Orta Vadeli Program’ın (OVP) 2025-2027 dönemini kapsayan hedef ve politikaları geçtiğimiz hafta Resmi Gazete’de yayımlandı. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan saldırı programı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından kamuoyuna sunuldu.
Her seferinde “revize” edilen OVP’nin 2025-2027 dönemini kapsayan politikaları, süregiden uygulamaların devamı olarak krizin faturasını emekçilerin omuzlarına yıkmayı hedefliyor. Hem de çok daha ağır ve kapsamlı şekilde. Dolayısıyla şimdiden sermaye çevrelerinin olumlu değerlendirmelerine konu oldu. Örneğin TÜSİAD Başekonomisti Gizem Öztok Altınsaç, OVP’de yer alan hedefler bağlamında memnuniyetini belirterek şunları ifade etti:
“Rakamlardan hem sıkı para politikasının hem de disiplinli maliye politikasının 2025'te de devam edeceğini görmekteyiz. Enflasyon tarafında yavaş yavaş arzu ettiğimiz yönde ilerleme görmeye başladık. Bunun devamının da geleceğini hem OVP'de görüyoruz hem de piyasa beklentileri bu yönde.”
Daha önce de IMF benzer değerlendirmeler yapmış, Şimşek’in programına destek veren açıklamalarda bulunmuştu.
“Enflasyonla mücadele” adı altında sefalet dayatması sürecek
OVP kapsamında hazırlanan “yeni planda” ana hedefin yüksek enflasyonun “dizginlenmesi” ve “geriletilmesi” olduğu iddia ediliyor; yılsonu enflasyon oranı ve takip eden yılların enflasyon hedefleri tanımlanıyor. Bu noktada kritik olan ve emekçileri ilgilendiren konu ise bu hedeflere nasıl ulaşılacağıdır.
Saldırı programının ilgili bölümünde bir dizi karmaşık ifade kullanıldıktan sonra sadede gelinerek bu soruya şöyle yanıt veriliyor:
“Enflasyon beklentilerinin de daha etkin yönetimiyle fiyatlardaki katılıkla mücadele edilecektir. Ücret fiyat sarmalının önlenmesine yönelik asgari ücret artışlarının dezenflasyon süreciyle uyumu gözetilmeye devam edilecektir.”
Burada açıkça ifade edilen şey ücretlerin önümüzdeki dönemde de baskılanacağı, emekçilerin alım gücünün düşürüleceği, açlık sınırının altında kalan ücret dayatmasının devam edeceği ve genel ücretlerin bu sınırda tutulacağıdır. Yani, bir süredir “enflasyonla mücadele” adı altında uygulanan “Şimşek Programı” aralıksız devam edecek, başta asgari ücret olmak üzere ücret artışları “hedef enflasyon” üzerinden belirlenecek. Bu ise “enflasyonla mücadele” aldatmacası üzerinden işçi sınıfı ve emekçilere bir kez daha sefalet dayatması anlamına gelmektedir.
Esnek ve kölece çalışma olağanlaştırılmak isteniyor
OVP kapsamında işçi sınıfının çalışma ve yaşam koşullarını ağırlaştıracak yeni saldırılar da yer alıyor. İş Kanunu’nda değişiklik yapmayı öngören bu saldırılar ile esnek çalışma biçimleri çeşitlendirilmek ve yaygınlaştırılmak isteniyor.
Programın “Yeni nesil çalışma biçimleri ve sektörel dönüşümler” ara başlığı altında yer alan şu maddeler, “güvenceli esneklik” vb. güzellemeler eşliğinde söz konusu saldırının kapsamını ortaya koyuyor:
“-Uzaktan, kısmi ve geçici süreli çalışma ile platform çalışması gibi yeni nesil çalışma modelleri doğrultusunda, işgücü piyasasının ihtiyaçları, kadın erkek fırsat eşitliği ve iş-özel yaşam dengesini gözeten düzenlemeler yapılacaktır.
-İş Kanunu’nda sosyal taraflarla diyalog halinde yapılacak değişiklikler ve bu doğrultuda gerçekleştirilecek ikincil mevzuat çalışmaları ile işgücü piyasalarında güvenceli esneklik sağlanacaktır.”
Aynı kapsamda çocuk ve genç emeğini sermayenin sömürüsüne açmaya dönük maddeler de programda yer alıyor. Bütünlüğü üzerinden ele alındığında, OVP ile bir yandan işçi sınıfı ve emekçilerin üzerindeki sömürü yoğunlaştırılmak isteniyor öte yandan çocuk ve gençlerin emeğini ucuz işgücü olarak sermayeye sunmak hedefleniyor. Bu bağlamda “yeni” mesleki eğitim uygulamalarının hayata geçirileceği şu şekilde vurgulanıyor:
“-Mesleki ve teknik eğitim müfredatı özel sektörle işbirliği içerisinde güncellenecek, staj ve işbaşı eğitimi programlarının yaygınlaştırmasını sağlayacak şekilde yönetim ve finansman konuları da dâhil olmak üzere özel sektör katılımı artırılacaktır.
- Mesleki ve teknik eğitim dışındaki öğrencilerin ortaöğretim boyunca meslek sahibi olarak mezun olmasını teminen mesleki eğitim alabilmesine yönelik düzenleme yapılacaktır.”
Sosyal güvenlik ve Kıdem Tazminatı da hedefte
Sermaye iktidarı uzunca bir süredir Kıdem Tazminatı hakkını kaldırmayı, sosyal güvenlik sistemini bütünüyle piyasalaştırmayı, emeklilik sistemini ise sermayenin çıkarları doğrultusunda düzenlemeyi hedefliyor. Zira, tüm bu alanları hem kamusal bütçe üzerinde yük olarak görüyor hem de sermaye için önemli bir kâr kapısına çevirmeyi amaçlıyor.
“Revize” edilen OVP’de “mali sürdürülebilirlik” adı altında gündeme getirilen saldırılar, bütünlüğü üzerinden bu yaklaşımın ürünüdür. Gerici-faşist iktidar, bir yandan mevcut sosyal güvenlik sistemi üzerinden emekçilerin üzerindeki prim yükünü arttırmayı (böylece “mali sürekliliği” güvence altına almayı), öte yandan, bu yolla elde edilen kaynakları kriz koşullarında sermayenin ihtiyaçları çerçevesinde kullanmayı planlıyor.
Aynı olgu, emeklilik sistemi için de geçerlidir. Bu bağlamda, geçmiş yıllarda hayata geçirilen Bireysel Emeklilik Sistemi’ni (BES) tamamlayacak şekilde Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi’nin (TES) kurulması da yeni OVP kapsamında yer almaktadır. TES ise bilindiği üzere Kıdem Tazminatı hakkını ortadan kaldırmanın bir ön adımı olarak gündeme getirilmiştir.
Emekçiler OVP’yi de krizin faturasını da reddetmelidir
Bütünlüğü üzerinden bakıldığında 2025-2027 dönemini kapsayan OVP, krizin çok yönlü faturasını aralıksız olarak emekçilere ödetmeyi hedeflemektedir. Hayata geçirildiği oranda sömürü yoğunlaşacak, emekçilerin sefaleti derinleşecek, sosyal-iktisadi yıkım ise daha da katmerlenecektir.
Dolayısıyla, bu kapsamlı saldırı programının geri püskürtülmesi güncel planda kritik bir önem taşımaktadır. En başta işçi sınıfı ve emekçiler adına. Zira, saldırının hedefinde bütünüyle işçi sınıfı, emekçiler ve toplumun diğer yoksul kesimleri yer almaktadır. Bu noktada, işçi ve emekçilerin OVP’de cisimleşen çok yönlü saldırı karşısında nasıl bir tutum alacağı ise belirleyici olacaktır. Ya krizin faturası bütünüyle reddedilecek, OVP’ye geçit vermemek için birleşik, kitlesel bir karşı koyuş sergilenecek ya da sosyal-iktisadi yıkım yeni boyutlar kazanarak yoluna devam edecek.