ABD ile Ankara’daki dinci işbirlikçileri arasında “kriz”e neden olduğu iddia edilen rahip Brunson olayı, taraflar arasında “tatlıya” bağlandı. Birçok yayın kuruluşunda rahibin serbest bırakılıp yurtdışı yasağının kaldırılacağı duruşmadan önceki günlerde yazılıp çizildi. Yani “bağımsız Türk yargısı”nın kararı, nasıl oluyorsa günler öncesinden yabancı medya tarafından da biliniyordu.
Hal böyleyken Trump’ın “Brunson için çalıştık” şeklindeki açıklaması, AKP şefiyle dalkavuklarının izzeti nefsini incitmiş görünüyor. Zira ABD başkanına “haddini bildiren” bir açıklama yapan saray rejiminin sözcüleri, “Trump bilmeli ki, Türk yargısı bağımsızdır!” diye buyurdular.
“Al papazı…”
Rahibi rehin alan AKP-MHP koalisyonu, güya karşılığında takasla Fethullah Gülen’i alacaktı. Bu “yerli /milli” koalisyon Washington’daki efendilerine çok yalvardı ancak efendilerini ikna edemediler. Özellikle Ortadoğu’da ABD ile bazı konularda anlaşmazlığa düşen dikta rejim, Washington’daki efendileri tarafından defalarca alçaltıcı muameleye tabi tutuldu. Brunson ise bu muamelenin gerekçesi sayıldı.
Tribünlere seslenirken “ABD’ye karşı kuyruğu dik tutuyoruz” vaazları veren AKP şefi, perde arkasından yalvar yakar Trump’ın peşinden koşmaya devam etti. Sarayın stepnesi MHP ise, bu utanç verici mizansenin yutturulması için ırkçı-faşist zihniyetini sergileyen seremoniler gerçekleştirdi.
Tüm bunlara rağmen sonuç nafile. “Ver papazı ala papazı” diye vaaz veren AKP şefi, kendi papazını almadan, Trump’ın emirlerine riayet ederek papazı vermek zorunda kaldı. Bir “dünya lideri” için küçük düşürücü bir vaziyet…
Belirleyici olan emperyalizme uşaklıktır
Söylemde “anti-Amerikancılık” yapan AKP şefinin Trump önünde utanç verici bir şekilde geri adım atması şaşırtıcı değildir. Zira ekonomi, siyasi, askeri, politik ve diğer alanlarda ABD emperyalizmine bağımlı olan bir rejimin, vaazlarda asıp kesmesinin gerçek hayatta bir hüküm yoktur. Belirleyici olan emperyalist merkez ile işbirlikçiler arasındaki ilişkinin hamiyetidir.
Türk sermaye devletinin ABD’ye bağımlılığı bir yana, AKP’nin kendisi zaten emperyalist/Siyonist patentli bir projedir. Kendisini yaratan efendilerine kafa tutmak ise din bezirganlarının haddini aşan bir olaydır.
Vurgulamak gerekiyor ki, Türkiye’nin dinci-gerici odakları genetik olarak da Amerikancıdırlar. Halihazırdaki şefleri, CIA’nın kılavuzluğunda kurulan Komünizmle Mücadele Dernekleri içinde yetişmiştir. Yani bunlar çekirdekten ABD tetikçileridir. Vaazlarında ne derlerse desinler, sonunda efendilerine biat etmeye mahkumlar. Brunson olayı, bu alçaltıcı işbirlikçiliğin yeni bir ispatından başka bir şey değildir.
Tetikçi medya beslemelerinin sefaleti
Rahip olayı AKP tetikçisi medya beselemeleri için bulunmaz bir nimetti. Uydurmasyon haberler, senaryolar, komplo ifşaatları vb. manşetlerle konuyu işlediler. Rehin alınan rahibin yıllardan beri hem “FETÖ”cü hem PKK’li olduğu, casusluk yaptığı, 15 Temmuz darbe girişimini gerçekleştirenlere yardım ettiği türünden tevatürlerle dolu manşetler attılar, haberler, yorumlar yayınladılar. Ana haber bültenlerini bu olaya ayırdılar. Elbette söylemde Amerika’ya etmedik laf da bırakmayarak yaptılar bunları…
Yıllara yayılan bu mesailerin ardından “casus, ajan, terör örgütlerinin destekçisi, darbecilerin suç ortağı” gibi ağır sıfatlarla anılan Brunson, saray emriyle serbest kalınca, bir kısım besleme medya indinde “masum” bir rahip oluverdi…
Din bezirganlarından dolgun maaşlarla beslenen bu tetikçiler için gazeteciliğin en sıradan kuralı bile geçerli değil. Ne kural ne yasa ne değer ne ilke tanıyan bu beslemeler ordusu, hitap ettiği kitleye ise “aptallar sürüsü” muamelesi yapıyor. Zira iki gün önce yazdığı çok iddialı bir haberin/yorumun tam zıddını yayınlamakta en küçük bir beis bile görmüyorlar.
Rahip Brunson olayı emperyalizme utanç verici bağımlılığın yeniden teyit edilmesi olduğu kadar, din bezirganlarının sarayı, yargısı, medyası, dalkavukları ile tam bir sefillik yüzdüğünü bir kez daha gözler önüne sermiştir.