Kapitalizmin normali: Ölümüne sömürü

Sermaye sınıfı demir yumruğu AKP aracılığıyla işçi ve emekçilere ölümüne sömürülmeyi bu kadar açık ve net dayatırken, kenetlenmekten, örgütlenmekten çekinmek, ölümü görüp sıtmaya değil, yine ölüme razı olmaktır. Bu rızayı göstermemeli, sokağa sadece onların kârına kâr katmak için değil, asıl kendi haklarımız için çıkmalıyız.

  • Mücadele postası
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 15 Haziran 2020
  • 17:26
ikon

AKP iktidarı, korona salgını herhangi bir güvenirliliğe sahip olmayan resmi rakamlarda bile tırmanma eğilimi gösterdiğinde ne diyeceğini saptamış bulunuyor. Vakaların artışının suçlusu, “önlemleri” dikkate almadığını iddia ettiği kişiler olacak. 

Sağlık Bakanı sürekli salgının tırmanma riskine vurgu yapıyor. AKP’nin Bilim Kurulu üyeleri de uyarılara devam ediyorlar. Hatta toplu taşımada fiziki mesafenin ve diğer önlemlere dikkat etmenin imkansız olduğunu sıkça dile getiriyorlar. Onların bu uyarıları, iş güvenliğini işçinin can güvenliğinden çok patronun çıkarını korumak olarak yorumlayan “iş güvenliği uzmanları”nın yaptığına benziyor. Salgın tedbirlerini bir çırpıda kaldırıp sürekli uyarı yapmak ile bir metal fabrikasında düşmesi muhtemel yüzlerce kilo ağırlığındaki bir demir parçası nedeniyle işçiye “ihtar” yazmak arasında ne fark olabilir ki? 

Sağlık Bakanı ve “Bilim Kurulu”nun “normalleşmeye” hiç itiraz etmeyip, sürekli uyarılarda bulunmalarının tek anlamı var: Salgın tırmandığında, bunun sorumluğu uyarılara uymayan işçi ve emekçilerin üzerine yıkılacak.

Kapitalizm her koşulda sömürü demektir!

İşçi ve emekçilerin ezici bir çoğunluğu “kısıtlamaların” olduğu dönemde de çalışmak zorunda kaldı. Sokağa çıkma yasakları sırasında bile özel izinle üretime, yani sömürüye devam eden fabrikalar oldu. 

“Normalleşme” ile de işçi ve emekçilerin ölümüne sömürüsü hedefleniyor. Toplu taşımada “kısıtlamaların” kaldırılmasıyla büyük kentlerde toplu taşıma araçları yine tıka basa doldu. Emekçiler tıklım tıklım araçlara binmek zorundalar. Zira çoğu çalışanın işe gitmek için bu araçları kullanmak dışında seçeneği yok. Tıka basa dolu bir toplu taşıma aracına binen emekçiyi eleştirip, o araca binmemesi gerektiğini söylemek için ya akıl sağlığını yitirmiş ya da Türkiye’de yaşamıyor olmak gerekir. Buna rağmen, yandaş basının köşelerini tutan tetikçi “yazarlar” “dikkatli” davranmayan emekçileri eleştirmeyi sürdürüyorlar. Böylece onur namına bir kırıntı taşımadıkları gibi, tüm ar damarlarının çatlamış olduğunu da yeniden teyit ediyorlar.

Ölümle korkutulup ölüme razı edilmek

İşçi ve emekçiler “sosyal mesafe” ve salgın tedbirleri sadece iktidarın dilinde kaldığı ölçüde, daha sıkı kenetlenmekten başka bir seçeneğe sahip değiller. Sermaye sınıfı demir yumruğu AKP aracılığıyla işçi ve emekçilere ölümüne sömürülmeyi bu kadar açık ve net dayatırken, kenetlenmekten, örgütlenmekten çekinmek, ölümü görüp sıtmaya değil, yine ölüme razı olmaktır. 

Bu rızayı göstermemeli, sokağa sadece onların kârına kâr katmak için değil, asıl kendi haklarımız için çıkmalıyız. 

H. Ortakçı