Barınma sorunu parasız eğitim talebinin parçasıdır! - Halil Can

  • Arşiv
  • |
  • Gençlik Hareketi
  • |
  • Ekim Gençliği
  • |
  • 08 Eylül 2012
  • 12:49

Barınma hakkı için mücadelemizi yükseltelim!


Geçtiğimiz haftalarda, AKP hükümeti bin bir demagoji eşliğinde harçların kaldırıldığını ilan etti. Üniversitelerin sermaye denetiminde yeniden şekillendirilmesinin bir parçası olan harçların kaldırılması kararı, aynı zamanda göz boyamaya hizmet etmektedir. Çok açık ki, harçlar öğrencilerin masraflarının çok küçük bir bölümünü oluşturmaktadır.

En temel masraflardan birini ise barınma sorunu oluşturmaktadır. Üniversitelerde barınma sorunu öyle bir hal aldı ki artık öğrenciler tercih yaparken okulun kalitesinden önce, barınma olanakları nasıl diye bakmaya başladılar. Rehberlik öğretmenleri “Şu okula kayıt yaptırın, o okulun yurdu var, barınma sorunu çekmezsiniz” şeklinde yönlendirmelerde bulunuyorlar. Tabii sadece okulun yurdu olması yetmiyor, üniversiteler her oda için ayrı bir fiyat tarifesi koyuyorlar. Bologna sürecini başlatmış olan okullar bu işte daha deneyimliler. Hemen yurt adı altında üniversitenin bir yerine bina dikip, fahiş fiyatlarla kendi öğrencilerine uzun zamandır oda kiralıyorlar. Hatta Hacettepe Üniversitesi’nde öğrencilerden hava parası diye 1500 dolar alıyorlar. Tabi herkes bu parayı veremediği için buralar daha çok zengin çocuklarının konaklama yerleri oluyor.

AKP hükümeti, her ile bir üniversite açmakla övünüyor. Oysa, bunların birçoğu tabela üniversitesi olmaktan öteye gitmiyor. Bu okulların bazıları bırakın yurt açmayı, yolu bile olmayan, laboratuarı olmayan, şehirden bir iki saat uzaklıkta olan okullar. Buradaki amaç, okul açıp eğitim vermek değil, aynı zamanda, öğrencileri bir müşteri gibi görerek, onlar üzerinden yurt sahiplerine, okulun kurulduğu bölgedeki büyük arsa sahiplerine, dükkan sahiplerine rant alanı açmak.

Bugün iyimser bir hesaplama ile bir üniversite öğrencisinin aylık harcadığı para 600 lira. Bunu 1 milyon 700 binle çarptığımızda ortaya kocaman bir pasta çıkıyor. Bu da sermaye sahiplerinin iştahını kabartmaya yetiyor. O yüzden her sene üniversite kontenjanlarını arttırmak için çaba gösteriyorlar. 1 milyon 700 bin öğrencinin olduğu okullarda Kredi ve Yurtlar Kurumu’nun (KYK) sadece 230 bin yatak kapasitesi var ve arttırmak için çaba bile göstermiyorlar. Öğrencileri açıkça özel yurtlara ve cemaat yurtlarına yönlendiriyorlar. İnsanlar da eğer paraları yoksa, çocukları açıkta kalmasın diye borç alarak ya özel yurtlara ya da cemaat yurtlarına yazdırıyorlar.

Özel yurtlar ve cemaat yurtları mantar gibi türüyor!

Özel ve cemaat yurtlarını her yerde görmek mümkün. Öyle ki, her okulun kayıt dönemlerinde şehirlerin otobüs terminallerinde dahi karşımıza çıkıyorlar. Üniversitelerde kendi okul topluluklarına bile stant açtırmazken, bu yurtlar çok rahat şekilde her okulda stant açıp insanların çaresizliklerinden faydalanmaya çalışıyorlar.

Özellikle cemaat yurtlarına bu konuda büyük ayrıcalık sağlanıyor. Eğer çocuğunuz bir üniversiteyi kazandı ise bu adamlar sizden daha önce haber alıp, kapınızı çalmayı ihmal etmedikleri gibi, yurtlarının çok güzel olduğundan, odalarının kişi sayısının az olduğundan bahsedip sizin kaydınızı daha evde iken alıyorlar.

KYK yurtları: Yarı açık cezaevi…

230 binden biri olup eğer KYK’dan yurt çıkarsa size asıl zor günler o zaman başlamış oluyor. 8 kişilik daracık odada kalmak zorundasınız. Bu odaların çoğunda priz bile yoktur. Ders çalışamazsınız, arkadaşlarınızla vakit geçiremezsiniz. Çünkü keyfi belirlenmiş yurt giriş-çıkış saatlerine uymak zorundasınızdır. KYK yurtlarında tadilat, bakım yapılması yerine, her yurdun kapısına parmak okuma cihazları koyulması tercih ediliyor. Öğrencilerin özgürlüklerine her adımda müdahale ediliyor. Sonra KYK başkanı çıkıp “Artık veliler çocuklarının ne zaman yurda giriş yaptığını bilecek” diyerek nasıl bir bakış açısına sahip olduğunu gösteriyor. Ek olarak belirtmeliyiz ki, bu yurtlarda kadın öğrenci olmak daha da zor. Eğer geç kaldıysanız erkek öğrencilere gösterilen tolerans size gösterilmez, bu durumdan anne babanız haberdar edilir, siz de bir daha geç kalırsanız yurttan atılmakla tehdit edilirsiniz.

Aynı zamanda bu yurtlarda milliyetçilik o kadar kışkırtılır ki, bu yüzden birçok Kürt öğrenci saldırıya maruz kalmaktadır. Öyle ki, politik oldukları, hatta sadece Kürt oldukları için dahi bu saldırılar yaşanabilmektedir.

Bu yurtlarda düşünmek/sorgulamak da yasak. Devlet eli ile yerleştirilmiş faşist çeteler ve dinciler bu yurtlarda öğrencilere her türlü baskıyı yapmakta, zorla dergi satıp, zorla sabah namazına kaldırmakta, bunları yapmayanları tehdit edip dövmektedir. Şikayet ettiğiniz takdirde yurt yönetimi “onlardan” olduğu için suçlu durumuna düşen de zarar gören de sizler olursunuz. Öğrencilere baskı yapanlara sesini bile çıkarmayan yönetim, sırf sol bir dergi okuduğunuz ya da öğrencileri ilgilendiren bir eyleme katıldığınız için sizi yurtlardan atabilmektedir.

Sistem, her zaman öğrenci yurtlarından korkmuştur. Bu yurtlarda gençlerin bir araya gelip tartışması, bu tartışmalarını sadece üniversite içinde bırakmayıp sokaklara inerek işçi ve emekçilerle buluşup toplumsal bir muhalefetin parçası olmasından endişe etmiştir.

Bugün barınma sorunu bu kadar yakıcı, devletin işçi ve emekçi çocuklarına sunduğu barınma imkanları ise bu kadar sorunlu iken, bizlere düşen görev ise eşit, bilimsel, parasız, anadilde eğitim mücadelesinin bir parçası olarak, insanca yaşanacak, nitelikli, ücretsiz yurtlar talebini yükseltmektir.

(Ekim Gençliği, sayı 139, Eylül 2012)