Biz toz bezi değiliz - Pınar Öğünç

  • Arşiv
  • |
  • Basın
  • |
  • 30 Mart 2012
  • 04:53

ODTÜ’de derece yapan süper zekâyı evine getiriyorsun, çocuğunun beynini parlatsın diye, 50 lira... Neredeyse okuma yazma bile bilmeyen temizlikçiyi evine getiriyorsun, taşları parlatsın diye, 80 lira!”

İki gün evvel üniversiteye giriş sisteminin değişmesine dair fikirlerini beyan ettiği ‘Dershane’ başlıklı yazısında böyle demiş Yılmaz Özdil. Açıkçası bildiğimiz potansiyeli hudutlarında kuvvetli bir yazı sayılmaz. Lakin bazı yazarların böyle bir başarısı var, konu ne olursa olsun altsınıf nefretinin sızacağı bir çatlak mutlaka bırakıyorlar. ‘Okuma yazma bile bilmeyen’, ‘taşları parlatsın diye eve getirilen’ temizlikçiler mesul çünkü ‘süper zekâların’ işsiz kalmasından. Mesele onların günde 80 TL kazanması.

Ne tasadüftür ki aynı gün Kartal 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde bir davanın ikinci duruşması görülüyordu. 46 yaşındaki Fatıma Aldal, evlere temizliğe giderek geçiniyordu. 20 yıl olmuş neredeyse. 2011’in mayısında, Maltepe’de çalıştığı dördüncü kattaki evin camından çerçeveyle birlikte düşerek öldü. Sonradan ortaya çıkacaktı ki 10 yıl önce aynı pencereden bir temizlik işçisi daha düşmüş; talihiyle yaralı kurtulmuş.


Bu bir iş cinayetidir

Fatıma Aldal’ın işyeri, başkalarının evleriydi. Sigortalı çalışsa emekli olacak yaşa gelmişti ama o görünmezdi, kayıtdışıydı. Başına gelen kader miydi? Hayır, düpedüz bir iş kazasıydı. İlk miydi? Hayır, Fatıma Aldal, bu şekilde hayatını kaybetmiş yüzlerce, binlerce kadından biri.

Bu bütün ‘görünmezler’ için önemli bir dava. Birçoğu, temizlik işçilerinin örgütlendiği İmece Kadın Sendikası Girişimi üyesi onlarca kadın iki duruşmadır salonu boş bırakmıyor. Ev işçilerinin İş Yasası kapsamına sokulması, işyerleri olan evlerde işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınması, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) kabul ettiği ILO C 189 sözleşmesinin imzalanması için uğraşıyorlar.

Aldal’ın davası, ev sahibi sanık hakkında çıkan yakalama kararıyla 30 Mayıs’a ertelendi. Şimdiden kazanımlar var: Birincisi, kazanın ardından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde eylem yapan İmece kadınları sonra bakanlık müsteşar yardımcısıyla görüşmeyi başarmıştı. Bunun neticesi Fatıma Aldal’ın ölümüyle ilgili bir iş müfettişinin yaptığı inceleme oldu. Bu, ev işçisi kadınlar açısından bir ilk. Talepleri, bu raporun da dosyaya dahil edilmesi.

İkinci kazanımın hayattaki karşılığını kararla göreceğiz. İlk duruşmada “Bu bir iş cinayetidir” diyen avukat Gülseren Günay’ın sözleri hâkim tarafından tutanağa geçirildi.


Plastik çatalla yemek

Emel Çelebi’nin yönettiği ‘Gündelikçi’ diye bir belgesel vardı. Orada anlatıyordu ev işçileri. Seslerini duyacağımız bir-iki belgesel ve kitap da var neyse ki.

Çoğunda menisküs çıkıyor; bel ya da boyun fıtığıyla uğraşıyorlar. Ayağı kayıp da merdivenden elektrik süpürgesiyle düşerken süpürgeye bir şey olmasın diye kucaklayışını tarif ediyor biri. İş ağırlığı, çalışma saati, öğlen yemeği, her şey ev sahibinin insaniyetine kalmış. Gece 11’de işi ancak bitiren var ve bir sonraki mesai için uyanmaya gidecekleri kilometrelerce ötede kendi evleri...

Kıyafetlerinden iğrendiği için kapıdan doğru banyoya sokan işverenlerden söz ediyorlar. Bazıları öğle yemeklerinde aileden ayrı kurulan masalarda, ev sahibinin sonradan kullanmayı midesi kaldırmadığı için plastik tabaklarda, plastik çatallarla yiyorlar yemeklerini. Evde kaybolan her şeyden mesul sayılıyor, suratlarına potansiyel hırsız olarak bakıldıklarını biliyorlar. İşleri başkalarının kirini temizlemek; üzerine bir de horlanıyorlar. Böyle de görünmezler.

Ev işçileriyle ev sahipleri arasındaki işçi-işveren ilişkisinin ve de mesai saatinde yaşanan kaza ve ölümlerin bu çerçevede değerlendirilmesi lüzumunun hukuken tescillenmesine ses verdiği için Fatıma Aldal davası önemli. Temizliğini yapana, çocuğuna bakana dair fütursuzca konuşabilenlerin, yazabilenlerin sınıfsal kibrini temizlemekse o kadar kolay değil.

Başlık ev işçilerinin sloganıdır.

Radikal / 30.03.12