Almanya 2012: Ekonomi kadar fakirlik de büyüdü – Bedran Deniz

  • Arşiv
  • |
  • Uluslararası Siyaset
  • |
  • 30 Aralık 2012
  • 09:59

Euro Bölgesi’ndeki krizle yatıp kalkan Almanya, 2012 yılında ekonomik verilerdeki ‘sevindirici’ tablolarla övüne dursun, ülkede her beş kişiden birini vuran yoksulluk artmaya devam etti. Avrupa Birliği (AB) içinde ve uluslararası arenadaki rolünü arttırma çabalarını sürdüren Almanya’da 2012, sonbaharda yapılacak genel seçimlere hazırlık yılı oldu.

2012, muhalefet için seçim zaferleri yılı olurken, iktidar ile Türkiyeli sol kesimler ve Kürdistanlılar arasında ciddi bir saygınlığı olan Sol Parti için ise zor bir yıl oldu.

Resmi verilere göre, Almanya 2012 yılı boyunca ekonomisini büyütmeyi ve işsizlik oranlarını 2011 yılı düzeyinde tutmayı başardı. Buna göre 2011 yılında 2 trilyon 600 milyar Euro olan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH), 2012’nin ilk üç çeyreğinde bir önceki dönemlere oranla yüzde 0,6-1 arası artış gösterdi.

Kasım 2012 itibariyle 2 milyon 751 bin (yüzde 6,5) kişi işsiz olarak kayıtlara geçti. Ancak, Bu rakam sadece tüm gün işsizleri ve işsizlik yardımı alan (Arbeitslosengeld I ve II) ve iki yıldan az bir süredir işsiz olan kişileri kapsıyor. Hartz IV olarak bilinen işsizlik veya sosyal yardımdan yararlananların sayısı 4 milyon 350 bin civarında ve bunlarda yalnızca 1 milyon 887 bini ‘işsiz’ olarak kayıtlara geçiyor.

YOKSULLUK ARTMAYA DEVAM ETTİ

Her ne kadar ekonomik veriler işsizlik oranları istikrarlı gibi görünse de, ülkedeki yoksul sayısı giderek arttı. Resmi verilere göre, Almanya’da 13 milyon kişi, yani nüfusun yüzde 16’sı aylık 950 eurodan az bir gelire sahip.

Yoksulluk, en çok yalnız yaşayan çocuklu kadınlar, işsizler ve Doğu Almanya’da görülüyor. Bremen eyaleti yüzde 22,3 ile ilk defa yoksul nüfusun en çok olduğu batı eyaleti olurken, Mecklenburg-Vorpommern ve Berlin gibi doğu eyaletlerinde nüfusun yüzde 21-22’si yoksulluk içinde yaşıyor. Yoksulluk oranları bir önceki yıla göre yüzde 1-2 oranında artış gösterdi. Batıdaki sanayi bölgesi Ruhr’da bile yoksulluk oranı bir yıl içinde yüzde 17’4 den 18,9’ ulaştı.

İki Almanya’nın birleşmesinin üzerinden geçen 22 yılı aşkın süreye rağmen, ülke genelinde yüzde 6,5 olan işsizlik oranı başkent Berlin’i de kapsayan 6 doğu eyaletinde yüzde 9,80 düzeyinde. Batı eyaletlerinden Bayern’de bu oran yüzde 3,4 iken, Berlin ve Mecklenburg-Vorpommern yüzde 11,4 ve 11,2 ile ülkedeki işsizlik oranı rekorunu ellerinde bulunduruyorlar. Batı eyaletlerinde toplamda 2 milyon 593 bin kişi (yüzde 7,5) kısmi süreli işlerde çalışmak zorunda kalırken, doğuda bu sayı 1 milyon 193 bin (yüzde 13,3)’e ulaştı.

HEDEF SADECE EURO’YU DEĞİL, ALMAN İHRACATINI DA KURTARMAKTI

Almanya 2012’de de Yunanistan ile başlayan ve diğer ülkelere sıçrayan Euro krizinde aktif rol oynamaya devam etti. Başbakan Angela Merkel, Euro krizinde bir çok üye ülkenin bütçelerinde sert kısıtlamalara gidilmesi için çabaladı. Bu kapsamda sadece Yunanistan’da Şubat ve Kasım aylarında on milyarlarca euroluk tasarruf öngören paketler kabul edilirken, Şubat ayındaki yardım paketi kapsamında 130 milyar euroluk kredi sözü verildi.

Almanya’nın Euro Bölgesi’nin geleceğini garanti almak istemesinin bir nedeni de, 2011 yılı sonu itibariyle 1 trilyon 60 milyar olarak gerçekleşen ihracatının yüzde 60’ı AB üyesi ülkelerine yapılıyor olması. Tüm Almanya GSYH’sının yüzde 41 kadarını oluşturan ihracatın gerilemesi durumunda, 2013 yılında ekonomideki kısmi büyümenin durması ve işsizlik oranlarının artmasından endişe ediliyor.

Almanya, en son Kasım ayında toplanan AB zirvesinde ise, 2014-2020 AB Bütçesi’nin düşürülmesi taraftarı olan İngiltere ile ters düşmemeye özen gösterdi. Bütçenin 1 trilyon 7 milyardan 900 milyar euroya kadar düşürülmesini İngiltere Başbakanı David Cameron’a kısmen destek çıkan Angela Merkel, Cameron’u ve genel kamuoyu AB’den çıkma taraftarı olan İngiltere’yi kızdırmamaya özen göstermişti.

Fransa’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde açıkça Nicolas Sarkozy’i destekleyen Merkel, sosyalist François Hollande’ın seçilmesinin 2013 Almanya seçimlerinde sosyal demokratlar için olumlu etki yaratmasını önlemeye çalışmıştı.

İÇ SAVAŞLAR ÜZERİNDEN ULUSLARARASI SİYASETTE ETKİNLİK KURMA ÇABASI

Uluslararası arenada Almanya’nın etkinlik kurma çabaları, 2012 yılında özellikle Suriye ve Afganistan üzerinden devam etti. Almanya, özellikle Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeliği için uzun yıllardır çaba gösteriyordu. Ancak bu yıl da İngiltere ve Fransa’nın desteğine rağmen, bu hedefinde pek bir ilerleme sağlayamadı.

Afganistan’da görev yapan ve halen sayıları 4 bin 500 kadar olan Alman asker ve polislerinin normal şartlarda 2014 sonuna kadar geri çekilmeleri bekleniyor. Ancak, yeni seçilen Cumhurbaşkanı Joachim Gauck, bu ay içinde görüştüğü Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzayi’ye 2014 yılından sonra da ‘kendilerini yalnız bırakmayacakları’ sözü verdi. Almanya, bu yıldan sonra da Afgan asker ve polislerin eğitimi gibi görevler bahanesiyle Afganistan’da askeri varlığını sürdürmek istiyor.

Her ne kadar çok göze çarpmasa da, Suriye krizinde de Almanya’nın belli bir rol oynadığı yıl oldu 2012. Geçtiğimiz yılki Libya müdahalesine tarafsız kalan Almanya’nın, Ağustos ayında ABD ve NATO üzerinden muhaliflere istihbarat desteği sağlamak için bir istihbarat gemisini (Oker) Doğu Akdeniz’e gönderdiği ortaya çıkmıştı.

Almanya, yılsonuna doğru ise Kuzey Kürdistan’a yerleştirilecek olan Patriot Hava Savunma Sistemi için de neredeyse Türkiye ve diğer NATO ülkelerinden daha hızlı davrandı. Alman muhalefet partilerinin sert bir biçimde karşı çıktığı Patriot’lara destek bulmak için, Dış İstihbarat Servisi BND’nin Suriye’deki kimyasal silahlar ile ilgili tartışmalı ‘istihbarat raporları’ yayınlaması da dikkat çekmişti.

2013 SEÇİMLERİ İÇİN DENEME YILI

2012 yılı, Almanya’da 2013 sonbaharında yapılacak genel seçimler açısından da önemliydi. 2011’de Alman sağının yegane kalelerinden olan Baden-Württemberg’i Yeşiller ve Sosyal Demokrat Parti (SPD)’ye kaptıran Merkel’in partisi Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU), 2012’de de başarılı olamadı. Mayıs ayında Schleswig-Holstein eyaletini SPD ve Yeşiller’e kaptıran CDU, Kuzey Ren Vestfalya (NRW) eyaletinde de yüzde 34’den yüzde 26 oy oranına düşerek ağır bir yenilgi aldı. CDU, sadece Saarland’da oy oranını koruyarak, SPD ile koalisyon ortaklığı kurmayı başardı.

CDU ve Merkel’in en büyük hedefi ise 20 Ocak’ta ülkenin dördüncü büyük eyaleti Aşağı Saksonya (Niedersachsen)’da yapılacak eyalet seçimlerinde galip gelebilmek. 2013 federal meclis seçimlerini de etkileyecek olan Aşağı Saksonya seçimlerinde anketler, CDU’nun yüzde 38-39 bandında oy alacağını gösteriyor. Ancak aynı anketler, SPD ve Yeşiller dışında hiç bir partinin yüzde 5’lik seçim barajını aşayamayacağını ve yüzde 45 civarında oy alacak bu iki partinin CDU’yu muhalefete iteceğine işaret ediyor. 16 eyaletten sadece 7’sinde başbakanlığı elinde bulunduran CDU, Aşağı Saksonya seçimlerini kaybetmesi halinde, halen kısmen şanslı olduğu federal seçimlerde güç durumda kalacak.

Ancak, CDU ve Başbakan Merkel, 2012 yılında anketlerde beklenmedik bir şekilde yükselişe geçerek, yüzde 41’e kadar ulaştılar. Merkel’in en büyük sorunu ise, hükümet ortağı Hür Demokrat Parti (FDP)’nin girdiği krizden 2012’de de çıkamaması ve seçim barajını aşamama riski oldu.

2012, SOL PARTİ İÇİN KÖTÜ BİR YIL OLDU

2012 yılında dikkat çeken bir diğer nokta da, sol muhalefetin önemli aktörü Sol Parti (Die Linke)’nin içine girdiği krizi aşamaması ile sürpriz bir şekilde eyalet parlamentolarına giren Korsanlar (Piraten Partei)’ın seçim başarıları oldu.

Die Linke son iki yılda, parti içindeki doğu-batı çekişmeleri, SPD’ye karşı alınacak tutum, eski Doğu Almanya ve komünizm tartışmaları ve liderlik gibi konuları yüzünden bir çok eyalet seçiminde oy kaybına uğradı. Mayıs ayındaki seçimlerde ne NRW ne de Schleswig-Holstein eyaletlerinde yüzde 5 barajını geçemeyen Die Linke, eski başkan Oskar Lafontaine’nin memleketi Saarland’da ise oy kaybı yaşadı. Almanya’da yaşayan Kürdistanlılar ve Türkiyeli sol kesimlerin de ciddi destek verdiği Die Linke için Aşağı Saksonya seçimleri ciddi önem taşıyor ve anketlere göre, yüzde 4 civarında bir oy alması bekleniyor. 2009 yılındaki federal seçimlerde yüzde 11,9 oy alan Die Linke, 2013 genel seçim anketlerindeki yüzde 7-8 aralığında seyrediyor.

2011 yılında girdikleri 7 eyalet seçiminden sadece Berlin’de yüzde 5 üzerinde oy alabilen Korsanlar ise, bu yıl içinde seçim yapılan üç eyalette de parlamentoya girme hakkı kazandılar. Ancak, Kasım ayındaki kongre sonrasında ve öncesinde yaşanan program tartışmaları nedeniyle anketlerde ciddi oy kaybı yaşanıyor. Korsanlar’ın, 2013 seçimlerinde Federal Meclis (Bundestag)’a girebilmeleri halinde ise, seçim sonrası koalisyon hesaplarını alt üst edebilecekler.

ALMANYA’DAKİ KÜRTLERİN HALK OLARAK TANINMA BAŞVURUSU

Almanya’da 800 bini aşkın nüfusuyla en kalabalık göçmen grubunu oluşturan Kürtler için de önemli bir yıl oldu 2012. Almanya Kürt Dernekleri Federasyonu YEK-KOM tarafından Federal Meclis’e sunulan 60 bin imza ile ‘Kürt kimliğinin tanınması talep edilmişti. Ekim ayında görüşülen ve YEK-KOM’un da katıldığı toplantıda somut bir gelişme olmazken, YEK-KOM ilk kez Federal Meclis’te Kürtleri temsil etme olanağına kavuşmuştu.

ANF, Kasım ayında Anayasayı Koruma Örgütü (Bundesverfassungsschutz) tarafından Kürt kimliğinin tartışılacağı Federal Dilekçe Komisyonu’na gönderdiği belgeyi yayınlamıştı. Belgede komisyondan Kürtlerin ayrı bir göçmen topluluk olarak tanınamayacağı ileri sürülerek komisyon üzerinde baskı oluşturulmuştu.

ANF / 30.12.12