Davutoğlu: Suriye rejimi Tahrir'den çekiniyor - Murat Yetkin

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 14 Nisan 2012
  • 04:36

Davutoğlu, Beşar Esad rejiminin uluslararası desteğin kırılganlığına karşın gösterileri ateşle dağıtmaya çalışmasını 'Tahrir korkusu' ile açıklıyor.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “İyi istihbarat alıyoruz” diyor; “Perşembe günkü ateşkesten bu yana ağır silahlar kullanılmıyor. Şiddette düşme eğilimi var. Ancak bu durum Annan’ın 6 maddelik planının tam olarak uygulandığı anlamına gelmiyor.”

Davutoğlu bu sözleri dün İstanbul’da bir araya geldiği bir grup gazeteciyle sohbetinde sarf etti. Bugün Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi (ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin) ve Almanya (yani P5+1) ile İran arasında yapılacak nükleer görüşmeler öncesinde hızlı bir trafiğin ortasındaydı. Sabah P5+1 sözcüsü ve Avrupa Birliği Dış ve Güvenlik Politikası Sorumlusu Catherine Ashton, öğleden sonra da Ürdün Dışişleri Bakanı Nasır Cuda ile görüşmüştü, bizden sonra da İran Nükleer Başmüzakerecisi Sait Celili ile görüşecekti. “Suriye politikamızı başka birileri için değil, kendi değerlerimiz ve halkımızın menfaati doğrultusunda belirliyoruz” diye vurguladı; “Bütün politikalarımız Ankara patentlidir, bizim ürünümüzdür.”

Sonra Suriye konusunda Türkiye’nin tutumunu üç başlık altında özetledi:

* “Ağır silahların başka şehirlere ya da operasyonlar için kırsala kaydırılmasını ya da tehdit oluşturacak şekilde tutulmasını değil, Annan planı uyarınca kışlalarına çekilmesini bekliyoruz.

* “Durumun kalıcı olması için BM Gözlemci Gücü’nün bir an önce, ülkenin tamamına sirayet edecek şekilde ve plana uygunluğunu anlayabilecek yetkilerle Suriye’ye gönderilmesini istiyoruz. Bu amaçla BM Güvenlik Konseyi’ndeki çalışmayı destekliyoruz.

* “Altı maddelik bu plan bizce çözüm için son değil, başlangıçtır. Bu çerçevede Suriye halkının fikirlerini ifade edebileceği barışçı gösterilere müdahale edilmemesini, ateş açılmamasını istiyoruz.”

Davutoğlu, bu son maddeyi vurgularken, henüz teyit edilmeyen bilgilere göre, dün cuma namazı sonrasındaki gösterilerde ölenler olduğunu söyledi. Davutoğlu rakam vermekten kaçınsa da, bir başka üst düzey yetkiliden en az 30 yerleşim birimindeki gösterilere “Halkın üzerine değil, ama havaya ateş açma” türü olaylar sonucu en az 6 kişinin öldüğü bilgisini aldık.

Soru üzerine, Davutoğlu Beşar Esad rejiminin uluslararası desteğin kırılganlığına karşın gösterileri ateşle dağıtmaya çalışmasını ‘Tahrir korkusu’ ile açıklıyor. Suriye rejimi, Mısır’da yönetim değişikliğine yol açan Tahrir meydanı benzeri gösterilerin kendi başına gelmesinden çekiniyor. “Baştan beri bunu görüyoruz” diyor Davutoğlu.

Hafta başında Suriye sınırında ölümle sonuçlanan ateş açma olayı ve Türkiye’ye sığınan Suriyeli sayısındaki artış da dün konuşuldu. (Bu arada, Annan’ın göreve başlayıp Şam yönetimini muhatap almasından itibaren Türkiye’ye sığınan Suriyeli sayısındaki gözle görülür artışı, grafikte gözleyebilirsiniz.) Tampon bölge ve Suriye’ye karşı askeri harekât ihtimalleri soruldu.

Davutoğlu şu kadarını söylemekle yetindi:

* “Sınırımızdaki son gelişmeler insani boyutun dışına çıkarsa Türkiye her türlü hakkını saklı tutar. Buna BM Şartının 51’inci maddesi (Meşru müdafaa) dahildir. Bunu video konferans sırasında G-8 bakanlarında söyledim. Bu iş insani boyutun ötesinde göç dalgasına doğru gidebilir. (Ankara, Halep-İdlib hattında 4 milyon nüfus tahmin ediyor. Humus’un 750 bin nüfusunun üçte ikisinin şehri boşalttığı haberleri var. Endişe, 1991’deki Kürt göçünün benzerinin yaşanıp işin Türk-Suriye karşıtlığına dönüşmesi-MY)

* “Türkiye, büyük bir göç dalgasıyla, ya da güvenlik riskiyle karşı larşıya kalırsa ve uluslararası topluluktan destek göremezse, her türlü tedbire hazırlıklıdır.”

Bu arada, PKK’nın Suriye’deki hareketlerinin de izlendiğini öğreniyoruz. PKK’nın sınır bölgesinde hareketliliği, Türk askeri harekâtını tetikleyebilir. Bir yetkili “Irak’ta bir şey saptadığımızda hava harekâtı yapıyoruz ya...” diye ucu açık bir benzetme yapıyor.

Davutoğlu ise ayrıntıya girmeden, Türkiye’nin güvenliği söz konusu olduğunda her seçeneğin masada olduğunu söylemekle yetiniyor. Özet şu: Suriye üzerine gerilimdeki tırmanış dursa da, henüz sükünetten çok uzaktayız.

NOT: 12 Nisan 2012 günü yayımlanan yazımda bazı tarihler birbirine karışmıştır. 28 Şubat yerine 28 Aralık 1979, 30 Ocak yerine 30 Aralık 1979, 31 Ocak yerine de 31 Aralık 1979 tarihleri geçerli olacaktır. Düzeltir, özür dilerim.

Radikal / 14.04.12