Bu yakalama beni tatmin etmedi – Mehmet Y. Yılmaz

  • Arşiv
  • |
  • Düzen cephesi
  • |
  • 24 Ocak 2013
  • 06:25

POLİS dedektifi değilim ama yeteri kadar polisiye roman okudum, film seyrettim.

Ve doğrusunu isterseniz Paris’te “Üç kadın PKK’lının katil zanlısıdır” diye yakalanan Ömer Güney meselesini anlayabilmiş değilim.
Gazetelerden okuduğum bilgileri alt alta yazıyorum, karşıma tuhaf bir tablo çıkıyor:
PKK’ya yakın bir derneğe üye olalı sadece iki yıl olmuş, ama “sırf iyi Fransızca biliyor diye” PKK’nın kurucusu olan Sakine Cansız’ın “şoförü/tercümanı/koruması” olabilmiş. Size tuhaf gelmiyor mu?
Ailenin açıklamalarına bakılırsa bütün aile ülkücü, ama bu gidip Kürt derneğine üye olmuş, bununla da kalmamış, PKK kurucusuna bu kadar yakın olabilmiş? Vay canına sayın seyirciler!
Olay yerinde bir boğuşma izinin olmadığını biliyoruz. Bu üç kadın da aynı anda öldürülmüş olmalı ki kadınlardan en azından birisi kaçmaya çalışmasın, kaçmaya çalışırken masaydı, sandalyeydi, vazoydu devirmesin. Ama açıklamaya göre katil zanlısı bir kişi. Bu nasıl oldu?
Böyle seri silah kullanabilen ve hedeflerin üçünü de başlarından birkaç saniye içinde vurabilecek kadar eğitimli ve soğukkanlı katil, üzerinde barut izi bulunan çantayı niye Sen Nehri’ne atmayı akıl edemedi de otomobilinin torpido gözünde sakladı?
Bu profesyonellikteki bir katil güvenlik kameralarına yakalanacağını tahmin edemez miydi? Neden Paris’te oturup polisin gelip kendisini yakalamasını bekledi?
Böyle bir katil, su içtiği bardakta iz bırakacağını bilmez miydi? Eğitimli bir katil bunu bildiği için de ya su içmezdi, içtiyse de bardağı alır oradan öyle ayrılırdı. Ama bu, bardağı mutfakta bıraktı!
Fransız savcının açıklayacağı daha çok şey olmalı!

Aman diyeyim, ‘asabiyet şeytandandır’!

BAŞBAKAN’ın bazı konulardaki teorik bilgisi muazzam! Bunları anlatırken heyecana da kapılıyor. Çünkü biliyorsunuz bilgi paylaşılınca bir değer kazanır. Kimseyle paylaşmadığın bilgi bilgi sayılmaz! Nitekim Başbakan da bunu bildiği için olsa gerek meydanlarda, kürsülerde bunları aktarıyor. Referansı daha çok dini konularda olduğu için belki de “tebliğ ediyor” demeliydim.
Ama şöyle bir sorunu da var ki bunları kendisi hiç uygulamıyor.
“İmamın dediğini yap, yaptığını yapma” tekerlemesindeki gibi bir durum çıkıyor ortaya.
Bu nedenle ben üzülmesem bile taraftarları üzülüyor olmalı.
Mesela geçen gün ırkçılığın dinler tarihi açısından kökenlerini açıkladığı konuşmasında şöyle bir söz söyledi:
“Irkçılık asabiyet, asabiyet ise şeytandandır!”
TDK Sözlük “asabiyet” sözcüğünü “isim, eskimiş Arapça; sinirlilik” diye tarif ediyor.
Üniversite hastanelerinin asabiye servislerinin de desteğini alarak memleketimizin en sinirli insanlarından oluşan bir liste yapacak olsak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da hiç kuşku yok ki ilk beş arasına rahatlıkla girecektir.
Birincilik konusunda kuşkusuz ki Devlet Bahçeli ile çekişebilir ama bu ne kadar adil bir yarış olur, bilemeyeceğim.
Çünkü birisinin arkasında “devlet” (Yok bu kez Hakan Fidan’ı kastetmiyorum, bayağı bildiğiniz anlamda devlet. Vergi toplayan, askeri, polisi, memurları olan organizasyon!) var. Rakibinin adı Devlet ama arkasında böyle bir güç yok. Böyle bir güç olmadığı için o kimseye “Ananı da al git” de diyemiyor, “Al o oyunu kime verirsen ver” diye kafa da tutamıyor.
Bu değerlendirme ışığında galiba birinciliği Tayyip Bey’e vereceğim!
Yalnız bir önerim var: Acaba bu “Asabiyet şeytandandır” sözünü TBMM’de AKP grup toplantı salonunda duvara büyükçe yazmak mümkün olabilir mi?
Ya da her saat başını “Asabiyet şeytandandır” sözünü tekrarlayarak duyuran bir cep saati yaptırabilir miyiz kendisine?
Eğer taşıyacağına söz verirse, bu saati ben yaptırmak isterim ki devlet bütçesine ek yük gelmesin.

Eskortsuz şuradan şuraya gidemezler!

BAZI araçların karayollarında güvenli bir ortamda seyredebilmesi için trafik polislerince bu araçlara eskort hizmeti veriliyor.
Bunun için bir yönetmeliğin de çıkarılmış bulunduğunu Milliyet’in haberinden öğrendim. Adı da çok cafcaflı: Trafik Kuruluşları Eskort Hizmetleri Yönetmeliği!
İl emniyet müdürlüklerinden toplanan bilgilerin bir araya getirilmesiyle ortaya çıkmış ki geçen yıl çeşitli kişilerin araçlarına yurt çapında toplam 2 milyon kilometre trafik eskort hizmeti verilmiş.
Eğer bu ismi güzel yönetmelik uygulanmış olsaymış verilecek eskort hizmeti 50 bin kilometre dolayında kalacakmış!
Aradaki farkın yarattığı benzin, araç amortismanı, tamiratı gibi masrafları bizler ödemiş bulunuyoruz. Trafik polislerinin ekstra mesaileri de cabası!
Emniyet Genel Müdürlüğü, personeline bu yönetmeliğe sıkı sıkı uymaları talimatını da vermiş ki hiç işe yaramayacağını en başta Emniyet Genel Müdürü biliyor olmalı.
Hatırlayacaksınız, bir vatandaş AKP’li bir milletvekilinin danışmanı olduğu palavrasını uydurup bütün illerin emniyet amirlerini inandırarak Ankara’dan Antalya’ya kadar özel trafik eskortuyla seyahat etmişti!
Yine aynı şey olacak. Milletvekili danışmanı, bakan yardımcısı denince akan sular duracak, eskortlar yollara düşecek.
Hangi polis amiri böyle bir talep karşısında yönetmelik hükümlerini hatırlatmaya cesaret edebilir, cesaret edebilirse o makamında oturmaya devam edebilir mi?
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun” şeklinde ortaya konan bir kimlik kartına itirazın, soluğu şark hizmetinde almakla sonuçlanacağını en iyi cefakâr polisler bilirler zaten.
Bakalım bu sene kaç kilometre eskortluk yapılacak? Emniyet, kendi genelgesine kendisi uyacak mı? Sonucu heyecanla bekleyeceğim.

Hürriyet / 24.01.13