Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti: Riyakarlık, kepazelik, kirli pazarlıklar...

Dinci-faşist sermeye iktidarı kendi bekası ya da yayılmacı emelleri için manevralar çevirirken ne işçi sınıfını ne emekçileri umursuyor. Nitekim ekonomik kriz devam ederken izlenen saldırgan/yayılmacı politikalar emekçilerin sırtındaki yükleri günden güne ağırlaştırıyor. Washington’dan aldığı gazla ilk açıklamasını yapan T. Erdoğan ise, emeklilikte yaşa takılanların haklarının gasp edilmeye devam edeceğini ilan ederek pervasızlıkta sınır tanımadığını bir kez daha ilan etti.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 21 Kasım 2019
  • 08:52

Sermayenin ‘demir yumruğu’ AKP-saray rejimi Türkiye’sinde insanlar siyanürlü ölüme sürüklenirken, ‘büyük reis’ Washington’da emperyalist efendilerinin huzuruna çıktı. Efendilerin gösterdiği ‘teveccüh’, hele de Trump’la yapılan aile görüşmesi saray rejiminin beslemelerini heyecanlandırmış görünüyor. Nitekim bu besleme takımı, pek çok kepazeliğin yaşandığı ABD ziyaretinden “zafer” devşirme telaşındalar.

Gazeteci-uzaman kılıklı rejim borazanları “derin analizler” eşliğinde ABD’ye kafa tutmaktan, Trump’ın geri adım atmasından, diplomasi zaferinden söz ediyorlar. Basın önünde yaşanan rezaletleri yok sayan bu zevat, kokuşmuş saray rejimini “diplomasi zaferi cilası”yla parlatmaya çalışıyorlar. Bu koroya dinci-faşist iktidarın dalkavuğu Vatan Partisi şefi Doğu Perinçek de iştirak etti. Saray borazanı ekranlarda boy gösteren Perinçek, düşkünlere yakışır bir şekilde terennüm ettiği safsataları T. Erdoğan’ın “diplomasi zaferi” diye yutturmaya çalıştı.

***

Bu ziyaret -öncesiyle/sonrasıyla- efendilerle uşaklar arasındaki ilişkilerin çirkinliklerini bir kez daha gözler önüne serdi. Öncesine Trump’ın aşağılayıcı mektubu, Ermeni soykırımı tasarısının yeniden gündeme getirilmesi, Erdoğanlar klanının ABD’deki mal varlığını açıklama tehdidi gibi rezillikler damga vurdu. Ziyaret esnasında önemli pazarlıklar perde arkasında yapılırken, medya önünde ise riyakar sırıtışlara Trump’ın patavatsızlıkları eşlik etti.

Yandaş medya elemanlarının sorularını yanıtlayan Trump hem AKP şefini tiye aldı hem soru soranları rezil etti. Saray görevlisi “gazeteci”nin sorusunu yanıtlayan Trump, T. Erdoğan’la YPG komutanı Mazlum Kobani’yi aynı kefeye koydu. Her ikisiyle çok iyi ilişkileri olduğunu söyleyen Trump, soruyu soran yandaşa ise hükümet görevlisi olup olmadığını sordu. “Gazeteci”, sorusuyla Trump’ı köşeye sıkıştırdığını düşünürken, AKP şefi ise YPG komutanıyla aynı kefeye konulmaktan memnun görünüyordu.

Basın toplantısında geçen diyaloglarda Türk medyasının ezici çoğunluğuyla saray beslemelerinden oluştuğu ayan-beyan ortaya kondu. AKP-saray rejiminin ABD işbirlikçisi olduğu, bunun değişmesinin mümkün olmadığı, efendi-uşak ilişkisinin devam edeceği temin edildi. Emperyalist savaş aygıtı NATO’da birlikte çalışmanın önemi vurgulandı. Fransa Cumhurbaşkanı’nın “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” açıklamasının en çok T. Erdoğan’ı tedirgin etmesi tesadüf değil. Zira dinci-faşist saray rejimi için NATO, halen tek “güvenli sığınak”tır. ABD ziyaretinde bu durum bir kez daha tescil edildi.

***

Görünen o ki, Washington’da “zafer” kazanan AKP şefinin tek “başarısı” Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı’nın askıya alındığının açıklanasıdır. Oysa bu çirkin manevra ABD’de her yıl tekrarlanır. Ermeni halkının tarihsel acılarını istismar eden emperyalistler, bu yasa tasarısını Ankara’daki işbirlikçilere karşı kullanırlar. T. Erdoğan’ın diğer isteklerinin ise ciddiye bile alınmadığı görüldü. Yani efendi, bir kez daha uşağa “haddini bil” mesajını aracısız vermiş oldu.

Emperyalist Amerikan rejimi S.400’ler konusundaki tutumunu değiştirmedi. YPG komutanını iade etmek bir yana, -söylemde de olsa- medya önünde T. Erdoğan’la aynı kefeye kondu. Ziyareti mercek altına alan gazeteciler, Fırat’ın doğusuyla ilgili pazarlıklarda yol alındığına dair bir veriye rastlamadıklarını söylüyor. Trump’ın siyasetine muhalif olan bazı senatörler ise, AKP şefini adeta “çapraz sorgu”ya aldılar. Görüldüğü üzere bu çirkin tabloda “diplomasi zaferi” namına bir şey yok. Eğer emperyalist efendilerin huzuruna çıkmak bir zaferse, T. Erdoğan’ı “Beyaz saray fatihi” saymak mümkündür.

***

Medya önünde sergilenen kepazelikler görüşmenin bir kısmını oluştursa da, kuşkusuz ki kirli pazarlıklar perde arkasında gerçekleşmiştir. Taraflar bu pazarlıklara önden hazırlanmıştı. “Üçlü damatlar diplomasisi” (T. Erdoğan’ın-Trump’ın-Aydın Doğan’ın damatları) diye anılan gizli görüşmelerin D. Trump-T. Erdoğan toplantısına ön hazırlık olduğu söylendi. Süreci izleyenler, bu üçlünün ziyaret esnasında da aktif olduğunu belirtiyor.

Perde arkası pazarlıkların içeriği tam bilinmese de, taraflar arasında bir takım kirli/özel ilişkilerin de masada olduğu söyleniyor. Tabloya bakıldığında AKP şefi için acil sorunlar Halk Bankası soruşturmasının kapatılması ile Erdoğan klanına ait mal varlığının açıklanmasının engellenmesidir. Bu iki soruna dair güvence aldıktan sonra T. Erdoğan’ın Trump’ın emirlerine amade olması işten bile değil. Denebilir ki, bu konudaki en netameli sorun S-400’lerin akıbetidir.

Aynı anda hem ABD hem Rusya ile kurulan ilişkilerin avantajlarından söz edilse de, saray rejimi bu alanda da bir çıkmaza doğru sürükleniyor. S-400’leri ABD’ye kabul ettirmek mümkün değilken, onlardan vazgeçmek ise, Rusya ile yeni sorun alanlarına yol açmaya aday. İki ipte cambazlık bir dönem için manevra alanını genişletmiş olsa da, bu konuda da yolun sonuna yaklaşılmış görünüyor. Son tahlilde elbette ABD’ye uşaklık ağır basacak, bunun ise vahim sorunlar yaratması kuvvetle muhtemel. AKP şefinin çabası bu akıbeti mümkün olduğunca geciktirmektir.

***

Dinci-faşist sermeye iktidarı kendi bekası ya da yayılmacı emelleri için manevralar çevirirken ne işçi sınıfını ne emekçileri umursuyor. Nitekim ekonomik kriz devam ederken izlenen saldırgan/yayılmacı politikalar emekçilerin sırtındaki yükleri günden güne ağırlaştırıyor. Washington’dan aldığı gazla ilk açıklamasını yapan T. Erdoğan ise, emeklilikte yaşa takılanların haklarının gasp edilmeye devam edeceğini ilan ederek pervasızlıkta sınır tanımadığını bir kez daha ilan etti.

Görünen o ki, AKP şefinin Amerika’daki efendileriyle arası ne kadar iyi olursa, emekçilere düşmanlıkta o kadar pervasız oluyor. Bu gidişata ise ancak işçi sınıfıyla emekçilerin birleşik mücadelesi dur diyebilir. O halde hem AKP-MHP koalisyonun saldırılarına hem emperyalistlerle kurulan uşakça ilişkilere karşı mücadeleyi örgütlemek günün acil görevi sayılmalıdır.