Asgari ücreti belirleme “ortaoyunu” yine sahnede!

  • Arşiv
  • |
  • Eylem/Etkinlik
  • |
  • 29 Kasım 2012
  • 10:58

“İnsanca yaşamaya yeten, vergiden muaf asgari ücret!”

Önümüzdeki günlerde, asgari ücretin tespiti için toplanmaya başlayacak komisyon mizanseninde, her yıl sahnelenen ortaoyununun son perdesi oynanacak.

Asgari ücret tespit süreci, Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS), esnek çalışma, kıdem tazminatı hakkının gaspı ve bölgesel asgari ücretin hayata geçirilmek istendiği kritik bir dönemde, bir kez daha sermayenin sömürü ve kölelik dayatmalarının yeni yansımalarına sahne olacak.

Sermaye örgütleri, AKP hükümetinin şefleri ve ihanetçi Türk-İş’in 2013 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirlemek üzere yapacağı toplantıların sonuçlarını tahmin etmek ise hiç de zor değil.

İşçi sınıfı ve emekçilerin ekmeğine kan doğrayan bu şer üçlüsünün üzerinde uzlaşacağı asgari ücret, hükümetin 2013 yılı programında zaten ilan edilmişti.

2013 programının “Sosyal Güvenlik Kuruluşları”  bölümünde yer verilen “Asgari ücretin 2013 yılı Ocak ve Temmuz aylarında yüzde 3 oranında… artırılması öngörülmüştür.” ifadesi milyonlarca işçi ve emekçinin çalışma ve yaşam koşullarını doğrudan etkileyecek olan asgari ücretin bir kez daha azami sefalete göre belirleneceğine işaret ediyor.

Açlık ve sefalet anlamına gelen mevcut asgari ücret, halen 16 yaşından büyük bekar bir işçi için brüt 940,50, net 739,79 lira olarak uygulanıyor.

 16 yaşından küçükler için brüt 805,50, net 643,14 lira olan asgari ücret, kapıcılar için ise brüt 940,50, net 799,42 lira düzeyinde bulunuyor.

 Asgari ücretten 16 yaşından büyük işçiler için 200,71 lira, 16 yaşından küçük işçiler için 162,36 lira, kapıcılar için ise 141,08 lira kesinti yapılıyor.

Sermaye ve hükümet aynı safta

Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 5’i işçi (komisyonda işçileri Türk-İş “temsil” ediyor), 5’i sermaye (TİSK), 5’i de hükümet temsilcisi olmak üzere 15 kişiden oluşuyor.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının tespit ettiği üyelerden birinin başkanlık ettiği komisyon, en az 10 üyenin katılımıyla toplanıp, oy çokluğu ile karar veriyor. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın çoğunluk sağladığı kabul ediliyor. Baştan sona antidemokratik bir karar mekanizmasında belirlenen asgari ücret, sermayeye hizmette kusur etmeyen AKP hükümeti ve sermaye örgütleri arasındaki derin işbirliği hesaba katıldığında aslında aynı safta yer alan iki “taraf”ın oy çokluğuyla genellikle sermaye sınıfının ihtiyaçları temelinde belirleniyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre, 3 milyonun üstünde kayıtsız, yani kaçak çalıştırılan ücretli işçinin bulunduğu Türkiye’de milyonlarca işsizin bulunduğu düşünüldüğünde sefalet ücretinden dahi yoksun olan geniş bir kitlenin olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

İşçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarının yeni saldırı yasalarıyla her geçen ağırlaştığı bir süreçte gündeme gelen asgari ücret tartışmaları, sınıfın örgütsüzlük tablosunu ortaya koyan bir turnusol işlevi de görüyor. İğneden ipliğe her alanda hayata geçirilen zamlarla emekçilerin beli bükülürken işsizlik sopasını işçi sınıfı üzerinde sallayan kapitalistler, yoksul emekçi kitleleri sefalet ücretine razı etmenin araçlarını da sürekli kullanıyorlar.

Geçmiş yıllarda şöyle ya da böyle asgari ücretin belirlenmesi sürecinde göstermelik de olsa eylem ve kampanyalar örgütleyen sendikalar, son yıllarda bu adımları dahi atamaz hale geldiler.

Birçok fabrika ve işyerinde sendikalı işçilerin dahi asgari ücretle çalışmaya mahkum edildiği düşünüldüğünde tam anlamıyla bir çöküş içinde olan sendikal hareket, birkaç istisna dışında azami sefalet anlamına gelen asgari ücreti kabullenmiş bir durumda.

Asgari ücretin belirlenmesi süreci, işçi sınıfı hareketi açısından önemli bir yerde duruyor. İki ayrı sınıfın, burjuvazi ve işçi sınıfının karşı karşıya geldiği önemli bir mücadele dönemi olan asgari ücretin belirlenmesi süreci, eğer ki sınıfın öfkesinin açığa çıkmasına sebep olursa, o zaman sınıf bu ortaoyunun dağıtarak insanca yaşamaya yeten asgari ücret talebini yükseltebilecektir. Aksi halde aktörler rollerini oynar ve işçi sınıfı bir kez daha seyirci koltuğunda kalarak önüne konulana razı olur.