Cilvegözü – Hüsnü Mahalli

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 16 Şubat 2013
  • 05:57

Gerçekleştiği andan itibaren Cilvegözü patlamasıyla ilgili, bilen - bilmeyen herkes bir şeyler söyledi.

Şimdi gelin biraz gerilere gidelim.

Ekim ayı başında ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Suriye muhalefetini temsil eden ve merkezi İstanbul'da bulunan Suriye Ulusal Konseyi'nin işe yaramadığını söyledi. Kasımda Katar'ın başkenti Doha'da bir araya getirilen tüm muhalifler; ABD, Katar ve Türkiye'nin istek ve baskıları sonucu yeni bir oluşum altında birleşti. Adını Muhalefet ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu koyarak Muaz El-Hatip'i başına geçirdi. ABD ise aynı günlerde, Suriye'de en etkin grup olan radikal İslamcı El-Nusra'yı terör listesine aldı ve diğer ülkeleri bu örgüte destek vermemeye çağırdı. El-Hatip ise El-Nusra ile işbirliğine devam edeceklerini söyledi.
El-Hatip ocak sonunda Paris'te katıldığı bir toplantıdan sonra Esad yönetimiyle görüşmeye hazır olduklarını söyleyerek herkesi şaşırttı. ABD ve Rusya başta olmak üzere birçok devlet El-Hatip'e destek verdi. Hatta Esad yönetiminin bile sıcak baktığı bu söyleme bir tek Ankara karşı çıktı. Bir de, başta El-Nusra olmak üzere, Suriye'de savaşan radikal İslamcı gruplar. Hatta El-Nusra, Esad ile diyaloğa girenlerin öldürüleceği tehdidinde bulundu. Bunun üzerine radikal İslamcılarla diğer muhalif gruplar arasındaki gerginlikler çatışmaya dönüştü.
Gelelim patlamaya:

O kapı muhaliflerin

Aracın Suriye plakalı olduğu ve Suriye'den geldiği söylendi. Bu doğruysa gariplik yok. Çünkü Suriye'de herkes, yani muhalifler de Suriye plakalı araç kullanır. Örneğin Şam, Halep ve diğer kentlerde El-Nusra'nın patlattığı bomba yüklü araçlarla intihar eylemcilerinin bindiği araçların tümü Suriye plakalı. Suriye tarafından geldiği için Esad yönetimini suçlu ilan edenler şu gerçeği bilmiyorlardı: Cilvegözü sınır kapısının karşısındaki Suriye kapısının kontrolü Suriye devletinde değil. Bu kapı 7 - 8 aydır farklı muhalif grupların kontrolünde. Yani patlayıcı yüklü araç bu grupların kontrolünden geçerek Türkiye'ye yönelmiştir. Üstelik bu aracın Suriye tarafından kapıya kadar gelebilmesi için en az 20 kadar kontrol noktasından geçmesi gerekir. Çünkü muhalif gruplar sınırdan en az 30 kilometre içeriye kadar olan bölgeyi kontrol ediyor. Böyle olunca, en basit mantıkla bu araç bu silahlı grupların bilgisi dahilinde Türkiye'ye girmiştir.

Tabii kendileri göndermediyse! Çünkü Suriye Ulusal Konseyi Başkanı Sabra'nın 'Hedef  bizdik' demesi bu olasılığı daha da güçlendiriyor. Bu durumda Ulusal Konsey ile kavgalı olan El-Nusra ve benzeri gruplar aracı göndermiş olabilir.

Bu kişilere dikkat!

El-Nusra ya da benzeri örgütler her zaman başkaları tarafından bilerek ya da bilmeyerek kullanılabilir. Hele söz konusu bölge Türkiye - Suriye sınırıysa... Çünkü herkes muhaliflerin sınırdan ne denli rahat girip çıktıklarını ve Türkiye'nin desteğini biliyor. Nitekim Sabra yardımcılarıyla o bölgeye gelmiş ve Suriye'den gelen muhalif askerlerle toplanmıştı.

Başta Refik Eryılmaz ve Mehmet Ali  Edipoğlu olmak üzere CHP'li milletvekilleri ve uluslararası medya, sınırdaki durum ve Türkiye'nin muhaliflere olan sınırsız desteğiyle ilgili sürekli bilgi veriyor. Durum böyle olunca Cilvegözü patlamasıyla ilgili farklı senaryolar yazılabilir. Çünkü kampların dışında ve neredeyse Türkiye'nin birçok kentinde on binlerce Suriyeli yaşamaktadır. Bunların kim oldukları ve ne işlerle uğraştıklarını bilmek pek kolay olmasa gerek. Suriye'deki sürece bağlı olarak bu insanlar Türkiye için risk oluşturacaktır. Çünkü sonuçta bunlar arasında El-Nusra ve benzeri örgüt yandaşı birçok kişi var ve bunlar alacakları talimatlara göre davranacaktır.

20 Kasım 2003'te İstanbul'daki patlamalar da öyle olmuştu!

Akşam / 16.02.13