Düzenin inkar ve imha saldırıları sürüyor... / KB

  • Arşiv
  • |
  • Makaleler/Yazarlar
  • |
  • Kızıl Bayrak
  • |
  • 08 Eylül 2012
  • 10:57

Kürt sorununun kalıcı çözümü için mücadeleye!


Kürt hareketinin Şemdinli çıkışı sonrasında Türk sermaye devleti inkar politikasına dört elle sarıldı. Dinci partinin şefi Tayyip Erdoğan, Kürt meselesi ile ilgili olarak AKP iktidarını eleştirenlere hakaretler yağdırırken, inkar siyasetini “Kürt meselesi yok” noktasına vardırdı. AKP iktidarı aynı zamanda Kürt halkına yönelik saldırılara cepheden destek vererek ırkçı-şoven saldırganlığın artmasına da çanak tuttu.

Sadece AKP iktidarı değil sermaye medyası da Kürt halkına ve hareketine yönelik saldırganlığa kan taşımak için harekete geçti. Kirli savaşın dümenine su taşıyan kontra medyanın önde gelen isimlerinden biri olan Enis Berberoğlu, Şemdinli gösterisi ile devletin hakimiyeti yalanını gerçek gibi sunmaya, Kürdistan’da yaşanan ve Kürt hareketine moral veren gelişmeleri karartmaya çalıştı.

AKP iktidarının çok yönlü saldırıları…

AKP iktidarı sadece son yaptığı açıklamalarda değil, dünden bugüne ırkçı-inkârcı zihniyeti aşamadı. Her dönem tercihini zorbalıkla Kürt hareketine ve Kürt halkına saldırmaktan yana belirledi. “Kürt sorununu ben çözerim” yalanına sarılan AKP iktidarının gündeme getirdiği “açılım”, “demokratikleşme” gibi hamlelerin de aldatmaca olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Kürt halkının haklı/meşru taleplerini yok sayma siyaseti AKP iktidarını açmaza sürükledi. Zira inkâr, ulusal bilincin daha da gelişmesine, zorbalık ise, Kürt halkının direnme kararlılığının daha da pekişmesine yol açmaktan başka bir sonuç yaratmadı.

Şemdinli, Çukurca, Lice ve Kürt illerinde PKK önderliğinde yürütülen direnişin halkın desteği ile de birleşerek Beytüşşebap’da olduğu gibi sermaye devleti için hazmedilmesi zor görüntüleri ortaya çıkarması düzen güçlerini daha da pervasızlaştırdı. Gelinen yerde ırkçı-inkarcı zihniyetin dinci versiyonu olan bu iktidar da, Kürt hareketine ve halkına saldırarak, küfür ve hakaretler ederek “çözüm” üretmeye çalışıyor.

AKP iktidarı HPG gerillaları tarafından karşılanan milletvekillerinin dokunulmazlıklarını tartışmaya açtı. AKP şefi yaptığı açıklamalarla BDP milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılmasına onay vermenin sinyalini verdi. Tayyip Erdoğan “O görüntü yenilir yutulur bir tablo değildir. Bunlar siyasetçi olmaktan çıktı. Biz böyle bir milletvekili tanımıyoruz” diyerek BDP’li vekilleri hedefe çaktı. “Biz AK Parti hükümeti olarak parti kapatılmasına karşıyız. Suçu işleyen kimse bunun bedelini o ödesin. Terör, adi suçlar bunların üstünde dokunulmazlıkların kaldırılmasını konuşabiliriz. Bu olayla ilgili meclis incelemesini yapar, ortaya ne çıkarsa bedeli ödenir. Öyle zannediyorum ki parlamento bu süreçte fezlekeleri çok daha farklı bir şekilde ele alacaktır” diyen Erdoğan, BDP’li vekillere yönelik gündeme gelen yeni saldırıların çerçevesini ortaya koydu.

Sermaye medyası imha ve inkar politikasına kan taşıyor

Sermaye medyası özelde dinci partinin, genelde sermaye iktidarının Kürt sorununa ilişkin imha ve inkar siyasetinin en büyük destekçisi olma misyonunu sürdürüyor. Hürriyet gazetesinin genel yayın müdürü Enis Berberoğlu’nun Şemdinli’ye giderek, Kürt hareketinin denetiminde olan bölgede “polis, asker, halk koordinasyonu” olduğunu ispatlama çabası sermaye medyasının kirli savaş destekçiliğinin son örneği oldu.

Enis Berberoğlu’nun ziyaretinin asıl nedeni Kürdistan’da devletin hala egemen olduğu mesajını vermekti. Dahası Enis Berberoğlu özelde Şemdinli’de genelde Kürdistan’da korkulacak bir şey olmadığını kanıtlamaya çalıştı. Bu nedenle Berberoğlu kurguya dayanan, kirli savaşı pazarlayan haber yapmaktan kaçınmadı.

Enis Berberoğlu’nun haberinde Kürt halkının dışında ilçenin tüm devlet erkanı vardı. Özel harekatçılar, Kaymakam ve Emniyet Müdürü ile konuşan Enis Berberoğlu, Kürt halkıyla konuşmayarak rafine bir kirli savaş gazetecisi olduğunu kanıtladı. Enis Berberoğlu aynı zamanda içinden geçilen dönemin ‘90’lı yıllardan daha kötü olmadığını ispatlamaya çalışarak AKP iktidarının imha ve inkar politikasına da omuz verdi.

Berberoğlu’nun bu mesajı verdiği sıralarda Kürt halkının gerilla cenazelerini almak için kitlesel biçimde askeri bir aracı kuşatması, araca PKK bayrağı asması ve yol güzergahındaki askeri lojmanlardan Türkiye bayrağının indirilmesi, devletin bölgede nasıl bir “hakimiyeti” olduğunu göstermek için yeterli.

İnkar ve imha politikasının panzehiri devrimci çözümdür!

PKK defalarca ateşkes ilan etmesine, devletle barışmak için sayısız girişimde bulunmasına rağmen, Kürt halkına yönelik saldırganlık artarak devam etti. Ve bir kez daha anlaşıldı ki bu düzen böyle kaldıkça Kürt ve Türk halklarının tam hak eşitliği, gönüllü birliği ve kardeşliği temelinde bir çözüm ummak ham hayaldir.

Kürt sorununun devrimci çözümü için gerekli olan her iki halkın devrimci mücadele içinde ortaklaşması ve ancak böylesi bir mücadelenin sağlayacağı demokratik eğitimden geçmesidir. Bu yolla imha ve inkara dayalı düzenin şırınga ettiği zehirli düşünce, eğilim ve davranışlardan işçi ve emekçiler kurtulur. Bu ise ancak ve ancak Kürt sorununun devrime dayalı bir mücadele programı ile mümkün olabilir.

Kürt hareketi ve halkının elde ettiği tüm kazanımlar, kararlı direnişin eseri olmuştur, bundan sonra da böyle olacaktır. Elbette ulaşılan kazanımları bu düzen içinde genişletip yeni mevziler kazanmak büyük bir önem taşıyor. Bununla birlikte düzen sınırları içinde belli kazanımlara ulaşmak ile özgürlük ve eşitlik özleminin gerçekleşmesi, yani gerçek kurtuluşa ulaşılması farklı şeylerdir. Gerçek kurtuluşa ise, ancak Kürt halkı ile gerçek dostlarının birleşik anti-kapitalist/anti-emperyalist mücadelesi ile ulaşılabilir.

(Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak, 31 Ağustos 2012/03, Sayı 36)