Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) uzun çalışma saatleri ile yüzbinlerce işçinin ölümü arasındaki ilişkinin incelendiği küresel çaptaki ilk araştırmayı yayınladı. Environment International dergisinde yayınlanan, 2000 ve 2016 yılları arasını kapsayan araştırmanın sonuçları işçilerin ölümleri ile uzun çalışma saatleri arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor.
2016’da 745 bin işçi uzun çalışma saatleri nedeniyle öldü
194 ülkeden elde edilen bilgilerden çıkan sonuçlara göre 2016’da 745 bin kişi uzun çalışma saatlerine bağlı inmeden veya kalp hastalıklarında dolayı hayatını yitirdi. Bu sayı, 2000 yılına göre yüzde 30’luk bir artışa tekabül ediyor. Analiz, haftada 55 saat veya daha fazla çalışmanın, haftada 35-40 saat çalışmaya kıyasla, tahmini %35 daha yüksek inme riski ve %17 daha yüksek iskemik kalp hastalığına bağlı ölüm riski ile ilişkili olduğu sonucuna varıyor. Raporda, “Uzun saatler boyunca çalışan insan sayısı artmakta ve şu anda küresel olarak toplam nüfusun %9’unu oluşturuyor. Bu eğilim, daha da fazla insanı mesleğe bağlı engellilik ve erken ölüm riskiyle karşı karşıya getiriyor.” deniyor.
Araştırmaya göre, çalışma sonucu yaşanan hastalıkların %33’ü uzun süreli çalışmaya bağlı olarak ortaya çıkıyor. Bu duruma bağlı olarak gerçekleşen ölümlerin %72’sini orta yaşlı erkek ölümleri oluşturuyor. Bu da ölümlerin büyük oranda çalışılırken değil, emeklilik döneminde yaşandığı anlamına geliyor. En fazla ölümler ise Çin, Japonya ve Avustralya ile Güneydoğu Asya ve Batı Pasfik bölgelerinde yaşanıyor. Japonya’da ise “karoshi” olarak bilinen aşırı çalışmaya bağlı ölümlerin oranı oldukça yüksek seyrediyor.
Türkiye’de her işçi 4 saat fazla çalışıyor
Türkiye uzun çalışma saatleri konusunda Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkeleri arasında liderliğe oynuyor. OECD verilerine göre Türkiye’de 2019 yılında işçiler haftalık ortalama 47 saat çalıştı. Türkiye haftalık ortalama çalışma saati ile OECD üyesi ülkeler arasında ikinci sırada yer aldı. Ortalama bir OECD ülkesindeki işçi ise Türkiye’deki işçiye nazaran haftada 10 saat daha az çalışıyor.
Yine OECD verilerine göre Türkiye’de haftalık 50 saat ve üzerinde çalışanların oranı yüzde 43’ün üzerinde. OECD ülkelerinde ortalama çalışma süresi 1.765 saat olarak belirlenmesine rağmen Türkiye’de toplam çalışma süresi 1.855 saat. Türkiye’de haftalık yasal çalışma süresi 45 saat ancak neredeyse her işçi ortalama 4 saat fazla çalışıyor.
Pandemi döneminde çalışma süreleri uzadı
Araştırma üzerine DSÖ Çevre, İklim Değişikliği ve Sağlık Bölümü Direktörü Maria Neira, “Haftada 55 saat veya daha fazla çalışmak sağlığı ciddi şekilde tehdit ediyor. Bu araştırmanın, konu hakkında harekete geçilmesini ve işçilerin korunmasını sağlamasını umuyoruz.” sözleri ile sorunun aciliyetine işaret etti. DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus ise, “Hiçbir iş, inme veya kalp hastalıkları riskine değmez. Hükümetler, işverenler ve işçiler, çalışanların sağlığını korumak için birlikte çalışmalıdır.” uyarısında bulundu.
DSÖ yetkilileri pandemi dönemini kapsamamasına rağmen “Pandemi, çalışma saatlerinin haddinden fazla uzatılması akımını besleyebilecek gelişmeleri hızlandırıyor” diyerek, uzaktan çalışmanın yayılmasının ve ekonomideki yavaşlamanın, uzun çalışma saatlerinin yol açtığı riskleri artırdığını vurguluyorlar. Covid-19 pandemisinin pek çok kişinin çalışma şeklinde büyük değişikliklere yol açtığına, uzaktan çalışmanın birçok sektörde norm haline geldiğine ve evle iş arasındaki sınırları bulanıklaştırdığına önemli işaret ediyorlar.
Uzun çalışmanın ciddi sağlık tehlikesi olduğuna işaret eden DSÖ yetkilisi Maria Neira, “Şimdi hepimizin; hükümetlerin, işverenlerin ve çalışanların uzun çalışma saatlerinin erken ölüme yol açabileceği gerçeğini fark etme zamanıdır” diyerek şu önerileri sıralıyor: “Hükümetler, zorunlu fazla mesaiyi yasaklayan ve çalışma süresinde azami sınırlar koyan kanunları, düzenlemeleri ve politikaları yürürlüğe koyabilir, uygulayabilir ve yaptırım uygulayabilir; İşverenler ve mesleki temsilcilikler arasında yapılacak ikili veya toplu pazarlık sözleşmeleri, çalışma zamanını daha esnek hale getirirken, aynı zamanda azami çalışma saatleri üzerinde anlaşmaya varılmasını sağlayabilir.”
“Çalışarak ölüyoruz”
Uzun çalışma saatleri demek aynı zamanda işsizliğin büyümesi demektir. Dünyada ve Türkiye’de işsizliğin her yıl katlanarak artması, ancak üretimin de aynı doğrultuda daha büyük bir hızla artması DSÖ ve ILO’nun araştırmasına ayrı bir yerden ışık tutmaktadır. Mücadelenin zayıf olduğu koşullarda düşük ücretler de işçileri daha uzun süre çalışmaya itiyor.
DSÖ ve ILO verileri ile gerçekleştirilen araştırma, yetersiz dinlenme (mola ve hafta tatilleri), yetersiz ve sağlıksız beslenme, ergonomiden uzak çalışma alanları, yetersiz havalandırma, her bir işçinin iş yükünün fazlalığı, sağlıksız barınma ve sanayi kirliliği gibi faktörlerle birlikte düşünüldüğünde işçi sınıfının yaşamı üzerindeki en belirleyici etkenin çalışma koşulları olduğunu göstermektedir.
Teknoloji ve bilimin gelişiminin her geçen gün daha ileriye gittiği, sanayinin “4. devrim”inin tartışıldığı günümüzde emek gücünün azaltılması yerine daha yoğun bir şekilde kullanılması, kapitalizmin aşırı kâr hırsının bariz bir yansımasıdır. İşçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını daha geriye götürmek için bugün Türkiye ve dünya genelinde sermayedarlar her yolu denemekten kaçınmıyorlar. Hatta pandemi sürecinin kendisi göstermiştir ki milyarca işçinin hayatı, kapitalistlerin gözünde bir hiçtir. Onlar işçilerin hayatını ve sağlığını değil, kârlarını, döndürülmesi gereken çarkları seçtiler. Eldeki olanaklara rağmen insanlığın pandemiyle hala da başa çıkamamasının arkasında yine kapitalizm gerçeği vardır.
DSÖ ve ILO’nun ortak araştırması da kapitalist aşırı kâr hırsının dayattığı uzun çalışma saatlerinin işçilerde çeşitli hastalıkları tetiklediği, işçilerin hayatını daha zorlu hale getirdiği ve erken yaşta ölmelerine neden olduğu gerçeğini yeniden doğrulamıştır.