesilmeye çalışılmaktadır. Bu saldırıların güncel bilançosunu sermaye devleti kendi ağzıyla da açıklamaktan çekinmemiştir.

İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel’in soru önergesi üzerine Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 2010 ve 2011 yıllarında 7 bin 43 üniversite öğrencisi hakkında soruşturma açıldığını, soruşturmalar neticesinde 4 bin 602 öğrencinin okuldan uzaklaştırıldığını, 55’inin ise atıldığını açıklamıştır.

İki yıl içerisinde 4 bin 602 öğrencinin okuldan uzaklaştırılması, 55’inin ise atılması YÖK düzeninin üniversitelerde yarattığı cezaevi-kışla modelinin açık göstergesidir. Nasıl ki sermaye devleti kendi bekasını korumak için mücadele eden devrimci, ilerici, yurtseverleri katlederek, tutuklayarak bitirmeye çalışıyorsa üniversitelerde de “eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim” isteyen, “söz, yetki, karar hakkı” talep eden öğrenciler de soruşturma-ceza terörü ile bitirilmeye çalışılmaktadır. Böylece YÖK düzeninin, şirket yöneticilerinin derslere girdiği, idari özerkliği(!) adına mütevelli heyetlerinde patronların olduğu, AR-GE’lerinde, teknoparklarında başta savaş sanayi olmak üzere sermayenin çıkarları doğrultusunda bilim üretildiği, tüm bunlar karşısında da düşünmeyen, sorgulamayan öğrencilerin eğitim(!) gördüğü üniversite modeli rahatça oluşturulmak istenmektedir.

Soruşturma, ceza ve faşist beslemelerin saldırılarının yetmediği durumlarda ise YÖK düzeni kendi yasal düzenlemelerini bile çiğneyerek öğrencilerin okula girişini fiilen engellemektedir. Geçtiğimiz yıllarda YTÜ’de yaşanan “ihtiyadi tedbir” uygulaması Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nde de devreye sokulmuştur. 3 Nisan günü yaşanan faşist saldırının ardından 22 ilerici, devrimci öğrencinin okula girişi ‘tedbiren’ yasaklanmıştır. Yani idare-polis-faşist işbirliği ile 22 ilerici ve devrimci öğrenci haklarında kesinleşmiş bir uzaklaştırma cezası bile ortada yokken üniversitelerine alınmamaktadırlar. Bu saldırı karşısında DTCF öğrencilerinin verdiği tepki ise son derece anlamlı olmuş, öğrenciler “Sokak Üniversitesi” düzenleyerek kendi alternatif üniversitelerini oluşturmuşlardır.

Üniversite öğrencilerine yönelik gözaltı, tutuklama, soruşturma, ceza terörü karşısında yılmadan mücadeleyi büyütmek faşist baskı ve terörün tırmandırıldığı şu günlerde son derece yakıcı bir görev olarak durmaktadır. Sermaye devletinin üniversitelerde kurduğu YÖK düzeninin gençliğe geleceksizlikten başka bir şey vaat etmediği ortadayken üniversitelerimizde YÖK düzenine karşı mücadele büyütülmelidir.

Tüm gençliğe soruşturma-ceza terörüne karşı mücadelenin, tutuklu öğrencilerle dayanışmanın, özgürlüğüne sahip çıkmak demek olduğunu anlatmak, ilerici, devrimci öğrencilerin omuzlarında bir görev olarak durmaktadır.

B. Bahar