12 Eylül'le hesaplaşması yasaklananlar...- Nihal Kemaloğlu

  • Arşiv
  • |
  • Kategori yok
  • |
  • 07 Nisan 2012
  • 03:42

12 Eylül Cuntası'nın sendikal yasaklarını 32 yıl sonra 'kararlılıkla' onayan grevsiz Toplu Sözleşme Yasası bu hafta Meclis'ten geçerken, yazılı ve görsel basın 12 Eylül'ün yargılanmasıyla ilgili milli coşkumuzu manşet manşet aktarıyordu.

Oysa sendikal hak ve örgütlenme özgürlüklerini tanklarla çiğneyen 12 Eylül rejimini ayakta alkışlayan Türkiye sermayesi için kurulan ucuz insan pazarının son 5 günde boynunu kopardığı, boğduğu, yaktığı işçi sayısı 15 olmuştu...

Bu isimlerini bilmediğimiz, tarihsel kazanımlarını 12 Eylül'le gasp edildikten sonra hakim düzenin gündelik dilde kelepir insan emeği anlamına dönüştürdüğü 'işçilerimizin' cesetlerini üst üste diziyorduk...

12 Eylül'ün ürettiği bu 'piyasa tabusu' yani işçinin adını unutturan,varlığını yok sayan ve 12 Eylül'ün esas düşmanın örgütlü emekçi olduğunu saklayan tavır aynen sürmüş ve 12 Eylül iddianamesi bu tabuya dokunmamıştı...

Anlaşılan Türkiye, yine antidemokratik çalışma haklarıyla ILO'nun kara listesinde Etiyopya ile yarışmaya devam edecekti.
Ama darbe dönemi sistematiğiyle her geçen yıl hakları biraz daha gasp edilerek varlıkları iş yasalarınca piyasalara armağan emekçi cesetlerine ulaşmakta zorlaşıyor ve üstüne üstlük iş cinayetlerinin PR'ını medyada yönetmek zahmetliydi...

Erzurum'da Karasu göletinde enerji nakil hattındaki arızayı onarmak için can yeleksiz 5 işçiyi bot bulundurulmadığı için deniz bisikletine bindirip yollamak 'tevekkülümüz' buza çarpmıştı.
TEDAŞ görevlisi işçilerinin, deniz bisikletinin alabora olmasından sonra 1.5 saat buz parçalarına tutunarak 'Allah'ını peygamberini seven yok mu?' yardım çığlıkları kaydeden kamera görüntülerine donuk donuk bakmıştık...

İşçilerin mecali tükenip kendilerini gecenin ve göletin karanlığına bıraktıktan sonra gelen arama-kurtarma ekiplerini ve helikopterlerini sakin bir gölet bekliyordu.
Bu arada işçileri kurtarmada 'çevik' davranamayan idari erkimiz, arkadaşlarının ölümüne tepki gösterip kara yolunu trafiğe kapatan 100 işçiye biber gazı kullanıp 5 tanesini hastanelik etmişti. Cesetlerine gölet kapakları açılınca TEDAŞ'lı işçilerin tümünün cesetlerine ulaşıldığı saatlerde kanlı Tuzla Tersaneleri'nde üç aylık maaşlarını alamamış işçiler günlük gaz ölçümleri yapılmadığı, hiçbir güvenlik önlemi alınmadığı için havaya uçmuşlardı...

Esenyurt'ta AVM inşaatında naylon çadırlarda birkaç dakikada kül olan, Kozan'da bir iki saniyede milyon ton suyun yuttuğu, Eskişehir de yerin 280 metre altında üzerlerine yalancı tavanın çöktüğü işçilerimizle 2012 yılının ilk aylarındaki vahşi işçi kıyımı 180'e varmıştı...
Tabii ki, 'insansız' kalkınma ideolojimiz ve içinde 'emekçi' olmayan spekülatif ekonomik büyümemizi kanlarıyla ödünleyen bu hayatları 12 Eylül 'hesaplaşmasına' katmamak da bizim ağır zihin maluliyetimizdi...

Hele bir de iş sağlığı ve güvenliğini 'özelleştirecek' Meclis'e sunulan İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası çıktıktan sonra piyasa ve işverene teslim kayıt dışı, sigortasız emekçilerin bırakın güvenlik içinde çalışmaları, cesetlerinin bile arayıp bulunmasının maliyeti hesaplanıp devletten bu giderle ilgili 'teşvik' alınacak gibi görünüyordu!

AKŞAM / 07.04.12