2012’nin ilk yarısında ekonomik görünüm – Erinç Yeldan

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 12 Eylül 2012
  • 04:31

2012’nin ilk yarısına dair veri akışı hızlandı. Geçen hafta sonu ABD’den beklenen en önemli veri ağustos ayına ait tarım dışı istihdam ve işsizlik rakamları idi. Çalışma Bakanlığı’ndan açıklanan verilere göre Amerikan tarım dışı sektörlerinde ağustos ayında istihdam artışı 96 bin, işsizlik oranı ise yüzde 8.1 olarak gerçekleşti. “Piyasa oyuncularının” beklentileri istihdam artışının 125 bin, işsizlik oranının ise yüzde 8.3 olarak gerçekleşeceği yönündeydi.

Dolayısıyla, ABD işsizlik oranında beklentilerin yüzde 0.2’lik altında gelen gerçekleşme, günlerdir gerilen piyasa oyuncularını yepyeni umutlarla heyecanlandırmaya yetti. Küresel piyasalarda spekülatif saldırıların artık yeni merkezi haline dönüştürülen altın ve emtia fiyatları sert ivmelenmeler ile hareketlendi; altının ons fiyatı mart ayından bu yana en yüksek değere çıktı.

Amerikan işgücü piyasasındaki kaygılar, söz konusu cılız istihdam artışının sektörel dağılımı incelendiğinde daha da karmaşıklaşıyor. Amerikan inşaat sektöründeki işsizlik oranı yüzde 11.3 ile sektörün hâlâ durgunluktan çıkamadığını gösteriyor. İmalat sanayi sektörlerinde yaşanan istihdam kaybının ise ağustos ayında 15.000 kişiye ulaştığı ve sektörün son üç aylık istihdam artışı ortalamasının sadece 5.000 kişi ile son derece cılız olduğu gözleniyor. Dolayısıyla, Amerikan reel sektörlerindeki büyük durgunluk derinleşerek sürüyor.

Amerika’da tarım dışı istihdamın ana kaynağının lokantacılık ve restauran hizmetlerinde olduğu görülüyor. Söz konusu hizmetlerde istihdam artışı 28.300 kişi. Bu istihdam biçiminin çoğunlukla yarızamanlı, düşük ücretli ve genel olarak “kalitesiz/kötü” nitelikte olduğu biliniyor. Vaşington’da bulunan Ekonomi Politikaları Araştırma Merkezi çalışanlarından John Schmitt ve Janelle Jones, Amerikan ekonomisinde “kötü/kalitesiz işlerin” hızla arttığını belgeliyor. (*) Schmitt ve Jones’un çalışmasına göre, 2010 yılı itibarıyla Amerika’da toplam istihdamın yüzde 24’ü “kötü/kalitesiz” koşullarda iş bulabiliyor. Yazarlar, “kötü/kalitesiz” istihdam biçimini yılda 37 bin dolar altında ücret gelirine sahip ve herhangi bir sağlık ya da emeklilik güvencesinin sağlanmadığı iş olarak tanımlıyor ve kötü iş biçimlerinde gözlenen artışın mevcut küresel krize özgü olmadığını, Amerikan kapitalizminin uzun dönemli niteliklerinden birisi olarak algılamak gerektiğini vurguluyorlar. Çalışmaya göre, Amerika’da “kötü” istihdam 1979’da toplamın sadece yüzde 18’i iken, 2007’de küresel kriz öncesinde, çoktan yüzde 22’ye ulaşmış idi.

***

Ülkemizde ise kuşkusuz en önemli veri, 2012’nin ikinci çeyrek dönemine ilişkin milli gelir tahminleri idi. Milli gelir artış hızı ikinci çeyrek dönemde yüzde 2.9 düzeyinde gerçekleşti ve ulusal iktisat yazınımızda uzun süredir tartışma konusu haline getirilen “yumuşak iniş” beklentilerine uygun olduğu şeklinde yorumlandı.

Söz konusu “yumuşak inişli-büyüme” olgusunun ardındaki gelişmeleri değerlendirdiğimizde, Türkiye ekonomisinin 2012 boyunca iç talepte sert bir daralma yaşadığını; büyümenin biricik kaynağının ihracat artışlarıyla oluşturulduğunu görmekteyiz. Veriler özel tüketim harcamalarının yüzde 0.5; yatırım harcamalarının ise yüzde 7.7 daraldığını gösteriyor. İhracat gelirlerindeki yüzde 20’lik artış, ithalat talebindeki yüzde 3.6’lık daralmayla birleştirildiğinde Türkiye’nin net ihracata dayalı büyüme sergilediği ve bunun da uzun süredir arzulanan bir gelişme olduğu savunuluyor.

Türkiye, anımsanacağı üzere 1980 sonrasında da ihracata yönelik sanayileşme modeline öykünmüş ve içeride emek gelirlerinin ve genel olarak iç talebin bastırılmasına dayalı bir ihracat fazlası yaratma stratejisi geliştirmiş idi. 12 Eylül faşist rejiminin olanak sağladığı baskıcı ortam altında 1980-89 arasında Türkiye ücretlerin olağanüstü daraltıldığı, yoksullaştırıcı bir büyüme konjonktürüne sürüklenmişti.

İhracat artışlarının üretkenlik ve ücret kazanımlarıyla sürdürülmediği sürece ulusal gönencin arttırılamayacağı; iç talebin ve gelirlerin bastırılmasına dayalı konjonktürel (ve birtakım “hayali” öğeler içeren) ihracat kazanımlarının ise halkın büyük çoğunluğu için yoksullaştırıcı büyüme olarak betimlenmesi gerektiğini Türkiye yakın geçmişteki deneyimlerinden çok iyi bilmektedir.

(*) John Schmitt ve Janelle Jones (2012) “Bad Jobs on The Rise” Center for Economic and Policy Research, Vaşington, Eylül.

Cumhuriyet / 12.09.12