Batı Kürdistan halkı kazanımlarını çoğaltıyor! / KB

  • Arşiv
  • |
  • Makaleler/Yazarlar
  • |
  • Ortadoğu
  • |
  • 08 Ocak 2013
  • 13:50

Batı Kürdistan Daimi Meclisi, Demokratik Özerklik Yasaları’nı çıkardı…

Suriye’de emperyalistler arası hegemonya savaşında bir açmaz yaşanırken, bu süreçte 2012’nin kazananı kuşkusuz Batı Kürdistan’da özerk bir yönetim kuran Kürt halkı olmuştu. Zira Esad döneminde ülkede yaşayan diğer etnik ve dinsel güçler nispeten kendilerini ifade edecekleri bir imkâna sahipken, Kürtler her zaman için bunun dışındaydı ve baskı altındaydı. PYD (Demokratik Birlik Partisi) önderliğinde yürütülen mücadelenin birikimleri ve sürecin seyri içerisinde izlenen politika ve alınan tutum bugünkü kazanımı sağlamıştır.

Batı Kürdistan’da birçok kentin yönetimini ele alarak özerklik ilan edilmesinden sonra Kürtler kendi sistemlerini kurmaya başladılar. Kent ve köylerde halk meclisleri ve bu meclislere bağlı olarak her mahallede de meclisler oluşturuldu. Meclislerin yanı sıra halkın ihtiyaçları doğrultusunda yeni kurumlar oluşturuldu. Asayiş güçlerinin oluşumundan eğitim akademilerinin kurulmasına kadar pek çok önemli adım atıldı. Bu çerçevede Batı Kürdistan’ın tamamında ana dilde eğitim imkânı sağlayan 100’e yakın okul açıldı. Toplumsal ihtiyaçların karşılanması, sosyal, adli ve ekonomik sorunların çözümü için komiteler kuruldu.

Türk sermaye devletinin ve diğer gerici-sömürgeci güçlerin süreci boğmaya ve kazanımları ortadan kaldırmaya dönük tüm çabalarına rağmen Batı Kürdistan halkı kazanımlarını korumak ve çoğaltmak için adımlar atmaya devam ediyor.

Geçtiğimiz günlerde Batı Kürdistan Daimi Meclisi, Demokratik Özerklik Yasaları’nı çıkarttığını duyurdu. Şam, Halep, Hesekê, Afrin, Qamişlo, Derbisiyê, Derik, Girkê Lege’den meclis üyelerinin katılımıyla Amudê’de başlayan toplantının sonucunda kent, bölge meclis yasaları, belediye, güvenlik ve asayiş, yargı ve adalet ile sosyal hizmetler yasalarının çerçeveleri oluşturuldu.

Tartışmalarda oluşturulacak yasalarda devletçi sistemlerin öngördükleri hukuk yerine, alternatif bir sistem olarak özerklik yasalarında ‘ahlak’ın daha fazla esas alınması görüşünde ortaklaşıldı. “Medeni Kanun” başlığıyla kadının toplumsal ve siyasal yaşamdaki yeri, kadına yönelik şiddete karşı mücadele, toplumsal eşitliğin sağlanmasına dönük yasalar ele alındı.

Oluşturulan yasaya göre bundan böyle zorla ve küçük yaşta evlilikler ile çok eşlilik, başlık parası, berdel gibi uygulamalar yasaklandı. Boşanmaların karşılıklı rıza ve anlaşma ile olması, boşanmanın erkeğin tekelinden çıkarılması, eşlerin ayrılması durumunda çocukların 15 yaşına kadar annenin yanında kalması da yasanın diğer başlıklarından. Miras ve mülk edinmedeki eşitsizliklerin kaldırılmasına da yasada yer veren Daimi Meclis, kadının yaşamın her alanında karar süreçlerine katılımının esas alınmasını da yasaya bağladı. (*)

Kürtler’in kazanımlarını kendisi için büyük tehlike olarak gören Türk sermaye devleti, sürecin başından beri Kürt halkının kazanımlarını boğmak için tüm gericiliğiyle çabalamaktadır. Özerk Kürt yönetimi hakkında karalama kampanyasına girişmekten desteklediği ÖSO bünyesindeki gerici çeteleri özerklik elde edilen şehirlere saldırtmasına kadar açıktan saldırganlaşan Türk devletinin, bunun dışında Barzani ile kurulan diplomatik ilişkilerle de PYD’nin önünü kesmeye çalıştığı biliniyor.

Batı Kürdistan halkının karşı karşıya kaldığı ambargo saldırısı ise süreci kritik bir noktaya taşıyor. Türkiye ve Irak sınır kapılarının kapalı olması ve ÖSO çetelerinin kentler arasındaki yolları kapatması sonucu yaşanan ambargo nedeniyle Batı Kürdistan halkı, temel beslenme gıdalarından mahrum ediliyor ve kış aylarında yakacak sorunuyla karşı karşıya bırakılıyor.

Ambargo nedeniyle ortaya çıkan sorunlara çözüm amaçlı Kürt Yüksek Konseyi çatısı altında bir komite oluşturuldu. Yardım çalışmalarının yürütülmesi ve yurtdışından gelen yardımları organize etmek için Kürt Kızılay Kurumu - Heyva Sor a Kurd da bir süre önce örgütlenmeye başladı. Ambargonun neden olduğu yıkımı Kürt Kızılay kurumunun yaptığı açıklama oldukça net yansıtmaktadır. Kurumun açıklamasına göre ağır hastalıkların tedavisi için gerekli olan ilaçlar tükenmiş durumdadır. Yeni hastalıkların yayılacağı riski de kapıdadır.

Yaşanan bu örnek bir kez daha emperyalist kapitalist sistemin gerçek yüzünü göstermektedir. Zira Suriye’ye müdahaleye gerekçe amaçlı kullanmak üzere, savaşın yıkımına uğrayanlara, büyük reklamlarla BM şemsiyesi altında gönderilen yardımlar, konu Kürt halkı olduğunda gel(e)memektedir.

Benzer bir örneği Türkiye üzerinden de verebiliriz. Esad yönetiminin yaptığı zulmü öne çıkararak, Türkiye’deki kamplardaki Suriyeliler üzerinden insani yardım demagojisini elden bırakmayan ve emperyalist müdahaleye gerekçe sunan Türkiye hem kendi sınır kapısını, hem de Barzani eliyle Güney Kürdistan yönetimi kapısını kapatıyor. Böylelikle Kürt halkını açlıkla, soğukla ve hastalıklarla baş başa bırakıyor.

El Kaideci ve Selefi çetelerin PYD’nin silahlı kanadı Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG), saldırıları söz konusu olduğunda her açıdan sınırları kaldıran Türkiye, Batı Kürdistan halkının insani ihtiyaçlarını engelleyerek zulmediyor. Türk devletinin kendi sınırları içinde zulmettiği Kürt halkının, örnek alabileceği bir özerk Batı Kürdistan hiç işine gelmediği için tüm kirli savaş yöntemlerini kullanıyor.

Güney Kürdistan ise, son 3 aydır Kürt Yüksek Konseyi’nin (KYK) temaslarına, çağrılarına, hatta Barzani ile bu konuda yapılan anlaşmaya ve onun bu yönde olumlu konuşmasına rağmen sınır kapılarını açmıyor.

Batı Kürdistan halkının desteklediği PYD, Suriye ile ilgili son yaşanan gelişmelerden de görüldüğü gibi hiç de Türkiye’nin istediği ve uğraştığı üzere tecrit edilmiş bir konumda değildir. Türk devleti, siyasi ve askeri yollarla amaçlarına ulaşamadığını ambargo uygulayarak ekonomik açıdan elde etmek istemektedir. Türk sermaye devleti ve diğer gerici-sömürgeci güçler Batı Kürdistan halkının kazanımları ortadan kaldırmaya çabalasa da Kürt halkı kazanımlarına sahip çıkmakta kararlı görünmektedir.

(*) Kaynak: ANF

(Kızıl Bayrak, 4 Ocak 2013, Sayı 01)