Vazgeç dediler eşit olmaktan...
Vazgeç dediler özgür olmaktan...
Vazgeç dediler haklarından...
Vazgeç dediler hayatından...
Bize hep vazgeç dediler. Belki sesli ifade edilmedi her zaman ama öyle yetiştirdiler. Vazgeçen olmayı bir kadın için hayatın normali saydırmaya çalıştılar. Kendimizi yok sayarak yaşamayı normalleştirdiler. Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz, çocuk istismarı karşısında susmayı; kötü çalışma koşullarına boyun eğmeyi; insanlığın nefes alamadığı bir dünyada sadece nefes alıp vermeye razı olmayı öğrettiler.
Susacak mıyız; boyun eğecek miyiz; razı gelecek miyiz?
Kadınlar için önleyici hiçbir tedbir alınmıyor, İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılıyor, kadınları katledenler aklanırken Çilem Doğan gibi kendini savunan kadınlar cezalara çarptırılıyor ve bunlar bizzat AKP-MHP iktidarı eliyle yapılıyor.
Vazgeçecek miyiz?
Tırpanlanan haklarımızdan, baskı ve gericilikle cendere altına alınmaya çalışılırken gülüşümüzden, güvenli bir hayat istemekten neden vazgeçelim? Güvenceli çalışma, işyerlerinde şiddetin önlenmesi, sömürü ve şiddetin ortadan kalkması için mücadele etmekten neden vazgeçelim? Eşit ve özgür bir toplumu düşlemekten neden vazgeçelim?
Vazgeçmeyeceğiz!
"Vazgeçmiyoruz" diyen kadınların da bir tarihi var. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nü tarih sayfalarına kazıyan diktatörlüğe karşı başeğmeyen Mirabel Kardeşler'dir. Mücadelelerinin, katliam ile yok edilemeyen haykırışlarının günüdür. Bizler Kelebekler'den, Mirabel Kardeşler'den vazgeçmemeyi öğrendik.
Vazgeçmemek, bu sömürü düzenini kabullenmemektir.
Vazgeçmemek, tek adamın diktatörlüğüne karşı durabilmektir.
Vazgeçmemek, patronların karşısında işçilerin birlik olabilmesidir.
Vazgeçmemek, insanca bir yaşam istemektir.
Bizler yaşamın yarısıyız vazgeçmeyelim,
Bizler kavganın yarısıyız örgütlenelim!
İşçi Emekçi Kadın Komisyonları