Ekim Devrimi, kadınların kurtuluşu ve sosyalizm

Kadınların kaderi, sosyalizmin kaderinden bağımsız değildir. Kadınların eşitliği ve özgürlüğü, toplumun özgürlüğünün parçasıdır. Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, kadınların eşitliği ve özgürlüğü açısından muazzam önemde bir tarihsel olaydır ve bizlere bıraktığı deneyimlerle yolumuza ışık tutmaya devam etmektedir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Kadın
  • |
  • 20 Kasım 2021
  • 15:21

Rusya’da 104 yıl önce gerçekleşen sosyalist devrim, emperyalist kapitalist zinciri önemli bir halkasından kırdı ve yeni bir dünyanın kapılarını açtı. Ömrü çok kısa süren Paris Komünü sayılmazsa, dünyanın geniş bir coğrafyasında iktidar ilk kez işçi sınıfı ve yoksul köylülük tarafından ele geçirildi. Bu büyük tarihsel olay, aynı zamanda proleter devrimler çağının kapılarını açtı. Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, ardından beklenen dünya devrimi gerçekleşmemiş olmasına rağmen, batıda işçi sınıfına, doğuda ezilen halklara umut ve esin kaynağı oldu.

Sovyet iktidarı, emperyalist kapitalizmin çok yönlü kuşatmaları ve içine doğduğu özgün koşulların sonucu olarak bürokratikleşip yozlaşarak yıkıldı. Fakat bu, Ekim Devrimi'nin işçi ve emekçi kitlelerin, özellikle de kadınların kurtuluşu için muazzam önemini ortadan kaldırmıyor.

Yasal haklardan çok daha fazlası!

Yaşanan çok yönlü sorunlara rağmen, sosyalizmin inşa süreci, işçi sınıfı ve emekçi kitlelerde köklü değişimlere yol açtı. Sovyet iktidarı, işçi sınıfı ve emekçiler için olduğu kadar kadınların eşitliği ve özgürlüğü için de çok önemli adımlar attı. Devrimin hemen akabinde çıkartılan barış ve toprak kararnameleri, savaşın emekçiler üzerindeki yıkımına ve yoksul köylülüğün sömürüsüne karşı atılan tarihi adımlardır. Yoksul emekçi kadınların yaşamını da doğrudan etkileyen bu kararnamelerin ardından, ikinci sınıf görülen kadınların konumunu değiştirmeye, kadınların tam hak eşitliğini sağlamaya dönük yasal adımlar atıldı.

Ocak 1918 tarihinde çıkarılan “Emekçi ve Sömürülen Halkın Hakları” deklarasyonunun ardından, 1918 yılında çıkarılan Medeni Kanun ile kadınların da temel hakları güvenceye alındı. Bu düzenlemeler ile, aile reisinin otoritesine son verildi. Kilise evliliği ve imam nikahı geçersiz sayıldı. Evlilikte gönüllü birliktelik esas alındı ve kadınlara boşanma hakkı tanındı. Soyadı zorunluluğunun yanı sıra, evlilik ve evlilik dışı çocuklar ayrımı da ortadan kaldırıldı. Kadınlara kürtaj hakkı getirildi. Toplumun temel özneleri olmalarının gereği olarak kadınlara oy hakkı tanındı. Eşit işe eşit ücret, 8 saatlik iş günü, kadın emeğinin korunmasına, anne ve çocuk sağlığının güvence altına alınmasına dönük düzenlemeler de bu dönemde gerçekleştirildi.

Lenin’in deyimiyle, “Hiçbir devlet ve hiçbir demokratik yasama, Sovyet iktidarının kurulmasının hemen ilk aylarında, kadın için yaptıklarının yarısını bile yapmamıştır.” Sovyet iktidarının kadınlara yönelik politikaları, yasal haklar verilmesi sınırlarında ele alınamaz. Atılan tüm adımlarda, kadınların özgürleşmesi, özneleşmesi ve bunun için toplumsal yaşama katılması hedeflenir.

Kadınların kitlesel bir şekilde üretime katılmaları ile birlikte, bir yandan kadınların kültürel düzeyini geliştirecek eğitimler ve kampanyalar gerçekleştirilir. Öbür yandan kadınların üzerinde temel bir yük olan ev ekonomisinin temel görevleri olarak tanımlanan ev işleri, çocuk bakımı vs. toplumsallaştırılır. Çocuk yuvaları, kreşler, ortak yemekhaneler, çamaşırhanaler yaygın bir şekilde açılır. İlerleyen süreçte devlet yönetiminde de kadınlar özel bir tutarlar. Yeni bir dünyanın kurulması, kadınıyla erkeğiyle yeni bir insanın yaratılması mücadelesi ile bir arada ilerler.

Kadın kitlelerinin örgütlenmesinde partinin rolü

Ekim Devrimi sonrasında, kadınların özgürleşmesi doğrultusundaki politikalar, devrim öncesinde Bolşevik Parti’nin kadınlara yönelik çalışmalarından bağımsız değildir. Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi daha 1903’te gerçekleşen 2. Kongresi’nde kadın işçiler arasındaki çalışmaların adımlarını atmıştır. Bolşevikler, sonraki dönemlerde de kadın işçiler arasında sistematik çalışmalar yürütmüşler, kadın işçilerin içinde yer aldığı grev ve direnişlerde bizzat rol oynamışlardır. Kadınlar için sistematik olarak çıkarılan yayınlar da kadın işçilerin mücadele süreçlerine ve partiye kazanılmasında özel bir rol oynamıştır. 1917’ye gelindiğinde gerçekleşen grev ve direnişlerde kadın işçilerin tuttuğu yerin, aynı zamanda özel bir çabanın ürünü olduğunu söylemek gerekir. Nitekim Şubat Devrimi’nin fitilini kadın işçilerin eyleminin ateşlemesi ise hiç de tesadüf değildir.

Kadın kitlelerinin halen çok küçük bir kısmını örgütlemiş bulunan partinin, kadınlara dönük çalışması, devrimin ardından da devam eder. Kadın kitlelerini eğitmek, örgütlemek, aynı zamanda partiye kazanmak için sistemli çalışmalar yürütme ihtiyacı ile Bolşevik Partiye bağlı olarak “Jenotyel”ler (Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin kadınlar arasındaki çalışma kolları) kurulur. Devrimin ateşi içinde pişmiş kadın komünistlerin bizzat sorumluluk üstlendiği Jenotyel’ler, partiden bağımsız olmamakla birlikte, kadınlara yönelik çalışmada inisiyatif sahibi olarak hareket eder. Jenotyel çalışmaları başta kadın kitlelerinin geriliği olmak üzere pek çok engelle karşılaşır. Çok yönlü mücadele ihtiyacını Lenin şu sözlerle ifade eder:

“Eski efendi bakış açısını en son, en ince köküne kadar kurutmalıyız, partide ve kitleler içinde…”

Jenotyel’ler, partinin desteği, kadınların gücü ve enerjisiyle çok şey başarır. Karşılaştıkları zorluklar karşısında yaratıcı yol ve yöntemlerle kısa zaman dilimi içinde geniş kadın kitlelerini etraflarında toparlarlar. Kadınların eğitilmesi, bilinçlendirilmesi ve toplumsal kurumlaşmaların hayata geçmesi ve örgütlenmesi bizzat Jenotyellerin sorumluluğu dahilindedir. Doğu toplumlarında köleden farksız olan kadınlar arasında ise Jenotyeller, ödenen pek çok bedele rağmen, muazzam bir çalışma yürütürler. Farklı araç ve yöntemler kullanarak yürütülen sosyalist propaganda ile bu coğrafyada gericiliğin etkisinin kırılmasında özel bir rol oynarlar.

Özetle, Rusya’da kadınların devrimci enerjisi, devrimin gerçekleşmesinde özel bir rol oynadığı gibi, devrim sonrasında da Parti’nin kadınlar içindeki çalışmalarında belirleyici bir yer tutar.

Sosyalizm, kadının özgürleşmesinin ön koşullarını yaratır...

Tarihsel olarak kadının ezilmişliği, özel mülkiyet düzeninin ortaya çıkmasına dayanır. Bu maddi zeminin ortadan kaldırılması, kadının özgürleşmesinin koşullarını da yaratmaktadır. Tüm sömürü düzenlerinde hakim olan ve kapitalizme devredilen, binlerce yıllık köklü geleneklerden beslenen ataerkil yapı, ancak çok yönlü mücadele ile ortadan kaldırılabilir.

Sosyalizm, sınıfsız topluma geçiş aşamasıdır ve Sovyet iktidarı da özel mülkiyet düzenine vurulmuş darbe ile kadının kurtuluşunun ön koşullarını yaratmıştır. Tüm toplumun eşitliğini ve özgürlüğünü savunan bir iktidarın gücüyle, kadınlar aleyhindeki eşitsizliğe, ikincil konuma büyük bir neşter vurulmuştur. Sovyet iktidarının, burjuva düzenlerinin gerçekleştirmediği yasal adımları çok kısa bir zaman diliminde atması da bunun en somut kanıtlarından biridir.

Kapitalizm, kadını üretimin içine çekerek özgürleşmesinin adımlarını atmakla beraber, kadınlar, sömürü çarkının dişlileri arasında, ev işleri ve çocuk bakımı sorumluluğunu devam ettirmek zorunda kalmışlardır. Sovyet iktidarında, özel mülkiyetin kaldırılması çerçevesindeki adımlarla beraber, kadınların toplumsal yaşama katılması, üretim ve devlet yönetiminde aktif rol alması için, ev içi köleliğinin kaldırılması, bu sorunun toplumsal kurumlaşmalar yoluyla çözülmesine dönük çabalar çok önemli bir deneyim olarak yaşanmıştır.

Kapitalizmin üretim ilişkilerinden beslenen ataerkinin ortadan kaldırılması, kadınların özgürlüğü için çok yönlü mücadelenin, beraberinde de kadınıyla erkeğiyle yeni insanın yaratılması mücadelesinin parçasıdır. Sovyet iktidarında bu mücadele kesintiye uğramakla birlikte, kısa zaman diliminde atılan muazzam adımlar bile izlenmesi gereken yolu göstermektedir.

Sonuç olarak, kadınların kaderi, sosyalizmin kaderinden bağımsız değildir. Kadınların eşitliği ve özgürlüğü, toplumun özgürlüğünün parçasıdır. Büyük Sosyalist Ekim Devrimi, kadınların eşitliği ve özgürlüğü açısından muazzam önemde bir tarihsel olaydır ve bizlere bıraktığı deneyimlerle yolumuza ışık tutmaya devam etmektedir.