Devlet terörü “soğuk savaş” argümanları ile sürüyor...

  • Arşiv
  • |
  • Devlet terörü
  • |
  • 19 Ocak 2013
  • 09:39

Gözaltındaki avukatlar “düşman” ajanıymış!

(19.01.13) – Dün özellikle avukatlara yönelik gerçekleştirilen devlet terörü, “başka ülkeler lehine ajan faaliyeti yürütmek” gerekçesiyle polis tarafından meşrulaştırılmaya çalışıldı.

Fransız Barolar Birliği ise Türkiye’nin Avrupa Konseyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi üyeliklerinin askıya alınması çağrısı yaptı.

Avukatlar Emniyet Müdürlüğü’nde

Dün sabaha karşı ev ve kurum baskınları sonucu başta Halkın Hukuk Bürosu (HHB) ve Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukatlar olmak üzere çok sayıda kişi gözaltına alınmıştı.

Avukatlara yönelik baskınların ardından yapılan ev ve kurum aramaları gece geç saatlere kadar sürdü. Arama işlemleri tamamlandıkça avukatlar da gözaltı işlemine tabi tutularak Vatan Caddesi’nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne getirilmeye başlandı.

Özellikle HHB’de uzun süren aramaların ardından burada tutulan avukatlar da Vatan’a götürüldüler. Bu sabah saatlerinden itibaren destek için Emniyet Müdürlüğü’ne giden başta ÇHD’liler olmak üzere bir çok avukat, gözaltındaki avukatlarla görüşmeye başladı.

ÇHD yöneticileri görüştükleri avukatların sağlık durumlarının iyi olduğunu, sadece Halkın Hukuk Bürosu’ndan alınanların binadan çıkarılırken polisle arbede yaşadığını kaydediyor.

Operasyon kapsamında alınan diğer gözaltılarda ise çok sayıda darp olduğunun bilindiği, ancak henüz net bir bilgi olmadığı ifade ediliyor.

Soruşturmada gizlilik kararı olduğu için halen daha operasyona dair net bir bilgi edinilemiyor.

Polisten soğuk savaş yalanları

Gizlilik nedeniyle avukatlara ve basına bilgi verilmezken İstanbul Emniyet Müdürlüğü yazılı bir açıklama yaparak kamuoyunu “bilgilendirdi.” Ancak polisin açıklaması somut bir bilgi vermekten çok demagojik argümanlar kullanarak kamuoyunda oluşan tepkiyi bastırmayı amaçlıyor.

Emniyet Müdürlüğü'nün internet sitesinde “bilgi notu” başlığı ile duyurulan açıklamada soğuk savaş yıllarından aşina olunan ve uzun süredir tedavülden kaldırıldığını sandığımız “başka ülkeler lehine ajan faaliyeti yürütmek” gerekçesine dahi başvuruluyor.

Açıklamada bildik silahlı-bombalı saldırı ve polis öldürme gibi gerekçeler sıralandıktan sonra “örgüt”ün “yönetici kadrosu, avukat yapılanması ve mahalli alan yapılanmalarına” “mahkeme kararı” ile baskın yapıldığı belirtiliyor. Açıklamada “mahkeme kararı” ifadesinin altının çizilmiş olması ise belli ki işin hukuka uygun olduğunu ispat için yapılmış bir vurgu.

Açıklamada yapılan suçlama ise şu biçimde ifade ediliyor: “Legal görünüm altındaki dernek/kültür merkezi/dergi bürolarında çelik kapılarla (11 çelik kapıdan geçilerek) korunaklı hale getirdikleri yerlerde, yurtdışında bulunan örgüt elebaşlarına ülkemizin kozmik bilgilerini şifreli metinler halinde kodlayarak raporladıkları, başka ülkeler lehine ajan faaliyeti yürütmek için gizli haberleşme merkezleri oluşturdukları tespit edilmiştir.”

Polisin açıklamasında avukatlara dair de özel bir bölüm bulunuyor. Demokratik kamuoyunun tepkisinden rahatsız olmuş olacaklar ki avukatların "terör örgütü yöneticiliği ve üyeliği" suçlamasıyla alındıkları vurgulanıyor ve basında "avukatların, mesleki faaliyetleri ve baktıkları davalar nedeniyle gözaltına alındıkları"nın yazılması eleştiriliyor.

Fransız Barolar Birliği tepkili

Polis bu açıklamalarla kendince meşruiyet yaratmaya çalışırken başta Türkiye olmak üzere dünya kamuoyunda yapılan operasyon tepki ile karşılandı. Özellikle Fransa Barolar Birliği’nin tepkisi, Türkiye’nin ikiyüzlü politikalarının teşhiri için de anlamlıydı.

Fransız Barolar Birliği Başkanı Christian Charriere-Bournazel yaptığı açıklamada bu gibi saldırıların "sistematik hale geldiği"ni ve avukatların siyasi nedenlerle gözaltına alındığını belirtti.

Yayınlanan bildiride Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği de hatırlatılarak buna rağen Türkiye’nin “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni umursamadığı” ve “demokratik özgürlüklere yönelik aralıksız ihlaller” gerçekleştirdiği belirtildi. Türkiye'nin 1949 yılından bu yana üyesi olduğu Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi ve Avrupa Konseyi'ne bağlı çalışan AİHM üyeliğinin askıya alınması talep edildi.