“Savra, savra hatta nasr"*
Bahreyn’deki halk isyanı 14 Şubat’ta ikinci yılını doldurdu. Yıldönümü vesilesiyle “sürekli eylem” kararı alan muhalif parti ve örgütler, günübirlik eylemler gerçekleştirdiler. Eylemlerini 15 Şubat’a kadar aralıksız sürdürme kararı alan muhalefet, 12-14 Şubat tarihlerinde eylemlerini yoğunlaştırdı. Bugün ise kitlesel protestolar gerçekleşti.
Özellikle başkent Manama’da gerçekleştirilen eylemler sırasında polisin vahşi saldırısı, kitlenin militan direnişi ile karşılandı. Birçok yolu trafiğe kapatan ve hayatı felç eden Bahreyn halkı “Zafere kadar devrim!” şiarını haykırdı.
Polis terörü eylemcilerin kararlılığını yok edemezken 16 yaşında bir genç, düzen bekçisi kolluk kuvvetlerinin saldırısı nedeniyle hayatını kaybetti. İki yılın ardından muhalefetin sergilediği kararlılık, Bahreyn Emiri Al Halife’nin Amerikancı rejiminin açmazını daha da derinleştirecek.
Azgın devlet terörüne rağmen kitle hareketi sürüyor
Son halk isyanı iki yıl önce başlamıştı, ancak Bahreyn diğer Arap ülkelerinden farklı olarak, 1990’lı yıllardan itibaren belli aralıklarla da olsa kitle eylemlerine sahne oluyor. Bu mücadele sürecinde şekillenen Bahreyn’deki muhalefet hareketi, militan bir direniş geleneğine dayanıyor. İki yıldır devam eden ve binlerce aktif militanı hedef alan zorbalığa rağmen isyan halinin devam etmesinde, bu geleneğin önemli bir rolü olmuştur.
İki yıl önce patlak veren halk isyanına katılanların oranı, ülke nüfusunun yüzde 70’ine kadar ulaşmıştı. Ülke nüfusuyla kıyaslandığın da tarihte eşi görülmeyen bu kitlesellik, ortaçağ kalıntısı rejimi uçurumun kıyısına getirmişti. Ancak despot rejimin emperyalistlerin ve Suudi Arabistan başta olmak üzere bölgenin Amerikancı rejimlerinin desteğine yaslanarak vahşi bir saldırı başlatması, hareketin belli bir dönem geri çekilmesini zorunlu kıldı.
İşgalci Suudi Arabistan ordusunun fiili katılımıyla sürek avına başlayan Al Halife rejimi cinayet, işkence, zindan, işten atma, sürgüne zorlama, vatandaşlıktan atma, evleri yıkma, evlerin içine gaz bombaları atarak operasyonlar gerçekleştirme gibi vahşi yöntemler kullandı. Sadece isyanda aktif rol oynayanlar değil, sırf eylemlere katıldıkları için hemen her mesleğin önde gelen simaları da azgın terörün hedefi oldu.
Tüm bunlara rağmen isyanın ikinci yılında, Bahreyn’de “isyan hali” devam ediyor.
Rejimin oyalama taktikleri sonuç vermiyor
Kitle hareketinin gücü, iradesi, ısrarı ve dinamizmi karşısında acze düşen gerici Al Halife rejimi, son dönemde görüşme çağrıları yapmak zorunda kaldı. Ancak bu çağrıyı yaparken, kitle hareketini polis şiddetiyle ezmeye, muhalif liderleri zindana kapatmaya, idam cezaları kesmeye, cinayet işlemeye de devam ediyor. Zorbalığı elden bırakmamasına rağmen, halk hareketinin basıncı altında kalan Bahreyn Kralı Hamad Bin İsa Al Halife, görüşmelere onay vermek zorunda kaldı.
Baştan beri ciddi ve yapıcı görüşmelere hazır olduğunu ilan eden Bahreyn muhalefeti, rejimin temsilcileri ve destekçilerinden oluşan bir heyetle ilk görüşmeyi gerçekleştirdi. Ancak görüşmenin ardından muhalif güçler adına yapılan açıklamada, Bahreyn kralının esas sorunu tartışmaktan kaçtığı, sanki ortada mezhepler arası bir sorun varmış gibi hareket ettiği, oysa sorunun siyasal olduğu vurgulandı. Sorunun Şiilerle Sünniler arasında değil, despot rejimle ulusal-demokratik güçler arasında yaşandığını belirten muhalefet temsilcileri, görüşmelerin hem katılım hem içerik açısından buna uygun olması gerektiğini ifade ettiler.
Görünen o ki, Amerikancı kral, oyalama taktiği ile zaman kazanmaya çalışıyor. Zira basınç altında kaldığı için görüşmeyi kabul etmek zorunda kalıyor, ama esas sorunu tartışmaktan da kaçınıyor. Fakat olayların vardığı boyut, Al Halife’nin taktiğinin sonuç vermesini engelliyor. Zira hareketi bastırma gücünden yoksun olduğu, geçen iki yılda tartışmasız olarak kanıtlanmıştır. Korkarak da olsa, Bahreyn kralının geri adım atmak dışında bir çıkış yolu görünmüyor. Görüşmelere devam kararı alan muhalefet ise, sokak eylemlerini de sürdürerek, rejim üzerindeki basıncı iki koldan yoğunlaştırmaya devam edecek.
Muhalefet Rusya ile yakınlaşıyor
Bahreyn muhalefeti, bazı istisnalar dışta tutulursa, uzun dönemdir bir yalıtılmışlık içindeydi. Zira Al Halife rejiminin Amerikancı yapısı, dolayısıyla bölgedeki gerici devletlerin bu kokuşmuş rejimi desteklemesi, medyanın ise Bahreyn’de yaşananlara tam bir karartma uygulaması, mücadelede kararlı olan muhaliflerin yok sayılmasını mümkün kılıyordu.
Bu durumu sonuna kadar kullan Al Halife, katliamlar, tutuklamalar, işkenceler, sürgünler, işten atmalar, ev yıkmalar, kısacası devlet terörünün her türlüsünü işgalci Suudi ordusunun dolaysız katılımıyla muhalifler üzerinde estirdi. Fakat tüm bunlara rağmen, Bahreyn’deki muhalif güçler, mücadeleden geri durmadı, ısrarla taleplerini yükseltti.
Gelinen aşamada, Bahreyn muhalefeti kuşatma, karartma, yalnızlaştırma cenderesini kırmış görünüyor. Artık batılı emperyalistlerin güdümünde olmayan medya kuruluşları Bahreyn’deki eylemlerin haberlerini yapıyor, muhalif parti ve örgüt temsilcileri uluslararası alanda da sesini yükseltebiliyor. Geçen hafta sonu Moskova’ya bir heyet gönderen Bahreyn muhalefeti, uluslararası alanda da kendini göstermiş oldu.
Farklı parti ve örgüt temsilcilerinden oluşan heyet, Rusya Dışişleri Bakanlığı nezdinde kabul gördü. Birkaç gün devam eden ziyaret sırasında, Rus yetkililerle görüşmeler yapan muhalefet temsilcileri, Rusya şahsında güçlü bir müttefik bulmuş görünüyorlar.
Yönetimin onay vermesi durumunda sürece dahil olabileceğini açıklayan Rus Dışişleri Bakanlığı’nın muhaliflere gösterdiği ilgi, Al Halife ve Washington’daki efendilerini rahatsız etmiş olsa gerek. Bahreyn’den önce Kuveyt’le de işbirliğini geliştirme çabalarını yoğunlaştırdığı dikkate alınırsa, Rusya’nın Körfez ülkeleriyle ilişki geliştirme yönünde ciddi adımlar attığı görülür. Rusya’nın sürece dahil olması, Bahreyn muhalefetini hem diplomatik/siyasal açıdan hem moral açıdan güçlendirecektir.
“Zafere kadar devrim!”
Zorba Al Halife rejimine karşı mücadeleyi sürdüren Bahreynli muhalifler, son günlerde, Filistin direnişinin bir dönem simgesi olan “Savra, savra hatta nasr” (Zafere kadar devrim!) şiarını yükseltmeye başladılar.
Mücadele konusunda kararlı olan Bahreynli emekçiler, gençler, kadınlar ve toplumun diğer kesimlerinin, gelinen aşamada Al Halife’nin ortaçağ kalıntısı rejimini kabul etmeleri mümkün değil. Sistemin mezhepçi yapısının ortadan kaldırılması, başbakanın halk tarafından seçilmesi, parlamento seçimlerine tüm siyasi güçlerin eşit koşullarda katılımının sağlanması, işsizlikle mücadele edilmesi, gelir dağılımındaki eşitsizliğin azaltılması, Bahreyn’in demokratik bir yönetime kavuşturulması, siyasi tutsakların serbest bırakılması gibi demokratik talepleri yükselten muhalefetin, artık bu noktanın gerisine düşmesi olası görünmüyor.
Taleplerini gerçekleştirene kadar evlerine dönmeyeceklerini ilan eden muhalefet, Bahreyn’in farklı kent ve beldelerinde kitlesel eylemlere devam ediyor. Bahreyn halkının gerçek demokrasi için mücadele ettiğini belirten muhalif parti ve örgütler, Al Halife yönetiminin görüşme önerisinin tutumlarında bir değişiklik yaratmayacağını vurguluyorlar.
10 Şubat günü gerçekleştirilen eylemin ardından ortak bir açıklama yayınlayan muhalifler, hiçbir oyunun, hiçbir manevranın halkı aldatamaya kadir olmadığını, polis terörünün ise, demokrasi ve özgürlük talebiyle gerçekleştirilen kitlesel eylemleri engellemeyeceğini ifade ettiler.
Azgın devlet terörüne sahne olan iki yılın ardından Bahreyn muhalefeti halen diri, güçlü ve iddialıdır. Görünen o ki, Al Halife’nin despot rejimini ne ABD emperyalizminin desteği ne işgalci Suudi ordusu ciddi tavizler vermekten kurtarabilecek.
* "Zafere kadar devrim"