Devrimci Kadın Kurultayı'nın güncel çağrısı...

  • Arşiv
  • |
  • Kadın Sorunu
  • |
  • 15 Ocak 2013
  • 18:35

Emperyalist savaşlara ve gerici boğazlaşmalara son!

Emperyalist-kapitalist sistemin ihtiyaçları üzerinden şekillenen gerici savaşlar, emekçiler için telafisi zor siyasal-sosyal, kültürel ve ekonomik tahribat anlamına geliyor. Bu çok yönlü tahribat ise en çok kadınları vuruyor. Dünden bugüne egemen sınıflar tarafından tutulan kayıtlar yaşanılanların çok küçük bir kesitini yansıtsa da, bu haliyle bile bizlere, kadınların normal şartlarda yaşadıkları çifte sömürü ve aşağılanmanın, taciz, tecavüz vb. cinsel şiddet olaylarının savaş dönemlerinde katbekat arttığını göstermektedir.

Savaşların kirli bilançosu

-Japon ordusunun 1937-1945 yılları arasında işgal ettiği Kore’de gerçekleştirdiği yıkımın faturasını kadınlar en ağır bir şekilde ödedi; 300 bine yakın Koreli kadın fuhuş sektöründe çalıştırılmak üzere alıkonuldu.

- 1947-1952 yıları arasında ABD, çoğu NATO üyesi 15 devletle Kore’ye saldırdı. 4 milyon insanın katledildiği savaşta yüzlerce kadına tecavüz edildi.

- ABD’nin 1963 yılından 1973 yılına kadar dâhil olduğu Vietnam savaşında ölenlerin %10’unu asker, % 90’ını ise siviller oluşturuyordu ve sivillerin %80’i ise kadınlar ve çocuklardı. Vietnam savaşında binlerce kadın tecavüze uğradı. Sadece My Layi Köyü’nde 450 Vietnamlı çocuk ve kadına tecavüz edilip öldürüldü. Kuzey-Güney Vietnam savaşında tecavüze uğrayan kadın sayısı en az 30 bin olarak kayıtlara geçti.

- 1970’te Pakistan-Bangladeş savaşı sırasında yaklaşık 200 bin Bangladeşli kadının Pakistan askerlerinin tecavüzüne maruz kaldığı, 25 bin civarında kadının bu nedenle hamile bırakıldığı kaydedildi.

- 1971’de Bangladeş’de iç savaşla beraber 400 bin kadına tecavüz edildi ve istenmeyen 25 bin gebelik oldu.

- 1991-1992 yıllarında ülkelerindeki açlık ve savaştan kaçan 300 bin Somalili arasında bulunan kadınlar gittikleri Kenya’da, mülteci kamplarında bu kamplardaki görevli askerlerce tecavüze uğradı; tecavüze uğrayanlar arasında, dört yaşındaki kız çocukları da bulunuyordu.

-Bosna-Hersek’te, 1992 yılındaki 5 ay süren ve 300 bin sivilin katledildiği çatışmalar sırasında 20 bin ile 50 bin arasında kadın tecavüze uğradı.

Yine 1990’dan 2002’ye kadar olan 12 yıllık yıkıcı iç savaş nedeniyle Sierra Leone’de yerlerinden edilmiş kişilerin %94’ü tecavüz, işkence ve cinsel kölelik gibi cinsel saldırılara maruz kaldı.

- 1994-1995 yıllarında 13-65 yaşları arasında 15 binin üzerinde Ruandalı kadın, vahşi yöntemlerle tecavüze uğradı. Kendilerine tecavüz edenlerce savaş ganimeti olarak kaçırılıp zorla alıkonuldular.

- 1999’da Yugoslavya’ya savaş ilan eden NATO, Demokratik Yugoslavya Federasyonu’nun dağılmasını sağladıktan sonra, önce Bosna-Hersek’i, sonra Kosova’yı ve Makedonya’yı işgal etti. Dört yıl süren Bosna savaşında 20 binden fazla kadın tecavüze uğradı. Bosna ve Kosova’ya konuşlanan BM ve NATO birlikleri, bu iki ülkeyi Balkanlar’ın kadın ticareti merkezi haline getirdi.

- Çalışması ve evli değilse meslek edinmesi yasaklanan, yanlarında erkek olmadan dışarı çıkamayan ve burka taşımak zorunda olan Afganlı kadınları “Taliban’dan kurtarmak” bahanesiyle 2001 yılında Afganistan’a müdahale eden emperyalistler, ülke zenginliklerini sömürmelerinin yanında Afgan kadınların esaretini bir kat daha artırdılar. Afganistanlı kadınlar yurtdışındaki kadın tüccarlara satıldı. Artan yoksulluk pek çok Afgan kadınını çocuklarını satmaya zorladı ve pek çoğu intihara sürüklendi.

- Amerika’nın demokrasi ve özgürlük söylemleriyle 2003 yılında işgal ettiği ve 650 binden fazla insanın katledildiği Irak’ta, Ebu Garip Cezaevi’nin bir tecavüz kampı gibi kullanıldığı kamuoyuna da yansımıştı ve aralarında sekiz yaşında kız çocukları olmak üzere binlerce kadın tecavüze uğradı.

Özgür bir gelecek için...

Zorbalıkla ülkeleri işgal eden ve halkları köleleştirmeye uğraşan emperyalist barbarlar ve işbirlikçi takımı 2011 yılında Libya topraklarını yağmaladıktan sonra şimdi de Suriye topraklarına yöneliyorlar. Emperyalist güçler Suriye seferine, işgal ettiği ülkelerde toplu tecavüzler gerçekleştiren, askeri genelevler oluşturup uluslararası kadın ticaretini ve fuhuşu teşvik eden NATO eşliğinde hazırlanıyorlar.

Kuruluşundan bu yana emperyalizmle kölece ilişkiler içerisinde olan Türk sermaye devleti ise bu gerici savaş sürecinde en önde yer almakta, emperyalizmin Ortadoğu’daki istikrarı için Türkiye topraklarını bir uçtan ötekine savaş üssüne dönüştürmektedir.

Emperyalistler adına Suriye halkını köleleştirme projelerini yürütmek için en önde saf tutan Türk sermaye devleti, bu projeleri yürütebilmenin ön koşulu olarak ise bizlere iş yerine ücretli köleliği, insanca yaşamaya yeten ücret yerine sefalet ücretini dayatmaktadır. Asgari ücret ve azami sömürünün yarattığı açlık, yoksulluk, sosyal ve kültürel yozlaşma ve çürüme sonu gelmeyen yaralanma ya da sakatlanmayla sonuçlanan iş cinayetlerini, intiharları, bununla birlikte emekçi kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz olayların artması ve sıradanlaşmasını beraberinde getirmektedir.

Bu noktada biz Türkiyeli işçi-emekçilerin kaderiyle Ortadoğu’daki emekçi halkların kaderi, dahası tüm dünyadaki işçi sınıfının kaderi birleşmektedir. Bugün egemen emperyalist-kapitalist dünya düzeni bizlerin geleceğini çalmakta, bizlere kan ve gözyaşından, sömürü ve sefaletten başka hiçbir şey vaat etmemektedir.

Bunun için, burjuvazi tarafından çok yönlü baskı altına alınan işçi sınıfı ve bu sınıf içerisinde çifte sömürüye, aşağılanmaya, her türlü cinsel şiddete maruz kalan emekçi kadınlar olarak kapitalizme olduğu kadar bizleri kendi sefil çıkarları için daha fazla köleleştirmek ve sömürmek isteyen emperyalizme karşı da erkek sınıf kardeşlerimizle omuz omuza örgütlü mücadeleyi yükseltmemiz gerekmektedir.

Özgür bir geleceğin, eşit bir dünyanın ve gerçek bir kurtuluşun sosyalizmle mümkün olacağını, bugünden özgürleşebilmenin yolunun ise kölelik zincirlerini tek tek kırarak devrim mücadelesinde yer almaktan geçtiğini bilerek emperyalist saldırganlığa ve kapitalist sömürüye karşı kavgayı büyütelim.

(Kızıl Bayrak, 11 Ocak 2013, Sayı 02)