Asgari ücretlinin açlık ve sefaletle imtihanı…

  • Arşiv
  • |
  • Sosyal Sorunlar
  • |
  • 22 Aralık 2012
  • 11:38

Asgari Ücret Tespit Komisyonu kapalı kapılar ardında yaptığı oturumlarla yeni yılda geçerli olacak sefalet ücretini belirlemek için mesai yapıyor. Bilindiği üzere komisyon 5’er kişiden olmak üzere işçi, patron ve hükümet adına katılan temsilcilerden oluşuyor. İşçiler adına Türk-İş, patronlar adına ise TİSK toplantıya katılıyor. Türk-İş’in işçi sınıfını ne kadar temsil edebileceği bir yana, komisyonun bu yapısı onun zaten sermayenin basit bir oyuncağı olduğunu gösteriyor.

Bu komisyon tarafından her yıl sergilenen orta oyununun son perdesi devam ederken, milyonlarca işçi ve emekçinin açlık ve sefalet koşulları altında yaşadığı gerçeği ise gizlenemiyor. Açlık sınırının bin 61 TL, yoksulluk sınırının ise 3 bin 354 TL olduğu ülkemizde asgari ücret, dört kişilik bir ailenin ancak bir hafta insanca yaşamasına yetebiliyor. Diğer bir deyişle, asgari ücretli 1 hafta insanca yaşamasına yeten ücret için 1 ay çalışıyor.

Kuru fasulye lüks oldu

DİSK-AR’ın, TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) madde fiyatları, TÜFE Endeksi ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verileri üzerinden yaptığı hesaplama da bu gerçeği net biçimde gözler önüne seriyor.

Araştırmaya göre asgari ücret son 1 yılda ekmek, ayçiçek yağı, elektrik, su, odun ve kömürde yaşanan fiyat artışları karşısında alım gücünü büyük ölçüde kaybetti.

2011 yılının Kasım ayı ile bu yılın Kasım ayını karşılaştırdığımızda, ekmek fiyatlarındaki artış karşısında alım gücünü %1,23 yitiren asgari ücretli, geliri ile 14 ekmek daha az alıyor. Ayçiçek yağından 2 litre 100 gram daha az alabilen asgari ücretli, fiyatı nedeniyle kırmızı ete tercih ettiği tavuk etinden bir önceki yıla göre 3 kg daha az yiyebiliyor. Bir zamanlar yoksul yemeği olarak nitelendirilen kuru fasulye bile sefalet ücretine mahkum edilen milyonlar için lüks haline geldi. DİSK’in araştırmasına göre, kuru fasulyede %2,53 oranında alım gücü kaybı yaşandı.

Asgari ücretlinin alım gücünün en ciddi şekilde gerilediği gider kalemlerinin başında yoğun kış koşullarında ısınma ile ilgili gider kalemleri geliyor. Asgari ücret doğalgaz karşısında alım gücünü %12,7 düzeyinde kaybederken, odunda bu oran %7,9, kömürde %3,13 seviyesinde. Elektrik ve su fiyatlarında artış da işçi ve emekçilerin belini büküyor.

Asgari ücretli, elektrik ücreti karşısında alım gücünü %7, en temel yaşamsal ihtiyaçlarımızdan su karşısında %5,6 kaybetti.

Zam dalgasının en çok vurduğu alanların başında gelen ulaşımda yapılan zamlar, asgari ücretle çalışanların tren ulaşımında alım gücünü %12 oranında kaybettiğini gösteriyor.

Buna göre tren banliyö ücretleri bir yılda %28 artışla 1,8 TL’den 2,3 TL’ye çıkarken, asgari ücret ile yapılacak sefer sayısı 364’ten 321’e geriledi. Şehir hatları vapurlarında alım gücü kaybı %5,27, metroda %3,1 oldu.

Asgari ücretli, bebek bezinde de alım gücünü %2,14 oranında yitirdi. Asgari ücretli geçen yıla göre 44 adet daha az bebek bezi alabiliyor.

DİSK-AR’ın yaptığı başka bir araştırmanın sonuçlarına göre sağlıklı beslenmek için yetişkin bir kadının yapması gereken günlük harcama tutarı 9,04 TL olurken, bu rakam yetişkin bir erkek için 9,35 TL, 15-19 yaşındaki erkek çocuk için 9,99 TL, 4-6 yaş bir kız çocuğu için 6,98 TL oldu. Buna göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için yapması gereken günlük gıda harcaması 35,37 TL.

Aynı hesaplamaya göre 4 kişilik ailenin sağlıklı beslenmek ve insanca yaşayabilmek için yapması gereken asgari harcama tutarı ise aylık 3 bin 354 TL. Söz konusu ailenin gereksinimlerini karşılamasında “gıda, içecek vb.” için ayırması gereken tutar bin 61, giyim ve ayakkabı için ayırması gereken tutar 210 TL. Asgari ücretin 739 TL olduğu düşünüldüğünde aradaki uçurum rahatlıkla görülecektir.

Bu oyunu bozalım

İşte bu kapitalizm ve onun dayattığı açlık, yoksulluk ve sefalet tablosudur! DİSK-AR’ın araştırmaları, Türkiye’deki açlık ve sefalet tablosu yoruma gerek bırakmıyor. Sermaye hükümeti AKP ve asalak kapitalistler, asgari ücretin belirlenmesi sürecinde kendi krizlerinin faturasını emekçilere bu biçimde ödetiyorlar. Ücretleri olabildiğince düşük bir seviyede tutarak işçi sınıfını açlığın kör kuyusuna mahkum ediyorlar.

İşte bu yüzden, kapitalist sömürüye karşı mücadeleyi yükseltmenin önemi daha da artmaktadır. Bu oyunu bozmanın yolu ise, “görüşme” adı altındaki ortaoyununu dağıtmaktan geçer.