DİSK Hukuk Dairesi Müdürü Av. Necdet Okcan ile DİSK’in 46. yılı üzerine konuştuk...

  • Arşiv
  • |
  • Röportaj
  • |
  • 15 Şubat 2013
  • 10:19

“DİSK tarihsel misyonunun gereği mücadeleye öncülük etmeli!”

- İşçi sınıfı ve özel olarak sendikaların bir dizi saldırı ile karşı karşıya kaldığı bir dönemde DİSK 46. yılını kutluyor. Siz geçmişten günümüze baktığınızda DİSK’i nasıl görüyorsunuz?

- Kuruluşunun 46. yılında DİSK’in hala Türkiye işçi sınıfının umudu, geçmişten geleceğe sınıf mücadelesinin temsilcisi, toplumsal muhalefetin önemli unsurlarından bir örgüt, adres olarak görüyorum. Bugün, ülkemizde, dünyanın en kitlesel 1 Mayıslarından biri, Taksim 1 Mayıs alanında kutlanıyorsa, sağlığın piyasalaştırılmasına, özelleştirilmesine, sosyal güvenlik hakkının ortadan kaldırılmasına, mezarda emeklilik tasarılarına, asgari ücret adı altında sefalet ücreti belirlenmesine karşı, torba yasalara karşı, iş cinayetlerine karşı, TEKEL örneğinde olduğu gibi emekçilere yönelik topyekûn saldırılara karşı, ciddi bir direnç gösterilebiliyor, Kürt sorunu, baskılar, işkenceler, yargısız infazlar, gözaltılar, tutuklamalar vb. temel insan hakları ihlallerine karşı mücadele ediliyorsa, bunda DİSK’in ve birlikte mücadele refleksini geliştiren diğer emek ve meslek örgütleri KESK, TMMOB, TBB ile sosyalist, sol örgütlenmelerin, çevrelerin ciddi payı olduğunu düşünüyorum.

“Bu mücadele yeterli mi, sonuç alıcı etkiye sahip mi?” diye soracak olursak, cevabın önemli oranda hayır olduğu açık. Ancak bunu değerlendirirken, tarihsel bir perspektiften, DİSK’in kuruluş koşullarından bağımsız değerlendirmenin yanlış sonuçlar vereceğini düşünüyorum. Herkes DİSK’in yeteri kadar güçlü olmadığından, etkili mücadele edemediğinden dem vuruyor. DİSK’in kurulduğu yıllar, dünyada ‘68 baharı diye anılan, sol, sosyalist rüzgarların kuvvetli estiği, ideolojik olarak dünyayı etkisi altına aldığı yıllar. DİSK’in kuruluşundan 6 yıl önce 13 Şubat 1961 yılında 12 sendikacı Türkiye İşçi Partisi’ni kuruyor. Kuruluşundan sonra ülkenin önemli sosyalist aydınları partiye katılıyor. TİP 1965 yılında 15 milletvekili ile TBMM’ne giriyor. O tarihlerde TİP’in dışında da ciddi sol, sosyalist örgütlenmeler var. TİP’in kurucusu sendikacıların yöneticisi olduğu sendikalar, sınıf ve kitle sendikacılığı perspektifi ile TÜRK-İŞ’ten ayrılarak DİSK’i kuruyorlar. DİSK’in kuruluşunda TİP’in ve o tarihteki sosyalist mücadelenin önemli etkisi yadsınamaz.

DİSK, 12 Eylül 1980 tarihinde askeri cuntanın faaliyetlerini yasaklamasına kadar, ülkemizdeki sosyalist hareketin etkisiyle ve onun büyümesine paralel bir şekilde büyüyor, mücadelesini etkinleştiriyor. O tarihteki sol, sosyalist mücadele ile paralel bir şekilde büyüyen DİSK’i, bugün de aynı paralellikte değerlendirmek, diyalektik düşünmenin bir gereğidir. Bu nedenle, DİSK’in bugünkü durumu, ülkemiz sol, sosyalist hareketin durumundan ayrık değil. 

- Bugün AKP eliyle bir dizi saldırı hayata geçiyor ancak bu saldırıları püskürtecek bir yanıt örgütlemekten de uzağız. 46. yılda DİSK nasıl bir hat ile yürümeli, ya da işçi sınıfının bugün nasıl bir DİSK’e ihtiyacı var?

- DİSK’in kuruluş bildirgesinde, tüzüğünde, genel kurul kararlarında yer alan mücadele perspektifi ve hedeflerinin, bugünün mücadele ihtiyaçları ile örtüştüğünü, DİSK yönetiminin bu hedefler ve ihtiyaçlar için mücadele kararlılığında olduğunu gözlemliyorum. Ancak bunun yeterli olmadığı, AKP’nin saldırılarını püskürtecek bir yanıt üretmediği ileri sürülebilir. Bunun, bir yandan kendi örgütsel yapılarımızı tahkim ederken, bir yandan da birleşik bir emek mücadele hattının örülmesinden geçtiğini düşünüyorum. Burada DİSK’e düşen rol, tarihsel misyonunun ve mücadele tecrübesinin gereği olarak bu mücadeleye öncülük etmesidir.

Kızıl Bayrak / İstanbul