NATO şefi Stoltenberg’ten “savaş çağrısı”

Ukrayna’yı silah ve para yönünden destekleyen emperyalist savaş aygıtı NATO, şimdi de üye devletlere baskı yaparak, Ukrayna’ya verilen silahların kullanımı konusunda kısıtlamaların kaldırılmasını istiyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 31 Mayıs 2024
  • 16:30

Batılı emperyalistlerin Rusya’yı kuşatma hedefiyle NATO’yu Kafkasya’ya doğru genişletme politikası Ukrayna savaşını tetiklemiş, bu ise emperyalist hegemonya krizini yeni bir evreye taşımıştı. Ukrayna savaşı, Rusya adına ABD hegemonyasına yönelik en büyük meydan okuma oldu. Özellikle de askeri alanda Rusya gibi küresel bir gücün NATO karşısına “büyük bir özgüvenle” dikilmesi, ABD hegemonyasında yaşanan aşınmanın yeni bir kanıtı oldu. Son yıllardaki tüm savaşlardan farklı bir özellik taşıyan Rusya-Ukrayna (gerçekte Rusya-NATO) savaşının sonuçları uluslararası düzeydeki güç dengeleri üzerinde büyük bir etki yaratmış durumda. Ukrayna’yı “yaşamsal bir stratejik çıkar alanı” olarak gören ABD, savaşı her alanda sürekli olarak tırmandırıyor. Zira Rusya’nın Ukrayna’yı mağlup etmesi, ABD için büyük bir darbe olacaktır. Dolaysıyla ABD emperyalizmi ve NATO, savaş ateşine sürekli benzin döküyor.

Ukrayna’yı silah ve para yönünden destekleyen emperyalist savaş aygıtı NATO, şimdi de üye devletlere baskı yaparak, Ukrayna’ya verilen silahların kullanımı konusunda kısıtlamaların kaldırılmasını istiyor. Baskılar sonuç verirse Ukrayna Rusya topraklarındaki askeri hedefleri vurmak için batı silahlarını isdeği gibi kullanabilecek. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, silahların kullanımına ilişkin bazı kısıtlamaların kaldırılmasının zamanının geldiğini söyledi. Savaş kışkırtıcısı Stoltenberg, yasağı eleştirerek, bazı NATO ülkelerinin kırmızı çizgileri olması nedeniyle “Ukrayna’nın yeteneklerinin engellendiğini” ileri sürdü. Bu arada temmuz ayında Washington’da yapılacak NATO zirvesinde üye devletlerin savunma kapasitelerinin geliştirilmesi, Ukrayna’ya destek ve Asya-Pasifik bölgesi odaklı küresel ortaklık konularının ele alınacağı ilan edildi.

***

Stoltenberg’in Rus topraklarında Batılı silahların kullanılması çağrısını kabul eden ilk devlet Fransa oldu. ABD ise, kendi silahlarının Rusya topraklarında kullanımına ilişkin kısıtlamaların kaldırılması talebini “reddetti.” Almanya Başbakanı Scholz’da, Alman silahlarının kullanımına ilişkin kuralların değiştirilmesini “istemiyor.” Rusya’ya karşı Batı silahlarının kullanımına Polonya’nın “itirazı yok.” İtalya Savunma Bakanı Guido Crosetto, La Stampa gazetesine verdiği röportajda, NATO şefinin “kendi başına karar veremeyeceğini” söyleyerek Stoltenberg’i eleştirdi. Fakat bazı itirazlara ragmen NATO’nun kendisi ve birçok ülke, Ukrayna’nın Rusya topraklarındaki hedeflere karşı Batı silahlarını kullanmasına izin verilmesi lehinde giderek daha fazla ses çıkarıyor.

NATO’yu Rusya’ya karşı savaşa katılmaya çağıran Stoltenberg savaş kışkırtıcılığını şöyle gerekçelendiriyor:

“Müttefiklerimiz şimdi Ukrayna’ya sağladıkları silahların kullanımına getirdikleri bazı kısıtlamaları kaldırmayı düşünmelidir. Ukrayna’nın bu silahları Rusya topraklarındaki meşru askeri hedeflere karşı kullanmasını engellemek, kendilerini savunmalarını çok zorlaştırır…”

Bu açıklamalarla Ukrayna’nın Rusya’daki herhangi bir hedefe karşı Batı silahlarını kullanması gerektiğini savunan NATO şefi, “çatışmaya kendimiz müdahale etmeyeceğiz” türünden sahtekarlıklar da sergiliyor. Oysa ABD emperyalizmi ile batılı müttefikleri, onların saldırı ve savaş örgütü NATO, Ukrayna’da Rusya’ya karşı her alanda çok yönlü bir savaş yürütüyor. Alman subaylarının sızdırılan bir konuşmasının ortaya çıkardığı gerçekler de bunu kanıtlıyor. ABD ve İngiliz birlikleri zaten Ukrayna’da bulunuyor ve Rusya’ya yönelik füze saldırılarında Ukrayna birliklerine yardım ediyorlar. Savaşı NATO generalleri, askeri savaş danışmanları yürütüyor. Avrupa’yı ve dahası dünyayı nükleer bir savaşa sürükleme tehdidi taşıyan bu savaşın kışkırtıcısı ve biricik sorumlusu ABD ile NATO güçleridir.

***

Vladimir Putin, Ukrayna’nın batıdan aldığı silahları kullanması halinde Avrupa’yı “ciddi sonuçlarla karşı karşıya kalacağı” yönünde tehdit etti. 28 Mayıs Salı günü Özbekistan’ın başkenti Taşkent’e yaptığı resmi ziyaretin sonunda Putin “Bu NATO temsilcileri neyle oynadıkları konusunda net olmalılar” diye uyararak karşı saldırı olasılığını ima etti. Savaşı aralıksız tırmandırmanın yol açacagı tehlikelere dikkat çekti ve “Küçük Avrupa devletleri oynadıkları risklerin farkında olmalıdır. Rusya topraklarına saldırıp saldırmamayı değerlendirirken bu faktörü dikkate almalılar” uyarısında bulundu.

Putin’e göre Batılı devletlerden gelecek böyle bir izin, Rusya ile Batı arasında doğrudan bir çatışma anlamına gelecektir. Putin saldırıyı “Kiev gerçekleştirse bile bunun Batılı silah tedarikçilerinin sorumluluğunda olacağını” söyledi ve NATO’yu “Küresel bir çatışma istemekle” suçladı. Macaristan Başbakanı Viktor Orban’nın geçen cuma günü verdiği demeçte, “Bugün Brüksel ve Washington’da yaşananlar... Olası bir doğrudan askeri çatışma için ısınma turlarına benziyor. Bunu, Avrupa’nın savaşa girme hazırlığı olarak nitelendirebiliriz…” ifadeleri de Putin’i doğruluyor. Orban ayrıca, hükümetinin NATO’nun Rusya’ya karşı hararetle planladığı savaşa dahil olmamanın yollarını bulmak istediğini iddia etti.  

***

Stoltenberg adeta savaş çağrısı yaparak, büyük bir nükleer güce yönelik olası NATO saldırısını meşrulaştırmaya çalışıyor. ABD, AB ve NATO Ukrayna devletini kendi çıkarları uğruna bir piyon olarak kullanmakta, Ukrayna halkını ise çıkarlarına kurban etmektedirler. Bu ölçüsüz küstahlık ve gözü dönmüşlük nükleer savaş tehlikesini günden güne büyütüyor.

Bu felakat olasılığını artık halklar da fark etmeye başladı. Emperyalist şefleri endişelendiren gelişmelerden biri de budur. Halkların NATO’ya ve onun savaşa doğrudan müdahil olmasına karşı gösterdiği itiraz giderek büyüyor. Nitekim yapılan anketlere göre Fransızların, Almanların ve Polonyalıların ezici çoğunluğu Ukrayna’ya asker konuşlandırılmasını reddediyor.

Halkarın bu itirazı, emperyalist barbarları sınırlayan bir faktör olsa da nükleer savaş çılgınlığına varabilecek potansiyel tehlikeyi ortadan kaldırmıyor. Zira sözkonusu olan dünya hegemonyası uğruna süren bir mücadeledir. Buna karşı durmak, anketlere yansıyan militarizm ve savaş karştılığının kitelerin örgütlü mücadelesine dönüştürülmesiyle mümkündür. Aksi takdirde insan soyunu tehdit eden bu çılgın gidişatı durdurabilecek bir güç olmayacaktır.