105 yaşında dün hayatını kaybeden Berfo Kırbayır Türkiye'de bir direnişin sembolü olarak görülüyor.
33 yıl boyunca, 1980 darbesi sonrası gözaltına alınan ve “kaybedilen” oğlunu aradı. Berfo Kırbayır için bugün Cumartesi Anneleri’yle simgeleşen Galatasaray Lisesi önünde buluşulacak.
"Berfo Ana" yıllardır verdiği mücadeleyle “gözaltında kaybedilen” yakınlarını arayanların simgelerinden.
"Benim evladım gelir diye kapıyı, bacayı açık bıraktım. Ay geçti, gün geçti, sene geçti benim çocuğum gelmedi. Benim çocuğum ölmüşse cenazesini bana versinler" diyen bir Cumartesi Annesi’ydi.
Oğlu Cemil Kırbayır, 13 Eylül 1980'de darbenin ertesi gününde Ardahan’ın Göle ilçesindeki Okçu köyünden, evinden gözaltına alınmıştı. Önce Göle’ye, sonra Kars Askeri Gözetimevi'ne gönderilmişti. O dönem sorguevi olarak kullanılan Dede Korkut Eğitim Enstitüsü'nde sorgulanırken, 8 Ekim 1980'de işkencede ölmüştü.
Cemil Kırbayır’a ne olduğu soruşturulurken, dönemin yetkilileri Kırbayır’ın “firar ettiğini” söylemişti.
Oysa görgü tanıkları vardı. Daha sonra TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun tespit ettiği üzere, Kırbayır işkencede öldürülmüştü.
Cumartesi Anneleri’nin simgesi
Yüzlerce hafta boyunca kayıplarını bulmak için Galatasaray Lisesi’nin önünde toplanan yüzlerce annenin simgesiydi Berfo Ana. Öfkesi hiç dinmedi. “Oğlumu bulmadan ölmem,” dedi. Sağlığı iyice kötüleşinceye kadar Galatasaray Lisesi’nin önüne geldi.
5 Şubat 2011’de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile görüşen Cumartesi Anneleri’nin arasındaydı. Başbakan Berfo Ana’ya oğlunu bulma sözü vermişti.
Bu görüşmenin ardından TBMM İnsan Hakları Komisyonu inceleme başlatmıştı. Komisyon incelemelerinin sonunda, “Kırbayır’ın gözaltında işkence gördüğüne, işkence sonucu hayatını kaybettiğine ve cesedinin sorgulamaları yapan kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına” dair karara vardı.
Buna rağmen Kars’ta savcılık soruşturma açmadı. Bunun üzeririne Berfo Ana ve Cemil Kırbayır’ın kardeşi Mikail Kırbayır, 27 Ekim 2011’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu.
Bundan yaklaşık bir yıl önce, 18 Şubat 2012’de ise bir toplantıda konuşmuştu Berfo Ana. Orada da isyanını dile dökmüştü. Verilen sözlerin tutulmasını istemişti.
Sadece kemiklerini istiyordu oğlunun: “Allah rızası için bakın verin benim cenazemi. Cemil Kırbayır'ın annesini soran var mıdır ki nasıl geziyor? Nasıl dolanıyor, nasıl geziyor? Cenazem için geldim. Sizin de evlatlarınız var. Benim cenazemi, çocuğumu bana verin. Poşet elimde kapıda oturmuşun, başımı vermişim taşların üstüne, kemiğini bekliyorum. Ben yandım. Anaları yakmayın. Ne olmuşsa verin bana. Ben Cemil ile beraber mezara gireceğim. Başımı vereceğim toprağının üstüne. Hani mezarı? Hani toprağı? Niye bana söz verdiler, niye getirmediler? Getirsinler.”
12 Eylül davasında müdahil
''Berfo Ana'' 4 Nisan 2012’de görülmeye başlanan, dönemin Genelkurmay Başkanı, Kenan Evren ve emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı davanın müdahillerindendi. Ambulansla duruşma salonuna giden Berfo Ana,“sağlık durumu” gerekçesiyle duruşmaya gelmeyen Evren’e seslenmişti 104 yaşında: “Allah senin evini yıksın. Kenan Evren korkma. Elin ayağın boşuna titremesin. Sen benim ocağımı söndürdün. Allah da senin ocağını söndürsün. Evren utanmadın mı?" demişti.
'Berfo Ana’nın vasiyeti
Annesinin ölümünün ardından konuşan Mikail Kırbayır, Berfo Ana’nın ölümünün yaklaştığını hissettiği zaman “Beni çocuğumun kemiği bulunmadan defnetmeyin, mezara gömmeyin” dediğini söylüyor.
Kırbayır, "Annemin hastalığı 32 yıldan beri yanan bir yürek. Gencecik yaşta kaybettiği 26 yaşındaki evladı Cemil’in acısı yıllarca yüreğini pişirmiştir. Bir asrı geride bırakmasına rağmen 3 ay öncesine kadar diriydi. Mide kanseri sonucu hayatını kaybetti” dedi.
BBC Türkçe / 22.02.13