Bu pilav daha çok su kaldırır – Özgür Mumcu

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 11 Şubat 2013
  • 05:50

Başbakan'ın Saygun'u ziyareti, tutukluluk konusunda hükümetin eleştiri salvolarının tesadüften ibaret olmadığını gösteriyor.

Hükümet kanadından ardı ardına yargıya eleştirilerin geldiği bir döneme girdik. Meclis Başkanı Cemil Çiçek tutuklu milletvekillerine ilişkin şöyle konuştu: “Maalesef uzun tutukluluk süresi önümüze problem olarak geliyor. Yargının bunu bir şekilde çözmesi lazım, çözmediği sürece kendisi tartışma konusu oluyor.”

Başbakan Erdoğan tutuklu generaller hakkında şunları söyledi:

“Başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere, diğer generallerimizin hiçbirine alışılmış anlamda ‘terör örgütü mensubu’ demek çok ciddi bir yanlıştır. Bu tanımlamayı yapanlar şu anda bulundukları makam itibariyle kendilerini sağlamda görseler bile tarih onları affetmez... Bunun affedilir bir yanı yok, çok ciddi bir yanlış.”

Bülent Arınç ise tutukluluk meselesinde daha genel bir çıkış yaptı:

“Diyelim ki bürokraside önemli noktalarda görev yapmış insanlar ister sivil, ister asker bürokrasisi olsun üniversitelerde rektörlük, profesörlük noktasında görev yapmış insanlar, gazeteciler... Yani toplumda belli bir yeri, görevi ifa etmiş olan insanların yargılanmasında da bu prensibe mutlaka dikkat edilmelidir diye söylemiştim. İnşallah umarım ki yargı savcısıyla, hâkimiyle bu konularda daha duyarlı olur. Daha dikkatli olur. 4 yılı, 5 yılı bulmuş tutukluların sürelerine bundan sonra çok daha dikkat eder ve eğer mümkünse tutuksuz yargılanmaları için gerekli kararları alır; isteğimiz budur.”

Başbakan’ın tahliye edilen General Ergin Saygun’u ameliyatı sonrası hastanede ziyaret etmesi ve bu ziyaretin hükümete yakın yayın organlarında ele alınış şekli de tutukluluk konusunda hükümetin eleştiri salvolarının bir tesadüften ibaret olmadığını gösteriyor.

Dün Radikal İki’de yayımlanan Demokrat Yargı Derneği’nin başkan yardımcısı Faruk Özsu’nun makalesinde yer alan yine aynı derneğin eşbaşkanı Doç. Dr. Uğur Yiğit’in bir saptaması gelinen durumu iyi özetliyor:

“7 Şubat 2012’deki MİT soruşturmasından sonra ise oyunun eğlence katsayısı yükseldi. Zira daha iki hafta önce ‘Yargıya milletin eli değdi!’ diyen Başbakan topu topu birkaç haftada yargıya kimin elinin değdiğini anlayıvermişti.(...) Kim ‘Yargıda sorun var’ diyorsa belli ki yargı iktidarının uzağındadır.”

Dün hem Cumhuriyet gazetesinin hem de iktidara yakın Star gazetesinin Prof. Dr. Adem Sözüer’in yargıya yönelik eleştirilerini ilk sayfadan vermesi dikkat çekiciydi. Bakın, yeni TCK’yı hazırlayanlardan Sözüer eleştirilerini yargı haricinde kime yöneltmekte: “Ancak 2004 yılından itibaren kolluğun, Türk Ceza Hukuku reformuna karşı adeta bir ‘haçlı seferine’ kışkırtılması reformun amacına ulaşmasını sekteye uğrattı.”

Bu yazı alıntılardan oluştu. Son bir alıntıyla bitireyim: “Tereddütsüzce söyleyebilirim ki Ankara İl Emniyet Müdürü ile 200 Ankara savcısından 180’i görüş ayrılığına düştüğü zaman, bu görüş ayrılığı ciddi boyuta vardığı zaman savcı gider, emniyet müdürü kalır. Çok basit!” Alıntının sahibi İstanbul’da durumun daha da beter olduğunun da altını çizmekte.

Son alıntı Çağdaş Hukukçular Derneği’nin başkanı avukat Selçuk Kozağaçlı’ya ait. Şu anda o da tutuklu.

Yer kısıtlı, şimdilik bu alıntılarla bir fotoğrafı görmeye çalışalım. Bir köşe yazısı klişesi ile bitireyim: Bu pilav daha çok su kaldırır.

Radikal / 11.02.13