(11.02.13) – Bakan Şahin twitterdan yaptığı açıklamalarla kadın sorununu sulandırmaya devam ediyor.
AKP’li bakanların her biri kendi alanlarında yüzsüzlük, pişkinlik ve pervasızlık kategorilerinde birbiriyle yarışıyor. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin de kendi alanında iddialı bir isim. Şahin özellikle twitter aracılığıyla bir dizi gündem ortaya atarken, kadın sorununu sulandırarak magazin malzemesi haline getirmekte usta.
Şahin son olarak da twitterdan yaptığı bir açıklama ile erkek sığınma evi açacaklarını duyurdu:
“Zaman zaman medyada da yer alıyor. Şiddete maruz kalan erkekler oluyor. Bakanlığımıza ve güvenlik güçlerine bu doğrultuda başvurular da var. Hatta Adana'da şiddet gören erkeklerden biri geçtiğimiz günlerde buton uygulamasından yararlandı. Şiddet gören erkeklere yönelik olarak İstanbul'da bir konukevi açmayı da planlıyoruz. Arkadaşlarımız İstanbul'da şiddet gören erkeklere yönelik konukevi için çalışıyorlar. Şiddet gören erkeklere yönelik konukevi de 6284 sayılı yasada yer aldığı şekilde hizmet verecek.”
Sanki çok masum ve olumlu bir adımmış gibi sunulan erkek sığınma evi uygulaması daha baştan kadın sorununu yok sayan, kadınların uğradığı çok yönlü baskı ve ezilmişliği basit bir “aile içi şiddet” derekesine indirgeyen patriyarkal inkarcılığın bir devamı. Bu bakış kadınların cins olarak tarihsel ezilmişliğini yok sayarak evde kadınların kocalarından dayak yemelerini sorunun başı-sonu olarak ortaya koyuyor. Kendilerince kimi evlerde de erkeklerin şiddet gördüğünü söyleyerek sorunu basit bir istatistik haline getirmek istiyorlar.
Böyle olunca da yıllardır bağımsız girişimlerle gerçekleştirilen kadın sığınma evlerine savaş açan, her fırsatta türlü baskılara maruz bırakan iktidar, birden bire erkek sığınma evleri açmaktan bahsediyor ve boyalı basında bu “ilginç” olayı sayfalarında tanıtıyor.
Ancak buradan Fatma Şahin’e boşa para-vakit harcamamasını salık verebiliriz. Bugün sermaye devletinin tüm kurumları kendi başına bir erkek sığınma evidir. Kolluk güçleri, yargısı başlı başına erkeklerin işlediği kadın cinayetlerini, uyguladığı şiddeti aklama hizmeti verir. Bu açıdan ayrı bir sığınma evine daha pek de ihtiyaç yoktur.
Kadınların (eğer gerçekten varsa) erkeklere uyguladıkları şiddet ise tarihsel olarak meşru ve tekil örnekler ile değerlendirilemeyecek kadar da kapsamlıdır. Yıllarca karısını döven bir erkeğin aynı şiddetin hedefi olması, tecavüze uğrayan kadının tecavüzcüsünü öldürmesi yöntemsel olarak onaylamasak ve sorunun çözümüne hizmet etmediğini bilsek de meşrudur. Tekil olarak haklı-haksız örnekler olması, bu genellemeyi etkilemez...
Kadın cinayetleri artmamış!
Şahin’in bir başka twitter incisi ise kadın cinayetlerinin aslında artmadığı yönündeki mesajı oldu. Bakan şu sözlerle kadın sorunun sulandırmaya devam etti: “Son yıllarda kadınlara yönelik cinayetlerin arttığını iddia edenler oluyor. Oysaki ben yaptığımız çalışmalar nedeniyle görünürlüğün, farkındalığın arttığını, konunun Türkiye gündemine girdiğini düşünüyorum”
Bir mizah malzemesinden öte anlam taşımayan açıklamayı istatistiklerin soğukluğundan çıkarak ele almak gerekir. Zira toplumsal bir sorunda, örneğin kadın cinayetlerinde hayli yüksek olan bir rakamı kendi içerisinde kıyaslayarak, bunu bir de övgüye konu etmek kısaca akıl dışıdır.
Bakan bunula da yetinmemiş, konunun gündeme geliyor oluşunu da yürüttüğü çalışmalara bağlamıştır. Böylesi bir zihniyetin radyasyonlu çay içmekle övünmekten bir farkı bulunmuyor.
Bugün kadın cinayetleri düne göre az ya da çok, ciddi ve toplumsal bir sorundur. Ki yapılan araştırmalar da cinayetlerin hiç de azalmadığını göstermektedir. Eğer konuya dair oluşan ve konunun gündeme gelmesini sağlayan bir hassasiyet varsa da bu bakanlığın “erkek sığınma evi açmak” gibi çalışmaları neticesinde değil, bizzat kadın örgütlerinin ve kamuoyunun çabalarıyla oluşmuştur.