Devletin politikalarına karşı olmak suçundan... - Ezgi Başaran

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 29 Kasım 2012
  • 03:03

5 Haziran'da 43 tıp fakültesi öğrencisi hakkında kamu davası açıldı. 22'si örgüt üyesi, 21'i yardım ve yataklıktan yargılanıyor.

Dün alo şikâyet hattına gelen ‘ihbarlar’ nedeniyle haklarında soruşturma açılan 500’ün üzerinde öğretmenden söz etmiştim. Bakanlık müfettişleri bu öğretmenlerin bir kısmını “Örgüt propagandası yapıyor mu” sorusuyla, bir kısmını ise “4+4+4 sistemine karşı söylemlerini işittiniz mi?” şeklinde soruşturuyordu. Çünkü Kürt ve/veya hükümet politikasına karşı olmak türünden kriterler çerçevesinde, Alo 147 hattına ihbarlar geliyordu. Ne hikmetse... (Örgüt propagandası yaptığı iddiasıyla soruşturulan öğretmenlerin Kürt olduğunu söylememe gerek yok.)

Şimdi anlatacağım acıklı hikâyeye lütfen bir de bu iki kriter üzerinden bakın isterim.

* * *

5 Haziran 2012’de 43 tıp fakültesi öğrencisi hakkında kamu davası açıldı. 22’si örgüt üyesi, 21’i yardım ve yataklık yapmak suretiyle örgüt üyeliğinden yargılanıyor. 13’ü o gün bugündür tutuklu. Bir süre dosya üzerindeki gizlilik kararı nedeniyle hangi delillerle yargılandıklarını yahut tutuklandıklarını bilemedik. Artık biliyoruz ve acıklı hikâye şöyle başlıyor:

Ankara’da bir öğrenci –ki bu davayla herhangi bir bağlantısı yok- bir konuşma yapıyor. “Özgür Sağlık Öğrencileri diye bir grup var. Biz onları da örgütleyelim” diyor. Bunun üstüne polis, bu Özgür Sağlık Öğrencileri denen oluşumu teknik takibe alıyor. Aslında böyle bir öğrenci grubu da tam olarak var denemez. 2011’deki Tıp Bayramı mitinginde, bugün yargılanan öğrenciler, önlerinde Özgür Sağlık Öğrencileri yazılı bir pankartın arkasında yürüyor. Çoğu bu pankartın farkında bile değil. Ama böylelikle ‘bir örgüt’ oluveriyorlar. Bu öğrencilerin bir ortak noktası daha var. Hepsi Türkiye Tabipler Birliği’nin Gençlik Kolu ve Sağlık Emekçileri Sendikası’nın komisyon üyeleri. Ayrıca HASAT’ın (Hacettepe Halk Sağlığı Topluluğu) toplantılarına katılıyor. Yani bakanlığın müthiş neoliberal projesi Sağlıkta Dönüşüm Programı’na ciddi muhalefet eden üç örgütle (TTB, HASAT ve Sağlık Emekçileri Sendikası) birlikte hareket ediyorlar. Ve tabii hepsi Kürt! Savcı, HASAT’ın KCK’nın halk sağlığı komitesi olduğuna ‘karar vererek’ iddianamesini oluşturuyor. Fakat iddianamede bu öğrencilerin telefon konuşmalarını içeren tek bir tape bile yok. Çünkü hiçbirinde suç unsuru yok.

* * * 

E peki ne var derseniz... Tüylerim diken diken olarak “Video görüntüsü” cevabını vereceğim. Emniyet, CMK’nın “Bir kişinin sadece kamuya açık faaliyetleri teknik takiple izlenebilir” kuralını ihlal ederek hiç de kamuya açık olmayan sendika toplantısını kaydediyor. Evet, toplantı odasına bir şekilde kamera gizleyerek. Ve bu görüntüler mahkeme tarafından delil olarak kabul ediliyor. Düşünebiliyor musunuz? Ha, görüntülerde ne var derseniz... Gündem tartışılıyor, Sağlık Bakanlığı politikaları eleştiriliyor ve bir bölümde Abdullah Öcalan’ın Özgürlük Sosyolojisi’ndeki fikirleri tartışılıyor. En büyük günah bu mudur? Devletin müzakere için görüştüğü PKK liderinin kitabıyla ilgili fikir beyan etmek? Herhalde bu. Çünkü ne ev aramalarında ne bilgisayarlarında ne telefon görüşmelerinde başkaca hiçbir şey yok.

Yaşları 19-26 arasında değişen ve hayatları karartılmak istenen doktor adaylarının bir sonraki duruşmasının 5 Aralık’ta olduğunu hatırlattıktan sonra...

Bir soru: Doktorunu, avukatını, öğrencisini, gazetecisini, öğretmenini çökertmek, hapse atmak için envai çeşit sebep bulan, bu yolda bir odaya gizli kamera yerleştirmek dahil her aracı kullanmayı mubah gören, vatandaşından bu kadar korkan devlete ne denir?

Radikal / 29.11.12