Ferda Koç: Kürt işçisi Türkiye'de göçmen işçi konumunda – Ali Barış Kurt

  • Arşiv
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 01 Aralık 2012
  • 08:33

DTK üyesi ve Dev Sağlık-İş temsilcisi, yazar Ferda Koç, Türkiye'deki Kürt işçilerin çalışma yaşamında ciddi hak gasplarına uğradığını belirtti. Kürt işçilere çeşitli ülkelerdeki 'göçmen işçiler' gibi yaklaşıldığını ifade eden Koç'a göre; Kürt toplumunun ulusal özgürlük hareketinin etkisi altındaki modernleşmesi, devletin ekonomik baskılarını engelleyen bir faktör.

'KÜRT İŞÇİLER GÖÇMEN İŞÇİLERİN MAĞDURİYETİNİ YAŞIYOR'

ANF'ye değerlendirmede bulunan Koç, Kürt işçilerin, “güvencesiz işçiler”in özel ve önemli bir grubunu oluşturduğunu tespit ederek; Kürt işçilerin Türkiye emek ordusuna katılımının esas olarak Kürdistan’da değil, Türkiye’de gerçekleştiğini belirtti. Bunun, “Kürt işçi” için çoğunlukla bir “gurbetçi” veya “göçmen" işçi statüsüne dahil olma anlamı taşıdığına dikkat çeken Koç, şu benzerliği aktardı: "Dünyanın her yerinde 'gurbetçi' veya 'göçmen' işçiler hangi mağduriyetleri yaşıyorlarsa, Kürt işçiler de hemen hemen aynı mağduriyetleri yaşıyorlar. Kayıtsız, ölümcül, pis işlerde, çok düşük ücretlerle çalıştırılma; aşağılanma, dışlanma, kriminalize edilme; son derece kötü koşullarda barınma, ulaşım ve sağlıksız koşullarda yaşamak zorunda kalma, tutunamama korkusuyla damgalı bir içe kapanma, gettolaşma, kapalı topluma hapsolma ilk ağızdan sayabileceğim şeyler."

Ferda Koç, Kürtlerin aksine pek çok ülkede, sözünü ettiği sorunlarla karşılaşanların gerçek gurbetçi-göçmen işçiler olduğuna değindi: "Dünyanın her yerinde bu sorunları yaşayan 'gurbetçi/göçmen' işçiler, çalıştıkları ülkenin gerçekten de 'yabancısı'. Almanya’da Türkler, Yugoslavlar, ABD’de Meksikalılar/Latinolar, Fransa’da Kuzey Afrikalılar gibi. Gurbetçi/göçmen' işçilik, bu işçilerin kendi ülkelerinde şu veya bu nedenle ortaya çıkan bir toplumsal yıkıma veya yoksulluğa bağlı olarak daha iyi fırsatlara sahip olan ülkelere giderek geçici veya sürekli işlere talip olmasına bağlı olarak gelişti. Türkiye’deki Kürt işçiler için ise durum bu değil. Birincisi, Kürt işçi “yabancı” değil, TC yurttaşı. İkincisi, Kürt işçiyi Türkiye’de gurbetçi veya göçmen işçi olarak çalışmaya zorlayan, bizzat devletin politik şiddeti ve merkezi otoritenin Kürdistan’daki ekonomik yıkıcılığı. Yani devlet, politik şiddet ve ekonomik zorlama ile Türkiye işçi sınıfı içinde Kürt işçilerden oluşan bir 'en alttakiler' durumu yarattı."

'SINIF MÜCADELESİ KÜRT DIŞLANARAK YÜRÜTÜLMEYE ÇALIŞILDI'

Türkiye işçi sınıfının da emek piyasası içinde, 'Kürt sorunuyla birlikte yaşadığını' düşünen yazar Koç, Kürt işçiliğin ücretler üzerinde, çalışma koşullarında ve “emeğin yeniden üretim koşulları” diye tarif ettiği “sosyal haklar” üzerinde negatif basınç yapan bir emek grubunu oluşturduğunu anlatarak, şunları kaydetti: "Büyük kentlere göç etmek zorunda bırakılan Kürt yoksulları öyle ağır koşullar altında emek piyasasına ekleniyorlar ki, en düşük ücretlere razı olmak, en kötü iş ortamlarını kabullenmek, son derece kötü barınma ve yaşama koşullarına tahammül etmek zorunda kalıyorlar. Türkiye işçi sınıfı, bu negatif basıncı yenmeden 'insan onuruna uygun ücret ve yaşam koşulları'nı realize edebileceği bir sınıflar arası güçler dengesi sağlayamayacak. Türkiye işçi sınıfı bu sorunu bugüne kadar, gerçekçi olmayan bir biçimde 'geri gidecekleri' örtük beklentisiyle, 'Kürdü dışlayarak' aşmaya çalıştı. Örgütlü işçi hareketinin dayandığı çekirdek işçiler, güvencesiz işçiliği kendi ayrıcalıklarının teminatı saydılar. Örgütlü işçilerin, güvencesiz işçiliğin başlıca kaynaklarından olan Kürt işçilerine yönelik ırkçı, dışlayıcı tutumlarını bu olgu ile birlikte anlamalıyız. Ama ne Kürtler geri gidecekler, ne de daha düşük maliyetli güvencesiz işçilik, çekirdek işçilerin yüksek ücretlerini ve güvenceli işlerini sonsuza kadar sürdürmelerini garanti altına alabilecek."

'KÜRT EMEĞİ, EMEK PİYASASININ DAYANIKLI KATILIMCISI HALİNE GETİRİLMELİ'

Ferda Koç, Türkiye işçi sınıfının örgütlü kesimlerinin, güvencesiz çalışmaya karşı mücadele etmesi ve bunun için ise Kürt emeğinin, emek piyasasının 'dayanıklı' bir katılımcısı olmasını sağlayacak toplumsal önlemleri yaratmasının gerektiğini düşünüyor. "Zorla göç ettirilen, geçim araçlarından koparılan, büyük kentlerin varoşlarına fırlatılıp atılan ve kendilerine tamamen yabancı bir ortamda 'tehdit' muamelesi gören insanların emek piyasasının en kırılgan, en dayanıksız ve dolayısıyla, en şiddetli sömürü koşullarını kabul etmeye yatkın grubunu oluşturması kaçınılmaz" diyen Koç, ekledi: "Dolayısıyla emek piyasasının genel ortamının işçiler lehine düzenlenebilmesi için 'Kürtlerin bu piyasa karşısındaki durumlarının düzeltilmesi' bir zorunluluk. Kürt emekçilerinin, emek piyasasının 'dayanıklı' katılımcıları haline getirilmesi gerekiyor. Bunun için gereken şeylerin, Kürt sorunu ile damgalı özel bir talepler dizisi oluşturacağı ise açık. Kastettiğim şey, böylesi bir talepler dizisinin, Kürt sorununun çözüm güçlerine bir çok yeni unsuru katacağıdır."

'KÜRT HALKININ BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU ARTIK İŞÇİ...'

Yazar Ferda Koç, Kürt bölgesindeki sınıf hareketinin durumu hakkında ise şu fikirde: "Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi, sosyalistlerin önderlik ettiği bir halk hareketi. Ancak halen hareketin 'ulusal' yönü ön planda görünüyor. Kürt işçilerinin Türkiye’nin neo-liberal kapitalizmi içinde özel bir küme olarak örgütlenerek herekete geçirilmesi için objektif koşulların tümü ve kimi subjektif koşullar gelişmiş olmasına karşın henüz ortada elle tutulur pratik girişimler yok. Kimi arkadaşlarımız, Kürt Özgürlük Hareketinin 'bir sınıfsal özgürlük ve eşitlik hareketi' olarak gelişmemesini, Kürdistan’da güçlü bir işçi sınıfının bulunmamasıyla açıklıyorlar. Oysa Kürt halkının büyük çoğunluğu artık işçi. Artık 'ulusal özgürlük sorunu'nu sınıfsal terimlerle ifade etmemiz, Kürt sorununu 'proleter bir sorun' olarak ortaya koymamız gerektiği düşüncesindeyim."

Kürt yoksulluğunun, Türkiye Kürdistanı’nda bir yerel sermaye birikimi olarak karşılığının bulunmadığını belirten Koç, neo-liberal iktidarların, Kürt kentleri ve ilçe merkezlerini 'Rezervuar Şehirler' haline dönüştürdüklerini kaydetti. "İnsanlar bu şehirlerde 'toplanıyorlar' ve Türkiye’de ya da bir başka yerde -Almanya’da, Rusya’da, Arap ülkelerinde ve şimdilerde Güney Kürdistan’da- gurbetçilik yaparak, göçmen işçilik yaparak bu merkezlerdeki yaşamlarını 'kolaylaştırmaya' çalışıyorlar" diyen Koç, devletin politikasını ise "sanayisizleştirmek, ticaretsizleştirmek ve yoksul halkı Sosyal Yardım Fonları ve Yeşilkart gibi araçlarla sadaka düzeyindeki gelirlere bağımlı kılmak" şeklinde tarif etti.

'DEVLETİN BAĞIMLILAŞTIRMA POLİTİKASI ÖZGÜRLÜK HAREKETİ SAYESİNDE ENGELLENİYOR'

DTK üyesi ve Dev Sağlık-İş temsilcisi, yazar Ferda Koç, AKP Hükümeti'nin Kürt illerinde hibelerle, koruculuk sistemi ve gayrı meşru kazanç ağlarıyla yoksul Kürtleri bağımlılaştırma politikası yürüttüğünü bildirdi: "İzleyebildiğim kadarıyla, ön planda olan feodal işbirlikçileri hibelerle, koruculuk sistemiyle, gayrı meşru kazanç ağlarıyla nemalandırarak bunlar üzerinden tabana yayılan bir bağımlılaştırma politikası yürütülüyor. Tek istisna 'Yeşil Kart' sistemindeydi. O da 2011 seçimlerinin sonrasında rövanşist, intikamcı bir uygulamayla önemli ölçüde budandı. Devlet, Kürt yoksullarını bağımlılaştırmada 'geleneksel' büyük toprak mülkiyeti örüntülerini, feodal aile yapılarını, dinsel cemaatleri temel alan yöntemler uyguluyor. Kürt toplumunun ulusal özgürlük hareketinin etkisi altındaki modernleşmesi, bu yöntemlerin erişim alanını her geçen gün biraz daha daraltıyor."

ANF / 01.12.12