Liberal teorilere göre kapitalist üretim gelişir, daha çok üretim yapılırsa ülkenin ekonomisi büyür, büyüyen ekonomiden emekçilerin alacakları pay da artar. Böylece yoksulluk ve sefalet de yeryüzünden silinir. İlk bakışta kulağa hoş gelse de gerçek hayatta durum tersidir. Çünkü kapitalist sistemde işler liberal teorilerin safsatalarına göre yürümüyor. Üretimin kar sağlamak için yapıldığı kapitalist sistemde, üretim, dolayısıyla da zenginlik arttıkça sefalet de büyüyor. Azınlığın servetinin büyümesi, ancak çoğunluğun sefalete mahkûm edilmesiyle mümkün oluyor. Liberal yazar-çizer takımının ‘örnek ülke’ diye güzelleme yaptıkları kapitalizmin gelişmiş örneklerinden biri olan Almanya'da işçi emeklilerinin mahkûm edildikleri sefalet, ortaya atılan savların çürüklüğünü gözler önüne seriyor.
Almanya'da işçi emeklilerinin genel durumu
Resmi rakamlara göre 2018 yılında Almanya'da 15,8 milyon emekli var. Bunların yarısı, yani 7,9 milyonu 1000 avrodan daha az aylık alıyor. Üçte biri ise, yani 5,3 milyon emekli 700 avrodan daha az bir aylık alıyor. Almanya'da, 1+1’lik konutun aylık kirası asgari olarak 570 avrodan başlıyor. Isınma, aydınlatma, çöp, su gibi yan giderlere ise ayda asgari 160 avro ödeniyor. Devamını, matematiği kuvvetli olan liberal zevat hesaplasın.
67 yaşına kadar çalışıp prim ödeyen işçiler, aldıkları emekli maaşıyla yaşamlarını idame ettirmiyor, bundan dolayı sosyal yardıma muhtaç kalıyorlar. Bu sorunu yaratan devlet, yaşamak için yetmeyen emekli maaşını 'dengelenme' adı altında sosyal 'yardımla' emeklilerin aylıklarını 800 avronun biraz üzerinde 'dengeliyor'. 40 yıldan daha uzun bir süre çalıştıktan sonra emekli olan bir işçi yaşlılık yıllarında sosyal yardımlara muhtaç bırakılarak ölüme terk ediliyor. Pandemiden de en çok etkilenen yine emekliler oldu. Evlerinde ölüme terk edilmiş yaşlı insan manzaraları TV'ler aracılığıyla modern Avrupa’nın yemek odalarına kadar girdi.
Cinsler arasındaki ayrım da derinleşiyor
Liberal martavalların aksine kapitalizm geliştikçe, önceki toplumdan miras aldığı cinsler arasındaki ayrımı da yeniden üretiyor. Reklam panolarında kadınların bedenleri teşhir ediliyor. Çocuklara bakımdan kadın sorumlu tutuluyor. Ev işleri yaparak geçen yıllar ise toplumsal emekten sayılmıyor ve emekli olduklarında kadınlar erkeklerden daha az aylık alıyorlar vb.
Alman Emeklilik Sigortası (DR) verilerine göre, ortalama emekli aylığı 1.048 avro. Ortalama olarak erkekler 1.166, kadınlar ise 959 avro emekli aylığı alıyorlar. Aynı işi yapan ve aynı süre çalışan kadın işçi emeklisi, erkek işçi emeklisinden 200 avro daha az maaş alıyor. Kapitalizmin en rafine geliştiği, liberallerin gıptayla bakıp örnek gösterdikleri Almanya'da, kadın emekçilerin toplumsal durumunu gösteren tablonun sadece bir boyutudur bu!
Devlet partileri servet-sefalet birikiminin araçlarıdır
Uluslararası finans sermayesinin baskısı altında olan Almanya sosyal güvenlik sistemi, planlı bir şekilde budanarak emeklilik erkeklerde 67, kadınlarda 65 yaşına yükseltildi. İki yıl daha fazla çalışmak zorunda bırakılan işçilere yalan söylenerek olası tepkiler önlendi. Güya iki yıl daha çalışan işçilerin emekli maaşı daha yüksek olacaktı. Oysa emekli olunca yine sefalete mahkûm ediliyorlar.
Emeklilikte yoksulluk, Alman kapitalizminin temel gerçeklerinden biridir. Nitekim yaşlılıkta yoksulluğun daha da artacağı korkusu toplumda giderek yayılıyor. Uluslararası danışmanlık şirketi Ernst & Young tarafından yapılan bir kamuoyu araştırması, ‘yaşlılıkta yoksulluk korkusu’ yaşayanların oranı 2017 yılında yüzde 36 iken, 2018 yılında yüzde 56’ya çıktığını ortaya koydu. Ernst & Young şirketinden Bernhard Lorentz, binden fazla kişi ile yapılan anket sonuçlarını değerlendirirken, “birçok vatandaş, çeşitli açılardan emekliliğini güvence altında görmediğini ifade etti” diyor. Pandemi sonrasına dair veriler elimizde olmasa da kapitalist sisteme karşı olan güvensizliğin daha da derinleştiğini öngörmek mümkün.
İşsizlik, taşeronlaştırma, güvencesizlik, düşük ücretler ve geçici çalışmalar sonucunda kapitalistlerin emeklilik sigortasına katkı payları azaldı. Almanya'da emeklilerin yaşadığı yoksulluğun sorumlusu bir bütün olarak sermayeye hizmet eden düzen partileridir. Zira Yeşiller, Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) gibi “sol”, Hıristiyan Demokratik Birliği (CDU) gibi muhafazakar, Hür Demokratik Parti (FDP) gibi liberal partilerin kurdukları koalisyon hükümetleri sistematik olarak esnek çalışma, taşeronlaştırma ve reel ücretleri düşürme politikalarını, sendikal bürokrasinin de yardımıyla uyguladılar.
Almanya'da işçilerin ve emeklilerin yaşam koşulları elbette Türkiye, Brezilya gibi ülkelerden görece daha “iyi.” Türkiye’de işçilerin yaşam koşullarının Afrika işçilerinin yaşam koşullarından “iyi” olması gibi... İşçilere insanca yaşam koşullarını çok gören liberal kapıkulları, kapitalizm güzellemesi yaparak işçilere ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar.
Sonuç olarak üretimde artış sağlanarak kapitalist ekonomi büyürken liberal zevatın savları doğrulanmadı. Zira servet birikiminde tarihi rekorlar kırılırken sefalet de katlanarak büyüyor. Toplumsal refahın emekçiler arasında adil bir şekilde dağılabilmesi, ‘herkese yeteneğine/herkese emeğine göre’ toplumsal zenginlikten pay verilebilmesi için üretim araçlarının özel mülkiyeti ve ücretli emek sömürüsüne dayalı kapitalizmin tarihin çöplüğüne atılması gerekiyor.