Emperyalist savaşın faturasını ödemeyelim!
Suriye'ye dönük emperyalist müdahale süreci ikinci yılını geride bırakıyor. Bu iki yıl içerisinde on binlerce insan hayatını kaybetti, kentler yağmalanıp talan edildi, yine sayısız Suriyeli işkencelerden geçirilerek sakat bırakıldı, yüzbinlercesi aç-susuz yerinden yurdundan edildi. Bütün bu tablonun ve akan her damla kanın sorumluluğunu bugün dolaysız olarak Türk sermaye devleti de taşıyor. Zira Türk sermaye devleti ve onun dümenini elinde tutan dinci gerici AKP iktidarı, daha en başından itibaren Suriye'ye dönük emperyalist müdahale sürecinde “aktif taşeronluk” misyonuyla hareket etti/ediyor.
Bir taraftan emperyalistlerin bölge politikaları doğrultusunda “operasyonal mekanizmalar” kuran, bu toprakları baştan başa NATO ve ABD üsleriyle donatan, dahası Füze Kalkanı ve Patriot bataryalarının konuşlandırılmasıyla bu hizmetlerine yeni halkalar ekleyen AKP gericiliği öte yandan Suriye'de emperyalistler hesabına savaşan çetelere her türlü desteği sunmaktan da geri durmadı. Bilindiği gibi Türkiye'nin Suriye sınırlarını dinci-gerici çetelerin cephe gerisine dönüştüren ve bu zemin üzerinden her türlü lojistik desteği sağlayan sermaye devleti, aynı zamanda bu çeteleri silahlandırıp eğiterek ve bizzat yönlendirerek savaşın sevk ve idaresini de yürüttü.
AKP gericiliğinin Suriye bilançosu: 600 milyon dolar
AKP iktidarı, emperyalistler adına yürütülen bu kirli ve kanlı savaşın ağır ekonomik faturasını ise emekçilerin sırtına yüklüyor. Sermaye hükümeti tarafından oluşturulan 2013 bütçesinin ortaya koyduğu veriler, emperyalist saldırganlığın emekçilere fatura edileceğini ve oluşturulan bütçenin savaş bütçesi olacağını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilmişti. Aynı dönem içerisinde gündeme gelen ve ardı arkası kesilmeyen zamlar, yine buna paralel olarak artan vergi oranları bütçenin ne anlama geldiğini pratik bir şekilde ortaya koymuş oldu.
Bugün hükümet tarafından açıklanan “Suriye Bilançosu” bu açıdan ek bir şey söylemeyi dahi gereksiz kılıyor. Orta Avrupa gezisinden Ankara’ya döndüğünde basına konuşan dinci partinin şefi Tayyip Erdoğan, Suriye'ye dönük emperyalist müdahalenin Türk sermaye devletine 600 milyon dolara mal olduğunu belirtti. AKP şefinin şu sözleri, emperyalist saldırganlığın işçi ve emekçilere fatura edilmeye devam edileceğininin itirafı niteliğindeydi: “Şu anda bütün imkânlarıyla muhalif güçler çalışmalarına devam ediyorlar. Doha olayından sonra onlara verilecek katkı, verilecek güç daha da artarak devam edecektir. Biz şu anda insani noktadaki desteğimizi sürdürüyoruz. Açık kapı politikamız devam edecek. Şu ana kadar yaptığımız harcama 600 milyon doları aşmıştır. Bundan sonraki süreçte de yine kamplara, evlere alma vesaire bunlar da yine devam edecek.”
AKP şefinin dillendirdiği bu rakamın gerçeğin sadece bir kısmını yansıttığından kuşku duymamak gerekiyor. Zira sermaye devletinin kayıtlarına girmeyen milyonlarca doların, emperyalist savaşa, silahlanmaya, militarizme ve kontra örgütlenmelere harcandığı tarihsel deneyimlerle biliniyor. Sermaye devleti zamlarla, verilerle ve çeşitli ayak oyunlarıyla emekçilerden topladığı paraları emperyalistlerin hesabına hoyratça harcıyor.
Kürt halkına yönelik kirli savaş kesintisiz devam ediyor
Kürt halkını oyalamak, son dönemde gelişen hareketi yatıştırıp giderek bastırmak ve stratejik olarak Kürt hareketini tasfiye etmek amacıyla gündeme getirilen “Ada görüşmeleri” süreci devam ederken sermaye devleti, Kuzey, Batı ve Güney Kürdistan'da gerillaya ve Kürt hareketine yönelik saldırılarını kesintisiz bir şekilde sürdürüyor.
Belli aralıklarla Güney Kürdistan'a bomba yağdıran Türk sermaye devleti, Batı Kürdistan'da ise çeteler aracılığıyla saldırılarını aralıksız sürdürüyor. Kürt halkının son dönemde elde ettiği kazanımlardan rahatsız olan, her fırsatta bu kazanımları ortadan kaldırmak ve boğmak için elinden geleni yapan sermaye devleti öte yandan Kürdistan'ın zenginliklerine göz dikiyor, bu zenginlikler üzerinde söz sahibi olmaya çalışıyor. Bu doğrultuda özellikle Batı Kürdistan'da çeteler aracılığıyla YPG'nin denetiminde olan bölgeleri ele geçirmek için savaşı her geçen gün daha da tırmandırıyor.
Bütün bu saldırganlığın ve kirli savaşın ağır yükünü Kürt halkı göğüslerken, iktisadi, sosyal ve siyasal faturası ise döne döne Türkiyeli işçi ve emekçilere kesiliyor.
Emperyalist savaşın faturasını reddedelim
Bugün işçi sınıfı ve emekçiler, sermaye devletinin kestiği savaş faturasını ödemeyi reddederek, emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı mücadeleyi büyütmediği sürece fatura her geçen gün daha da ağırlaşacaktır. Bir taraftan kardeş halkların acıları büyürken öte taraftan Türkiye işçi sınıfının ve emekçilerinin boyunlarındaki kölelik zincirleri daha da kalınlaşacaktır.
Dolayısıyla önümüzdeki günlerde işçi sınıfı ve emekçiler kapitalist krizin ve emperyalist savaşın faturasını ödemeyi reddederek emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı “işçilerin birliği halkların kardeşliği” çizgisinde mücadeleyi büyütmelidirler.