Merkez Bankası’ndan türeyen, diğer resmi ağızlara da dolanan 3x5 hedefi, yani 2013’te yüzde 5 büyüme, yüzde 5 enflasyon, yüzde 5 cari açık/milli gelir oranı hedefleri, iktidarın kendi içinde de polemik konusu olmaya başladı. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, CNBC-e’ye demiş ki: “Büyüme hedefini Merkez Bankası belirleyemez, büyüme hedefini belirleyecek olan hükümet. Hazır formüllerden yana değilim. Konjonktüre göre hareket edilmeli.”
3x5’e bir yorum da dışarıdan gelmişti. 2001 krizinin ardından izlenen programın IMF ile ortak mimarı Kemal Derviş, “3x6” daha iyidir, demişti. Derviş şöyle konuşmuştu: “Aslında ben büyüme için yüzde 6’yı tercih ederim, Türkiye bunu başarabilir. Eğer yüzde 6-6.5 civarında büyürsek, belki yüzde 6 düzeyinde cari açığı kaldırabiliriz, enflasyonun da yüzde 6’ya çıkmasında bence problem yok.”
Yakın tarihimiz, enflasyon, büyüme ve cari açık/milli gelir oranlarının birbirine yaklaşmasına tanıklık etmedi. 2008-2012 dönemini alırsak, büyüme dalgalı; 2008 ve 2009 yerlerde, 2010 ve 2011’de hızlı büyüme ve 2012’de çakılma… Enflasyon yüzde 6-10 bandında salınıp durmuş. Cari açık da küçülme yılı 2009’da yüzde 2’lere gerilemiş ama 2011’de 77 milyar dolar ile dünya rekoru kırıp milli gelire oranı da yüzde 10’a yaklaşmış. Yani, 3 göstergenin aynı boyda olduğu vaki değil. 2013’ün Türkiye’sinde bu üç göstergeyi yüzde 5’te ya da yüzde 6’da eşitlemek mümkün mü?
Önce büyüme - cari açık ilişkisini alalım. Büyüme ile cari açığı aynı rakamda eşitlemek kolay olmuyor. Cari açığı, yüzde 2.5 büyüme yaşanan 2012’de bile ancak yüzde 7’ye indirmek (tahmini) mümkün olabildi. Cari açık, yani döviz açığı giderek kemikleşiyor. Dış ticaret açığını geriletecek bir süreç söz konusu değil. İhracatın ithalatı karşılama yeteneği gelişmiyor, geriliyor. Altınla ödemeyi dikkate alırsanız, ihracat geçen yıl artmadı. İthalat ise düşük büyümeye rağmen gerilemedi. İzlenen döviz kuru politikası, ihracatı değil, ithalatı azdırıyor ve cesaretlendiriyor. Bu durumda döviz harcamasını azaltacak bir ikame hadisesi ne enerjide ne sanayide var. Öyle turizm gelirlerini revize edip net hata noksan bilinmezini oraya yamamakla cari açık düzeltilmez. Gerçek ikame lazım. Bunun için ortada bir gayret yok.
Büyüme: İç pazar?
Türkiye, yüzde 2.5’lik çakılmadan sonra onun üstüne yüzde 5-6 büyüme tecrübesine girerse bu yıl, bunun karşısında iki önemli soru var: Birincisi, bu iç pazara dönük mü, ihracata dönük mü gerçekleştirilecek? Avrupa pazarı açılmadı, Ortadoğu’da da 2012’deki ihracatın çıtasını aşması kolay değil. Geriye iç pazar kalıyor. İç pazara dönük büyüme için iç talep, bunun için de tüketici kredilerinin ve devlet harcamalarının artırılması gerek. Aileler borçlanmada sınıra dayandılar. Yavaş yavaş işten çıkarmalar başladı. Bu gerilimle borçlanma kolay değil. Geriye harcamaya müsait gibi duran kamu bütçesini büyümeye rüzgâr yapmak kalıyor. O da hem riskli hem de dipsiz kuyu değil. Özetle yüzde 5-6 büyüme kolay iş değil, bir. Denense bile ithalatı hızlandırarak, dolayısıyla cari açığı büyütecek bir kader kaçınılmaz.
Enflasyona gelince… Gıda enflasyonu hep baş belası. Rekolteyi bırakın, tarladan rafa gelinceye kadar sebze, meyve, et, süt fiyatları taklalar atıyor ve buna kimse bir önlem almıyor. Enerjide ne sürprizler bizi bekliyor bilemeyiz. Taksiye gelen zammı, diğer ulaşım zamları izleyecek çaresiz. Yüzde 5-6 enflasyon orada da pek mümkün görünmüyor.
Özetle, 5 ya da 6 oranlarında eşitlenecek bir hedef, sadece kulağa melodik geliyor ama AKP’nin bakanlarına bile inandırıcı gelmiyor. Büyümesi yüzde 4’ü bulamayan, enflasyonu çift rakamı zorlayan, cari açığı da yüzde 7’de kemikleşen bir 2013’ten korkun…
Cumhuriyet / 23.02.13