AKP’nin “dindar ve kindar” bir nesil üretmekte kullandığı Diyanet İşleri Başkanlığı, gerici uygulamalarıyla ve skandal açıklamalarıyla gündemde kalmaya devam ediyor. Dinci-faşist AKP iktidarın her yıl dev bütçeler ayırdığı Diyanet İşleri Başkanlığı’na 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nden 12 milyar 977 milyon TL ödenek ayrıldı. Geçen yıla göre 1 milyar 458 milyon TL artış gösteren DİB bütçesi, aynı zamanda 7 bakanlık ve 12 başkanlığın bütçesini de geride bıraktı.
Böylesine devasa paralar akıtılan bu dinci-gerici kurum de yaptığı skandal açıklamalarla iktidarın gerici ideolojisini topluma empoze etme görevini aksatmıyor. Son olarak Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Burhan İşliyen’in 23 Ekim’de sosyal medya hesabından “Sosyal medyada teşhir” başlığıyla yayınladığı video kaydı, skandal açıklamaların yen bir örneği oldu. Burhan İşliyen, söz konusu videoda, şimdi de parklarda düğün fotoğrafı çektiren gelin ve damatlar ile aileleri hedef aldı. Düğün hazırlıklarının “dini ölçülere” uygun yapılması gerektiğini ifade ederek, şunları söyledi:
“Parklarda bahçelerde, siz de görmüşsünüzdür elinde fotoğraf makinesi olan bir kişi, gelinlik giymiş bir hanım kız, yanında damatlık kıyafetiyle damat. Ağacın altında uzanıp resim çektiriyor. Ne oluyoruz yani?
Kimin adetleri, kimin yaptıkları bizi bu kadar etki altına alıyor da onların yaptıklarını yapmak için bir yarış içerisine giriyoruz. Çocuğumuzu, kızımızı gencecik, hele bir de tesettüre uygun değilse kıyafeti Allah’ın emretmiş olduğu örtünme emrine uygun değilse gencecik kızlarımızı teşhir etmek… Sokaklarda, parklarda, bahçelerde birkaç fotoğrafçı, elinde bir tane ışık tutan, bir tane ayna tutan, bir tane fotoğraf çeken falan. Bu eziyetin sebebi nedir Allah aşkına? Bu nasıl adet? Sonra nereden çıktı bu adet? Niye birbirimize eziyet ederiz, kolaylaştırmaktır esas olan.
Ama bazen sosyal medyada biri paylaşıyor, ‘Kızımın mutlu gününe birlikte katıldık’ falan. Bakıyorsun çocuğu Allah’ın emrettiği tesettürden uzak. Hem o günahı işlemiş hem de bunu teşhir etmek, yaymak suretiyle günahına şahitlik edenleri çoğaltıyor. Başka bir günaha aracılık ediyor, sebep oluyor. Bu nasıl bir hal, bu nasıl bir anlayış? Bütün işlerimizin ölçülere uygun olmak zorunluluğu olduğu gibi düğünlerimizin düğün hazırlıklarımızın vb. törenlerimizin de dini ölçülere imanımızın bizden beklediği ölçülere uygun olması gerekir.”
Geçen haftalarda “baldızla cinsel ilişki nikahı düşürmez” diye “fetva” veren Diyanet, bu defa da Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı ağzıyla, düğünlerde çekilen fotoğrafların “teşhir” olduğunu ilan etmiş oldu.
Giyimlerinden gece saat kaçta evde olmaları gerektiğine, kahkahalarından doğurganlıklarına kadar kadınların, genelde ise işçi-emekçi kadınların yaşamı, her daim dinci-faşist iktidar ve yandaşları tarafından hedef alınmıştır. Özellikle Diyanet İşleri Başkanlığı gibi gerici kurumlar, bu konuda dinci faşist rejimin kullandığı başlıca aparatlar olmuştur. Ana okullarından başlayarak tüm eğitim kademelerinde dinsel gericiliği yaymak için mesai harcayan bu gerici kurum, “Kur’an-ı Kerim, temel dini bilgiler, ibadet, itikat, siyer, ahlak ve genel kültür alanında bilgi ve becerilerinin arttırılması” adları altında türlü derslerin okullarda zorunlu verilmesini dayatmaktadır. Liseler başta olmak üzere eğitimin her kademesinde dinsel gericiliği yaymak için her yolu denemektedir. Salt eğitim alanıyla da yetinmeyen Diyanet İşleri Başkanı, son olarak geçtiğimiz eylül ayında üniversitelere, öğrenci yurtlarına, hastanelere ve cezaevlerine Kur’an kursları açılacağını duyurmuştu.
Bir yandan topluma “ahlak” dersi vermeye soyunan bu saray soytarıları, diğer yandan sözde “ahlak” derslerini okullarda vererek, toplumu çekirdekten dinci-gerici yetiştirme hedefiyle hareket etmektedir. Toplumu din kisvesi altında yozlaştırmayı hedefleyen bu kurum, aynı zamanda sorgulamayan, itaatkâr ve “şükürcü” bir toplum yaratarak, işçi ve emekçilerin emeklerinin sömürüsü üzerine kurulu olan düzenin çarklarının dönmesi için çabalamaktadır.
Bu uğursuz çabaların son yıllarda iyiden iyiye zıvanadan çıkması tesadüf değil elbette. Özellikle pandemiden bu yana ağırlaşan ekonomik krizin tüm faturası işçi ve emekçilere kesilmekte, açlık ve yoksulluk hiç olmadığı kadar artmış bulunmaktadır. İktidar içi kliklerin yaşadığı çıkar çatışması, çeteleşmiş, mafyalaşmış devlet gerçekliğini daha fazla gözler önüne sermiştir. Bunların yanı sıra gençliğin en temel haklarının yeni eğitim dönemiyle birlikte daha fazla gasp edilmesi ve gelecek kaygılarının daha da artmış olması, iktidara ve sömürü düzenine karşı biriken öfkeyi her geçen gün daha da büyütmektedir. Dinsel gericilik tam da böylesi dönemlerde, toplumda yükselen muhalefeti bastırmanın zorlaştığı süreçlerde egemenlerin en kullanışlı denetim aracıdır. Ki zaten dinsel gericilik sopası genelde sermaye devletinin tarih boyunca elinden düşürmediği, sınıf ve emekçi kitlelerin birliğini bozmak için sürekli kullandığı bir enstrümandır.
Baştan beri din istismarcılığıyla yol yürüyen faşist AKP iktidarı, bu dönemde toplumda oluşabilecek yeni bir hareketliliğin önüne geçebilmek için, Diyanet adlı çağdışı kurumuna dev bütçeler ayırmakta ve toplumda dinsel gericiliği daha fazla empoze etmeye çalışmaktadır. Ancak çabaları boşunadır. Toplumun geniş kesimleri gözünde son yaşanan ifşaatlarla birlikte daha fazla teşhir olan mafyatik AKP iktidarı ne yaparsa yapsın, attığı her adımla, yaptığı her icraatla mezar kazıcılarını çoğaltmaktadır. İşçi sınıfının mücadelesi sonucu yıkılacak olan iktidar ile birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı gibi gerici aparatlar da kendilerini tarihin çöplüğünde bulacaklardır.