Dinci gerici basının yalanları direnişi karartmaya yetmedi... / KB

  • Arşiv
  • |
  • Kızıl Bayrak
  • |
  • 29 Aralık 2012
  • 06:45

ODTÜ’de gerçekleştirilen protestoya yönelik polis terörü ve buna karşı gösterilen kararlı direniş AKP hükümeti için ciddi bir soruna dönüştü. ODTÜ’de duvara çarpan devlet, kamuoyu desteğinin de öğrencilerin yanında yer almasıyla birlikte bildik ideolojik aygıtlarını devreye sokarak adeta ODTÜ’ye karşı –ODTÜ’lü öğrencilere değil toplam olarak ODTÜ’ye- topyekûn savaş ilan etti. Kuşkusuz ki burada en büyük rol de bir kez daha devletin en sadık köpeği olan burjuva medyaya düştü.

Öğrenciler uyduyu protesto etmiş!

Kapitalizmde medyanın uğursuz rolü üzerine söylenebilecek herşey bir biçimde söylenmiş olmalı. Bir dizi son derece isabetli tahlille boyalı basının nasıl bir ideolojik aygıt olduğu, kitle iletişim araçlarının gelişimiyle birlikte büyük bir güç haline geldiği ve toplumu şekillendirmek için düzenin temel bir dayanağı olduğunu net biçimde biliyoruz. Ancak burjuva medya ülkemizde tüm kirli düzen propagandasının yanında her zaman demokratlık ve ilericilik maskesini takmış, en taraflı haberleri dahi objektif gibi sunarak bu haliyle daha ince bir manipülasyon ve dezenformasyon süreci örmüştür.

AKP’nin iktidar gücü haline gelmesinin ardından palazlanan yeni ve popüler olarak “yandaş” sıfatıyla anılan kesim ise bu açıdan çok daha pervasız ve rezil bir düzey sunmaktadır. Geçmişte özel dönemler dışında inceltilerek yapılan, filtre edilen bir dizi bilgi, artık bu yeni medyada tüm açıklığıyla sunulmakta, en küçük bir düzeltmeye ihtiyaç duyulmaksızın aşağılık yalanlar savrulmakta, komik duruma düşmek pahasına senaryolar uydurulmaktadır. Eskiye göre sonuç itibariyle farkı olmamasına rağmen yöntemsel olarak çok daha tiksindirici bir kimlik bu yeni yandaş medya ile birlikte ortaya çıkmış, pervasızlık ve düzen yalakalığı mide bulandıracak düzeye gelmiştir. İşte ODTÜ süreci bunun en bariz kanıtı olarak ortaya çıkmaktadır.

Erdoğan’ın protestosu ile başlayan süreç tüm ana akım medyada yer alırken, dinci gericiliğin güdümündeki gazeteler haberi “ODTÜ’yü karıştırdılar” biçiminde vererek hızlı bir refleks gösterdiler. ATV ise tarihi bir habere imza atarak adeta dünya literatürüne geçti. Zira bu kanal öğrencilerin uzaya gönderilen uyduyu protesto ettiğini ana haber bülteninde utanmadan duyurdu. Erdoğan’ın protesto edilmesine kesinlikle değinilmezken böylesi bir manipülasyona imza atması gerçekten de eşine az rastlanır bir durum olarak tarihe not düşüldü. ATV başta olmak üzere tüm yandaş medyadan eksik olmayacak ve ardından devletlilerin de dilinden düşmeyecek olan “polise saldırdılar” yalanı da hızla gazete ve TV’lerde yer buldu. Oysaki bu yalana başvuran kanalların kendi görüntüleri dahi polisin durup dururken eyleme saldırdığını göstermekteydi. İşi daha da ileriye götüren ATV muhabiri öğrencilerin özel olarak basını taşladığını da söyleyecek kadar alçaldı.

Çocukların bile güleceği öyle bir haberin ciddi biçimde yayınlanması dahi gerici basının çürümüşlüğünü göstermek için yeterli. Ancak ne yazık ki ODTÜ’ye yönelik kampanya bununla da sınırlı kalmadı. Hatta denilebilir ki ATV’nin bu haberi, ilerleyen günlerde yayınlananlarla karşılaştırdığımızda hayli naif kaldı.

“ODTÜ’yü karıştıran öğrenciler”den “ODTÜ’yü karıştıran örgütler”e...

Sürecin kızışması ve ODTÜ öğrencilerinin kamuoyu önünde meşruluğunun güçlenmesiyle birlikte basının da rolü arttı. Artık dinci gerici basın organları, kitleleri adeta öğrencilerin terörist olduğuna, hatta rektörlerin de terörist olduğu ve polisin gereğini yaptığına ikna etmeye çabalayan mekanizmalara dönüştü.

Cihan Haber Ajansı’nın Barış’ı arkadaşları yaraladı haberi bu açıdan ibretlik. Zira polisin vahşi saldırısı sonucu ağır yaralanan ve yoğun bakıma kaldırılan Barış’ın kafasına isabet eden gaz bombasıyla yaralandığı bilinmekte. Ancak ajans, polise dayandırdığı haberini hastaneden teyit etme gereği dahi duymaksızın yayınlayarak amacını da bir kez daha gösterdi. Üstelik eylemde polisin öğrencileri hedef alarak gaz bombalarını atması nedeniyle Barış dışında da bir çok yaralı öğrenci bulunuyor...

Başlangıçta öğrenciler ODTÜ’yü karıştırdı biçimindeki haberler Erdoğan’ın konuşmalarıyla birlikte hızla “teröristler ODTÜ’yü karıştırdı” ya dönerken işin içine bildik örgüt isimleri girmeye başladı. Polisin ODTÜ öğrencilerine yönelik operasyonu da, başta Zaman olmak üzere bir dizi gazetede PKK ve DHKP-C operasyonu olarak duyuruldu. Ancak Zaman bir gazetecilik başarısına daha imza atarak operasyon başladığı sırada kaç öğrencinin gözaltına alınacağının dahi bilgisini verdi. Kuşkusuz ki gözaltındaki öğrenciler henüz savcılık sorgusundayken TRT Haber’in 10 öğrencinin mahkemeye sevk edildiği yönlü haber vermesi de benzer bir örnek olarak karşımıza çıktı. Her ikisinde de hukuk denilen mekanizmanın sahteliği görülüyor. Geçmişte Balyoz davasının kararı açıklanmadan yarım saat önce mahkeme kararının benzer gazetelerde yer alması da halen hafızalarımızda...

Operasyonun ardından yandaş basın yalan ve çarpıtmayı tırmandırırken öğrencilerin üzerinden tabanca çıktığı, eylem sırasında Molotof atıldığı ve yakalanan öğrencilerin örgüt üyesi olduğu gibi bir dizi haberi sayfalarına taşıdı.

AKP şefi ne derse gazeteler de onu der!

AKP şefinin ibreyi ODTÜ rektörüne kırmasının ardından medya da hedefe öğrencilerle birlikte ODTÜ’nün akademik camiasını çaktı. Erdoğan’ın rektörü hedef alarak hakaretler savurması, yandaş medyada çok daha pervasız yazılar yayınlanmasına sebep oldu. En dikkat çekici olan ise bir Zaman yazarının öğrencileri “ipsiz-sapsız militan” ilan edip ardından “ÖDTÜ yönetimi apaçık bir başkaldırı ve suç içerisinde. Bunun bedelini ödemeleri gerekir” biçiminde linç çağrısı yapması oldu. Hızını alamayan yazar ilerici ve demokrat akademisyenleri kastederek amaçlarının başbakanı astırmak olduğunu ve ODTÜ’nün faşist kültüre sahip olduğunu dahi söyledi. Ağzı salyalı yazara bir dizi başkası da eşlik etti.

Star gazetesi ise ODTÜ rektörüne yönelik karalamaları bir başka yalanla sürdürdü ve öğrencilerin rektörü okula çağırarak tehdit ettiğini ve istediklerini yaptırdıklarını söyledi. Rektörle yapılan bir görüşmeyi çarpıtan Star böylece AKP şefine de ODTÜ’ye karşı destek vermiş oldu.

Eylemde yer alan gençlik örgütlerini “terör örgütleri” olarak sunmaktan da geri durmayan Star, haberlerinde “4 terör örgütü ODTÜ’de buluştu”, “Marjinal sol ODTÜ’yü bastı” gibi ilginç başlıkların yanı sıra akıllara ziyan tespitler yapmaktan da geri durmadı: “Erdoğan’ın kastettiği eylemci öğrencilerin üye oldukları terör örgütleri ortaya çıktı. Geçmişte birbirlerine karşı eylemleriyle gündeme gelen marjinal sol terör örgütlerinin uzantılarının ODTÜ’de ortak hareket etmesi dikkat çekti.”

Habertürk ise adındaki “bağımsız” ibaresinden olsa gerek, kendince daha farklı bir haber yaparak ODTÜ’nün tarihini bize anlatmaya soyundu. Baştan aşağı çarpıtma dolu bu haberin “ODTÜ”nün şiddet dolu tarihi” şeklinde sunulması bile kanalın niyetini anlatmaktaydı. ODTÜ tarihindeki devrimcilerin var ettiği olumlu değerleri çarpıtan kanal Kommer’in arabasının havaya uçurulduğu, araya sızan provokatörler nedeniyle ODTÜ’de yapılan eylemlerin darbeye zemin hazırladığı, “sağ-sol” çatışmalarında çok sayıda kişinin öldüğü gibi uyduruk bilgilerle ODTÜ’nün “şiddet dolu tarihini” gerekçelendirmeye çabaladı.

Gerici basının “parlayan yıldızı” olan Ak-it gazetesi ise işi bir adım daha ileri götürerek tüm üniversiteyi hedefe çaktı. Akit, 25 Aralık tarihinde “Fitne yuvası ODTÜ” manşeti ile yayınlandı. Yandaş basının şirazesini şaşırdığının açık bir göstergesi olan manşetin dayanağı ise ODTÜ’nün “İslam karşıtı” diye yaftaladıkları Sevan Nişanyan’ı davet etmesiydi. Gazetenin “Ateistlerin Kuran ve İslam tartışacağı sempozyum yeni bir provokasyonun habercisi” diyerek sunduğu haber akıllara Sivas Katliamı öncesi Aziz Nesin hakkında yapılan yayınları getirdi.

Bununla da sınırlı kalmayan Akit ve onun internet ayağı olan Habervaktim, ODTÜ direnişini Sivas katliamı ile kıyasladı ve benzerlikler kurdu, polis müdahale etmeseydi ODTÜ öğrencilerinin de katliam yapacağını yazdı. Öğrencilerin tek tek resimlerini basarak örgüt üyesi ilan etmesi ise gazeteciliğin geldiği son nokta oldu.

Aşağılık yalanlara karnımız tok!

Özellikle “yandaş” tabir edilen ve dinsel gericilik ile doğrudan bağı olan basın kuruluşları gülümsetecek kadar ciddiyetsiz manipülasyonlarla başladıkları haber bombardımanını ODTÜ’yü “fitne yuvası”, öğrencileri ve rektörü “terörist” ilan etmeye kadar vardırdılar. AKP şefi üslubunu sertleştirdikçe destek için daha da pervasızlaşan basın, devletin temel bir destekçisi olarak uğursuz rolünü oynamaya soyunurken AKP’ye çoktan biat etmiş ancak halen daha farklı bir sermaye grubunun elinde bulunan kesim ise direnişin yarattığı olumlu havanın etkisinden de güç alarak direnişi öne çıkaran bir rol oynadı. Kuşkusuz ki bu rol de düzen içi ürkek bir muhalefetten öte anlam taşımamaktaydı. Zira bugün direniş haberlerini sayfalarına taşıyan bu “bir kısım medya”nın Başbakan’ın vereceği ilk “ayar”dan sonra yandaşlarla farkı kalmayacağını görmek zor değil.

Sonuç itibariyle ODTÜ direnişi burjuva basına bir kez daha büyük görevler biçti ve basın Erdoğan’ın yalanlarına destek için seferber oldu. Ancak basının gittikçe pervasızlaşmasının ve yalanların dozunu arttırmasının sebebi tam da direnişin meşruluğunun ve kamuoyu nezdinde benimsenmesinin yarattığı olumlu havaydı. Dinci basın ne kadar bastırsa da olumlu havayı dağıtmayı başaramadı. Bu da basının tüm etkisine rağmen eylemin tüm bu karanlığı dağıtacak yegane güç olduğunu bir kez daha gösterdi.

(Sosyalizm İçin Kızıl Bayrak, 28 Aralık 2012, Sayı 18-51)