Bangladeş'te katliam protestoları

  • Arşiv
  • |
  • Dünya
  • |
  • Asya
  • |
  • 28 Kasım 2012
  • 08:30

(28.11.12) - Haftada 84 saat çalışıyorlar, ayda 24 avro kazanıyorlar. Giyimde pahalı moda markalarının malları, onların emek ürünleri olarak, 'şık' ve pahalı mağazalarda yerlerini alıyorlar. Onlar, Tchibo, KİK, Lidl, C&A gibi firmaların, H&M, GAP ve Levi Stauss, Wal-Mart, H&M, Marks & Spencer, Carrefour gibi uzayıp giden tekellerin taşeron işçileridirler.

Bangladeş'in başkenti Dakka'da bir konfeksiyon fabrikasında çıkan yangında katledilen 120 işçinin kanında bu tekellerin elleri vardır. İşçi katliamından bu tekeller direk sorumludurlar.

Bangladeş işçi sınıfının çalışma koşulları, sermayenin ilkel birikimi döneminde olduğu gibi, 'kutsal kitaplarda' tabir edilen cehennem ortamına sahiptir. Kuralsızlık, güvencesizlik, aşırı sömürü, iş saatlerinin 12 saate kadar uzaması, hafta sonu ve bayramlarda çalışma mecburiyeti... İşçi sınıfı ve emekçiler için cehennemi andıran çalışma koşulları, kapitalist tekeller için dikensiz gül bahçesidir. Yasalar, devlet ve devletin silahlı güçleri kapitalistlerden yanadır, onları korumaktadır.

Başkent Dakka varoşundaki 9 katlı Tazreen Moda Binası'na sadece 3 katlık imar izni verilmiş olmasına karşın, bina 9 katlı olarak yapılmıştır. İtfaiye çalışanı Muhammed Mahbubûn'un "En azından bir yangın çıkışı olsaydı ölü sayısı çok az olabilirdi" demesinden de anlaşıldığı gibi, 9 katlı binaya yangın çıkış kapısı da yapılmamıştır.

Fabrikanın sahibi Delvar Hüseyin ise işyeri standartlarının düşük olduğu iddialarını arsızca redediyor. Bu arsızlara göre yangın çıkış kapısı yapmamak, özellikle gece vardiyasında kapıları hapishane misali işçilerin üzerine kilitlemek, üç katlı izni olan bir binayı gökdelene dönüştürmek, işçilerin zaten düşük olan ücretlerini zamanında ödememek, işçileri kölelik koşullarında çalıştırmak 'işyeri standartların'dan sayılmıyor. İşçi katliamlarındaki sorumluluklarını 'iş kazası' diyerek geçiştirmeye çalışıyorlar. Aralık 2010'da aynı sanayi bölgesinde bulunan başka bir konfeksiyon fabrikasında da elektrik kontağından yangın çıkmış 25 kişi hayatını kaybetmişti. Özcesi işçi katliamları hiç de tekil olaylar değildir. Ülkemizdeki işçi katliamları da hızla artıyor. İşçi katliamlarında yaşamını yitiren işçilerin sayısı artarak günde ortalama üç kişinin yaşamını yitirdiği bir düzeye ulaşmıştır. Bunların arkasında maliyeti düşürerek kârı azamileştirmek isteyen burjuva sınıfının sınırsız kazanma hırsı yatmaktadır.

Ucuz işgücü toplama kampı olma özelliği taşıyan Bangladeş, uluslararası kapitalist tekellerinin, özelikle tekstil sanayinin gözde alanlarından biridir. Uluslararsı kapitalist tekellerin ucuz üretimleri için uşakca önlemler almaktan geri kalmayan devlet, devlet terörüyle sağladığı ortamı efendilerinin hizmetine sunuyor. Konfeksiyonlarda 2 milyon civarında işçi çalışıyor ve Bangladeş'in ihracatının 24 milyar dolarla yüzde 80'nini konfeksiyon malları oluşturuyor.

İşçi sınıfı katliama eylemlerle yanıt verdi

İşçi katliamından sonra başta başkent Dakka olmak üzere ülkenin bir çok alanında protesto gösterileri yapıldı. Katillerin yargılanması ve iş koşullarının düzetilmesi talepleri öne çıkan talepler oldular. Devlet sahte bir ikiyüzlülükle bir gün yas ilan etti. Sorumlular hakında soruşturma açıldığını duyurdu. Dünyanın en büyük tekeli Walmart da yaptığı açıklamada "Böyle bir şeyin olması bizi çok rahatsız ediyor. Giyim sanayii kapmasında Bangladeş'te güvenlik ve diğer alanlarda eğitimin geliştirilmesi yönündeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz" diyerek, katliamdaki sorumluluğunu uşaklarının omuzuna yıkma yoluna gitti.

Yapılan açıklamaların ve ilan edilen 'bir günlük yas'ın bir sahtekarlık ve alçaklıktan başka bir anlam taşımadığını kendi öz deneyimi ile öğrenen işçi sınıfı ve emekçilerin öfkesini yatıştıramadı. Greve giden işçiler, Dakka'nın banliyölerinden, yangının çıktığı sanayi bölgesi Ashulia'da yollara barikat kurdular, devletin silahlı güçleriyle çatışmaktan korkmadılar.

Anlık ve hazırlıksız olarak yaşana çatışmalar elbette sınıf mücadelesinda işçi sınıfına deneyim ve tecrübe kazandıracaktır, düşmanlarını daha somut olarak tanımalarına olanak sağlayacaktır. Ne var ki, bu deneyimleri kendi öz örgütlenmesi düzeyine taşıyamayan işçi sınıfı kendi kurtuluşunu gerçekleştiremeyecektir.