(23.02.13) – Eğitim Sen “Dönüşen üniversite yükselen mücadele” başlıklı bir konferans düzenledi.
Eğitim Sen Yükseköğretim Bürosu tarafından çalışmaları sürdürülen “Dönüşen Üniversite Yükselen Mücadele” konferansı 22 Şubat Cuma günü Ankara Üniversitesi Cebeci Kampüsü’nde iki oturum halinde gerçekleştirildi. Uluslararası katılımlı konferansa bir çok ülkede aydın, akademisyen ve sendikacılar katıldı.
Konferansın açılış konuşmasını Prof. Dr. Beyza Üstün gerçekleştirdi. Üstün konuşmasında bugün özellikle Kürt özgürlük mücadelesini savunanların göz altına alındığını ve Eğitim-Sen’e boyun eğdirilmeye çalışıldığını vurgulayarak Eğitim-Sen’in onurlu duruşunu devam ettireceğini belirtti. Oturum Üstün’ün moderatörlüğünde sürdü.
İngiltere: Öğrenciler 40 bin pound borçlu mezun oluyor!
İngiltere’den davet edilen Prof. Dr. Ken Jones’un gelememesi üzerine gönderdiği sunum metnini Açelya Kaymak okudu. İngiltere, Galler ve İskoçya’daki eğitim sistemine vurgu yapan konuşmada, İskoçya’da ve Galler’de nispeten daha eşitlikçi bir eğitim sistemi olduğundan bahsedildi. Oxford ve Cambridge Üniversiteleri’nin Birleşik Krallık ülkeleri için genel olarak bir örnek üniversite modeli oluşturduğundan söz edildi.
Konuşmada Bologna Süreci’nin etkileri de İngiltere üniversiteleri üzerinden örneklendirildi. İngiltere’deki üniversitelerin Eğitim Bakanlığı’na değil İş ve Ekonomi Bakanlığı’na bağlandığı ve üniversitelerin ürettikleri bilgiden daha değerli hale getirilmeye çalışıldığı belirtildi. Bu nedenle üniversitelerin şirketleri çekmek için yarış haline girdiğinden, 2010 yılında üniversitelerin fonlarının tamamen özelleştirildiğinden, öğrencilerin üniversitelerden direk olarak 40.000 Pound borçlu olarak mezun olduğundan, hatta üniversitelerin bir çoğunun Çin ve Uzak Doğu ülkeleri başta olmak üzere farklı ülkelerde kampüsler açmaya başladığından söz edildi. Bu dönüşümlere tepki olarak öğrencilerin 2010 yılında gerçekleştirdikleri işgal ve eylem hareketlerine de vurgu yapıldı.
Yunanistan’da üniversitelere kapsamlı saldırı
İkinci konuşmacı olarak söz alan Dr. Panagiotis Satiris genel olarak Yunanistan’ın kemer sıkma politikasına ve hükümetin sendikaları yok etme faaliyetlerine vurgu yaparak konuşmasına başladı. 1990’larda üniversitelerin liberalleşmeye başladığını, bunun da ilk ayağı olarak Yunan anayasasında üniversitelerin özelleştirmesinin önünü kapayan 16. Madde’nin değiştirilmesi üzerine çalışmalara yapıldığını anlatan Satiris, bunların devamı olarak örgütlenme ve harekete geçme haklarının daraltıldığından ve nihayet 1995 yılında üniversitelerde kitlesel eylemlerin ve işgallerin başlatıldığından söz etti.
Yunanistan’da son yıllardaki süreci kısaca özetleyen Satiris genç işsizliğinin %61’e yükselmesini, 2010’dan sonra sistemli bir şekilde üniversite personelinde daralmaya gidilmesini, akademide atamaların geçici olarak durdurulmasını, ağırlıklı olarak teknik fakülteler olmak üzere bir çok fakültenin kapatılmasını, üniversite konseyleri adı altında toplanan yeni bir sermaye iktidarı ile iş dünyasının da üniversite yönetiminde söz sahibi olmaya başlamasını, üniversitelerin dokunulmazlığını sağlayan yasanın iptali ile üniversiteye polisin girmesinin önünün açılmasını ve Atina’daki bir çok üniversiteye polis müdahalesinin gerçekleşmesini bu sürecin somut örnekleri olarak gösterdi.
Satiris Yunanistan’da genel olarak bir işgal geleneği olduğundan ve bu geleneğin 90’lara kadar öğrenciler tarafından sürdürüldüğünden ancak şimdi ise bu hareketin öğrencileri de aşarak işçiler ve memurlara da yayıldığından söz etti.
İspanya’da Bologna süreci
Üçüncü ve son olarak söz alan Maria Victoria Oliver Guasp genel olarak Bologna Süreci’ni ve bu sürecin olumsuz sonuçlarını özetleyen bir konuşma yaptı. Bu bağlamda İspanya’da 2009-2012 yılları arasındaki gelişmelere dikkat çeken Guasp, İspanya’da bu süreç kapsamında vergilerin artırıldığını, maaşların düşürüldüğünü, eğitim ve sağlık hizmetleri gibi sosyal hizmetlere ayrılan bütçelerin daraltıldığını vurgulayarak Bologna sürecinin üniversitelerin tamamen piyasalaştırılması amacı taşıdığını belirtti.
İspanya’da LOU olarak bilinen Organik Üniversite Kanunu’nun Bologna sürecinin bir parçası olarak üniversitelerin piyasalaştırılması, rekabete açılması ve özelleştirilmesi için konulan bir yasa olduğundan ve bu yasaya karşı olduklarından söz etti. Guasp, tüm bu dönüşümlere ön ayak olan eski muhafazakar iktidardan sonra iktidara gelen sosyalist parti hükümetinin bu dönüşümleri durdurmaktansa küçük reformlar yaparak süreci devam ettirdiğini belirtti.
İki konuşmacı da demokrasi karşıtı tüm müdahalelere ve kapitalizmin dayatmalarına karşı olduklarını vurgulayarak tutuklu öğrencilerin ve Eğitim-Sen mücadelesinin yanında olduklarını belirttiler.
Türkiye üniversitelerinde dönüşüm ve mücadele
“Yeni olanı kavarmak: Türkiye’de yükseköğretim dönüşümü ve mücadele deneyimleri” başlıklı ikinci oturumda ise Türkiyeli akademisyenler söz aldı. Bu bölümde neoliberal dönüşümün etkileri anlatılarak başta ODTÜ olmak üzere mücadele deneyimleri tartışıldı.
Yrd. Doç. Dr. Meltem Kayıran’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen oturumda açılış konuşmasının ardından sözü Yrd. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu aldı. Müftüoğlu bilimin ve bilgi üretiminin tarihin her döneminde iktidarın baskısı altında olduğunu belirterek bugün de bunun karşılığının sermaye egemenliği olduğunu söyledi.
Neoliberal dönüşümün sınıfsal çelişkileri arttırdığını, bu nedenle de sistemin bilim üzerinden kendini temize çıkarmaya çalıştığını belirten Müftüoğlu, performans sistemi ve üniversite-sanayi işbirliği konularına da değindi. Bilim üretmenin sadece akademik personelle sınırlı olmadığını ve tüm üniversite bileşenlerinin bu sürece dahil olduğunu vurgulayan Müftüoğlu, bu nedenle mücadelenin de toplumdaki örgütlü güçlerle birlikte yürütülmesi gerektiğinin altını çizdi.
Taşra üniversitelerinin etkileri
Ardından söz alan Yrd. Doç. Dr. Deniz Yıldırım ise konuşmasında Akdeniz havzasındaki mücadele dinamiklerine ağırlık verdi. Krizin ardından eğitimin “fırsat kapısı” olmaktan çıktığı ve yeni bir kuşağa ilk kez ailelerinden daha kötü şartlarda yaşayacağının söylendiğini belirten Yıldırım, Tunus ve İspanya üzerinden örnekler verdi.
Taşra üniversiteleri üzerine de konuşan yıldırım artık sadece mezuniyet sonrası iş bulamama ve işsizleşme sorunu değil, aynı zamanda genç işçilerin de üniversiteyi umut olarak görmesi gibi bir durumun ortaya çıktığını belirtti.
ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Ali Gökmen ise konuşmasında ağırlıklı olarak ODÜT direnişi ve müteakip olayları ele aldı. Gökmen’in konuşmasında ODTÜ sürecinde birleşik mücadelenin önemine yapılan vurgular öne çıktı.
Etkinliğin son konuşması ise Ar. Gör. Aykut Kılıç tarafından yapıldı. Sözlerine gözaltındaki ve tutuklu KESK’lilere dayanışma mesajı ileterek başlayan Kılıç, üniversitelerdeki mücadelenin eksiklerine değindi. Kimi deneyimlerden de örnekler veren Kılıç, İTÜ Asistan Dayanışması deneyimi üzerinden de aktarım yaptı.
Konuşmaların ardından soru cevap bölümü ile etkinlik sona erdi.
Kızıl Bayrak / Ankara