Bu filmler Kürtçedir? – Pınar Öğünç

  • Arşiv
  • |
  • Kürt Sorunu / Azınlıklar
  • |
  • 24 Aralık 2012
  • 05:20

Günler öncesinden kıyamet temalı komiklikler ağdalanmışken, tam da 21 Aralık sabahı vardım Batman’a. Ne yol ne de şehirde geçirdiğim süre boyunca da adını anan oldu ‘dünyanın sonunu’. Ne güzel. Belki Kürtlerin kıyamette sağ kalma konusunda mecburi tecrübelerinden... O saatlerde ‘Yılmaz Güney Sineması’nın perdesinden günümüz Kürt sinemasının kısalı uzunlu örnekleri geçiyordu. Kürtlerin yayıldıkları coğrafyayla çeşitlenmiş kıyametlerinin hikâyeleri bir nevi.

Batman Belediyesi’nin mali desteğiyle bu yıl üçüncüsü düzenlenen ‘Yılmaz Güney Film Festivali’nin, birtakım filmlerin sıraladığı benzeri festivallerden farkını, bu yüzden de kıymetini kestirmeden şöyle anlatmak mümkün: Geçen yılki festivali kaçırmadan takip eden genç bir insan kapanış töreni sırasında yanındaki arkadaşına fısıldıyor: “Önümüzdeki sene ben de film çekeceğim, burada göstereceğim.” Hayatında daha evvel sinema falan yok. O gencin, Deniz Tüzün Ziman’ın Gürkan Vural’la birlikte çektiği ‘Portakal’ isimli kısa film bu yıl gerçekten de festivalin programında.

Yeni bir kuşak geliyor

Festival birkaç ihtiyaçtan kendini elzem kılmış zaman içinde. Bir, ismini taşıdığı Yılmaz Güney’in sinemayı kavrayış biçimini ve yöntemini de hatırda tutan, kendi coğrafyasında, kendi dilinde, kendi hakikatinin filmlerini yapma ihtiyacı. İkinci olarak Diyarbakır merkezli diğer festivallerle birlikte bu filmlerin beynelmilel festivaller içinde erime ihtimalini yok edecek kendi ağlarını yaratma ihtiyacı önemli. Bu vesileyle kurulan bağların bütünlüklü bir Kürt Sineması tasavvuru için pratik faydaları da var. Misal Irak Kürdistanı’ndan gelen filmlerin sinema dili başka, İran’dan gelenin başka. Türkiyeli Kürtlerin sinema için fon kaynakları ne kadar kısıtlıysa Irak’ta bölgesel yönetimin sinemaya desteği o kadar fazla. Bu tür festivallerle imkân ve dil çeşitliliğinin buluşması, farklı coğrafyalardaki Kürt sinemacıların birbirlerini tanıması ayrıca mühim.

‘Yılmaz Güney Film Festivali’ başından beri kısa filmi ayrıca önemsiyor. Hayata geçirme açısından daha demokratik ve de bağımsız bir tür kısa film. Son dört-beş yıldır film sayısında ciddi bir artış söz konusu. Bunda Cegerxwin Kültür Merkezi ve Aram Tigran Kent Konservatuvarı gibi merkezlerde verilen sinema eğitiminin da payı büyük. Türkiyeli Kürtlerin, bilhassa da gençlerin yaptığı sinema böyle sessiz ve derinden güçleniyor. Emin olun, birkaç yıl içinde isimlerini çok daha sık duyacağımız yönetmenler çıkacak.

Buğday ambarında sit-com

Bu festivalin de organizasyonunu üstlenen Diyarbakır merkezli ‘Ortadoğu Sinema Akademisi Derneği’nden ayrıca bahsetmek gerekli. Dernek çok eski olmasa da kurucuları inanılmaz bir tecrübeye sahip. Gerçekten inanılmaz. Belki başından bu kadar uzayacağını bilmeden tam 52 bölümlük bir sit-com yapmışlar kendi imkânlarıyla. ‘Toprak ve Yaşam’ (Ax û Jiyan) adlı dizi bir buğday ambarına kurulan sette çekilmiş. Türünün ilk örneği.

Ekip açısından o kadar hızlandırılmış bir eğitim ki bu, o dönem elektrikçi girenin ışıkçı olarak çıktığını söylüyorlar gülerek. Şimdi kimi kostümde, kimi ışıkta, kimi ‘eş yönetmenlikte’ tecrübeli ve kendilerininkiler dışında başka Kürt sinemacıların projelerine de teknik destek veriyorlar. Bu da en az on kişinin sinemadan geçinebilmesi, canlı bir sektörden konuşabilmek demek.

Akıbetini merak ediyorsanız, o sit-com’u çeşitli kanallara satmayı denemişler ama muvaffak olamamışlar. Neticede o dönem Roj TV’de yayımlanmış, çok da iyi tepkiler almış. Sonra TRT Şeş’te yayımlanan sit-com’larla ‘Ax û Jiyan’ arasındaki kimi benzerlikler acı acı güldürmüş tabii ki onları.

Sinemanın önünde 10 yaşlarında bir çocuk soruyordu: “Bu filmler Kürtçedir?” Aslen Kürt sinemacıları buluşturmayı hedefleyen festivalde film kendiliğinden Türkçe ya da iki dilli değilse, Türkçe altyazı neredeyse yok. Özellikle güneyden gelen filmlerde, bilenler İngilizce altyazıyla kurtarabiliyordu. Festivalin denk geldiğim kısmında görmekten dolayı şanslı hissettiğim çok film vardı. Taha Kerîmî’nin bu kadar ‘reel’ bir meseleyi sürreel bir dille, fantastik denebilecek bir hikâyeyle anlattığı ‘Kandil Dağları’ mesela...

Festival, dün ‘Kürt sinemasında bölünmüşlük’ başlıklı panelin ardından bitti. Bölünmüşlük, gayet açık nedenlerden belki geç kalmışlık, ‘Kürt filmi’ nedir etrafından dönen tarif meselesiyle Kürt sinemasının kendi içinde tartışma başlığı çok. Ama bunların önümüzdeki dönemde daha fazla iş üzerinden konuşulacağı kesin.

Radikal / 24.12.12