AKP şefi Tayyip Erdoğan 14 Mayıs’ta yapılacak seçim için “kesenin ağzını halka açacağı” mavalı okuyarak vaatler sıralıyor. AKP’nin son grup toplantısında “elektrik, doğalgaz sanayi aboneleri için bir indirim müjdesi” verildi. Asgari ücrete de temmuz ayında zam “müjdesi” ve emekli aylığını da en düşük 7500 TL olacağı “müjdesi” verilmişti. Gerçi ikramiyeden farksız zam, alt sınırda maaş alan emeklilere “yaradı”. 7500 TL'nin üzerinde maaş alan emekliler bu “zamdan” yararlanamıyor. Yararlananlara ise açlık sınırının altında kalan “maaş müjdesi” veriliyor. Saraylarda sefahat sürenler, sefalete mahkum ettikleri milyonlarla küstahça alay ediyorlar.
Zamlı haliyle asgari ücret sadece 2023’ün ocak ayında açlık sınırının üzerindeydi. Şubat ayında açlık sınırının altında kaldı. Yani ballandıra ballandıra “müjde” diye anlatılan şeyler, kaba sahtekarlıktan öte bir anlam taşımıyor.
Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon karşısında “müjdeler” birer “yalan”
Türkiye’de, AKP’nin diğer düzen partilerinden daha hırsız ve yağmacı politikaları nedeniyle kapitalizmin krizi olması gerekenden de çok derinleşti. Enflasyon ve hayat pahalılığı o kadar yüksek ki, Sarayın aparatı TÜİK’in verilerine artık kimse zerre kadar itibar etmiyor. Ücret ve maaşlara yapılan “yüksek zamlar” bile hayat pahalılığı karşısında hemen eriyor. Her ne kadar yandaş medya ve AKP büyükbaşları ülkeyi zengin göstermeye çalışsalar bile, Saray rejimi tarafından emekçilerin içine itildiği sefalet dünyanın gözleri önündedir.
14 Mayıs’ta ‘olağan’ koşullarda seçim kazanma şansı olmadığı için “seçim ekonomisi” uygulamaya başlayan AKP’nin “kesenin” ağzını açtığı söyleniyor. Buna rağmen yinelemek gerekirse, “müjdeleri” yine de açlık sınırının altında kalıyor. Yani hepsi koca birer yalandan ibarettir. Kaldı ki, “müjde” diye yutturulmak istenen şeylerinin ne kadarının hayata geçirileceği de belli değil. İnsanları vaatlerle uyuşturma çabası oy avcılığına endekslidir. Çünkü kendi bekaları ve kokuşmuş rejimlerini ayakta tutmak dışında hiçbir şey onları ilgilendirmiyor.
“Müjdeleri” kendi çaldıkları yanında devede kulak bile değil
Hemen belirtelim, “seçim rüşveti” babında bir şeyler dağıtıyorlar. Oysa kendi vurgunları ve soygunları bu kırıntılarla kıyaslanmayacak boyuttadır. Çeyrek asırdan beri ülke zenginliklerini yağmalıyorlar. Depremi katliama çeviren AKP iktidarı, depremzedelere çadır bile ulaştırmamışken, yandaş inşaat şirketlerine yağlı ihaleler vermeye devam ediyor. Dahası artık net olarak alçaklık denecek biçimde hastane inşaatı şovu yapıyorlar. Sonra da tabelalarına kadar açtıkları inşaat profilini söküp götürüyorlar.
Bu denli alçakça yalanlar tasarlayan AKP’nin sözünü ettiği “müjdeler” için “kaynak nereden bulunacak” diye soran muhalif köşe yazarları var. Oysa bu boş bir sorudur. Zira vaatlerin çoğunun karşılığı yok. Dağıtacakları kırıntıları ise, işçilerden ve emekçilerden çaldıklarından karşılayacaklar. Yani ortada karmaşık ya da gizemli bir durum yok.
Nereden bulacaklar kaynağı? “Müjde” verdikleri işçi, emekçi ve emeklinin vergileriyle var olan hazineden ve ücretlerden çalınarak oluşturulan işsizlik fonu kaynak olacak. Ki bu “müjdeler” kendileri ve yandaşları için şimdi, şu an çaldıklarının yanında devede kulak bile değil. “Müjde” diye pazarlanan “seçim rüşvetleri”, çöküşe sürüklenen Saray rejiminin son çırpınışlarına benziyor daha çok.