Rusya’nın çabaları sonucu Türkiye ile Suriye Dışişleri Bakanları Moskova’da bir araya geldi. 2011’den bu yana ilk defa gerçekleşen bu üst düzey görüşmeye sarayın Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ile MİT şefi katıldı. Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmud Abbas da istihbarat başkanıyla katıldı. Üçlü görüşme, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Şoygu’nun gözetiminde gerçekleşti.
Saray rejimi, Şam yönetimi ile ilişkileri düzeltmek istediği yönünde açıklamalar yaparken, Suriye topraklarını bombalıyordu. Hedefi kara saldırısı başlatmaktı ancak ne Rusya ne ABD yeşil ışık yaktı. Karadan saldırma histerisi kursağında kalınca, Rusya’nın girişimleri karşılık buldu ve üçlü görüşme gerçekleşti. Bazı çevreler, görüşmenin Suriye Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönemin kapılarını açacağını savunuyor. Buna karşın açılan yolun ‘mayınlı olduğu’ da dile getiriliyor.
***
Suriye ile ilişkilerin düzeltilmesinin temel koşulu, Saray rejiminin yayılmacı/ilhakçı politikadan vazgeçme garantisi vermesidir. Zira iki komşu ülke arasındaki ilişkileri zehirleyen bu politikadır. Şam’da dinci-Amerikancı bir rejim kurma, bu olmayınca Suriye topraklarının bir kısmını ilhak etme ve Kürt halkına düşmanlık eksenine oturtulan Saray’ın dış politikası değiştirilmeden iki ülke arasındaki ilişkilerin ‘normalleşmesi’ olası görünmüyor.
Türkiye ile ilişkileri düzeltmek isteyen Beşşar Esad yönetimi, bu konuda ihtiyatlı olduğunu pek çok kez dile getirmişti. Zira haklı olarak AKP şefi ile müritlerine zerre kadar güvenmiyorlar. Bundan dolayı net talepler ortaya koyarak, Türkiye’nin bu talepleri yerine getirme konusunda en azından bazı somut adımlar atmasını beklediklerini dile getirdiler.
Suriye yönetimi şu üç temel talepte bulunuyor: Türk ordusu Suriye topraklarından çekilmeli. Terör örgütlerine verilen destek kesilmeli. Mülteciler sorununa ortak bir çözüm bulmak için işbirliği yapılmalı. Elbette bunların bir anda yapılması talep edilmiyor. Ancak bu konuda Saray rejiminin ‘samimi’ olduğunu göstermek için en azından bazı somut adımlar atması gerektiği hatırlatılıyor. Tayyip Erdoğan’la müritlerine şüphe ile yaklaşan Esad yönetimi, bu konuda esas olarak Rusya’nın varlığına güveniyor. Oysa Putin’le yaptığı anlaşmalara bile tam uymayan AKP şefinin, Suriye ile yapılacak olası anlaşmalara ne kadar uyacağı belli değil. Buna karşın gerçekleşen görüşme, Saray rejiminin bir tür U dönüşü yaptığına da işaret ediyor. Zira adamlar birkaç ay içinde Şam’daki Emevi Camisi’nde namaz kılacaklarından kuşku duymuyorlardı.
Kaypak bir muhatabı olsa da Suriye’nin Türkiye ile anlaşmak dışında bir seçeneği bulunmuyor. Bu hem TSK’nin işgal ettiği bölgelerden çekilmesi hem cihatçı teröristlere verdiği desteği kesmesi ve bu sayede İdlib’deki El Kaidestan emirliğinin dağıtılması için gerekiyor. ABD’nin boğucu ambargosu altında bulunan Suriye’nin Türkiye ile ilişkileri düzeltmesi ekonomik açıdan da kısmi bir rahatlama yaratır. Buna karşın muhatabın sadece kaypak değil, Suriye’nin yakılıp yıkılmasından birinci derece sorumlu olması, Şam yönetimini çok ihtiyatlı olmaya zorluyor.
***
Dinci-faşist AKP-MHP iktidarının çöküş korkusuyla sarsıldığı bir süreçte seçimlerin yaklaşması, mülteciler konusunda bir şey yapıyor görüntüsü vermeyi zorunlu kılıyor. Zira bu konu ırkçılar tarafından istismar edildiği kadar, toplumun geniş kesimlerinde de rahatsızlık yaratıyor. Bu arada karadan saldırı başlatamayan dinci-faşist rejim, Suriye yönetimini PYD/YPG ile çatıştırmak için de çaba harcıyor. Bu hedefine ulaşmak için, en azından Esad yönetimi ile ilişkileri düzeltiyor havası yaratmaya ihtiyacı var. Ancak PYD/YPG’yi terörist kategorisinde görmeyen Esad yönetiminin bu tuzağa düşmesi sanıldığı kadar kolay değil.
Savunma bakanlarından sonra, dışişleri bakanlarının, ardından ise Esad’la Erdoğan’ın görüşebileceği yönünde spekülasyonlar var. AKP şefi buna hevesli olduğunu daha önce ifade etmişti. Ancak Esad doğal olarak çok ihtiyatlı. Ne de olsa karşısındaki kişi, bir dönem ona “kardeşim Esad” demişken, kısa süre sonra yüz seksen derece dönüp “katil Esed” ilan etmiş biridir. Buna karşın Esad, ülkesinin çıkarları için koşullar uygun olduğunda (onur verici olmasa da) Erdoğan’la görüşme ihtimalini göz ardı etmiyor.
***
Vladimir Putin yönetimi çıkarları gereği Türkiye ile Suriye arasında anlaşma sağlamaya çalışıyor. Bunun için her iki tarafın da bazı tavizler vermesi yönünde çaba harcıyor. Göründüğü kadarıyla Putin, böyle bir anlaşmanın, İdlib’de ABD politikalarına angaje olan Saray rejimini tutum değiştirmeye zorlayacağını var sayıyor. Oysa Saray rejiminin ABD ile ters düşmesi kolay değil. Bundan dolayı ABD’nin tutumu halen olası bir anlaşmanın önünde engel teşkil ediyor.
Anlaşmanın önündeki önemli engellerden bir diğer ise, “teröre karşı mücadele” konusunda tarafların farklı yerlerde durmasıdır. Zira cihatçı terör örgütlerinin hamisi bizzat Saray rejimidir. Oysa Esad yönetimi ismi değişse de El Kaide’nin, IŞİD artıklarının ve onlara benzer örgütlenmelere verilen desteğin çekilmesini şart koşuyor. Saray rejimi ise PYD/YPG’nin “terör örgütü” olduğunu iddia ediyor ve ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyor. Suriye yönetiminin tutumu bu konuda da farklıdır. Onlar bunu kendi iç sorunları olarak görüyor ve Türkiye’nin buna karışmamasını istiyor.
Bu tabloda Esad yönetimi görüşmelerin Rusya gözetiminde yapılmasını bir imkan sayarak anlaşmaya ulaşmak için çaba sarf edecek. Saray rejimi ise hem Rusya ile ilişkilerde sorun yaşamamak hem de seçimlere doğru akan süreçte göstermelik bir anlaşma ile zaman kazanmaya çalışacaktır. Bunlar ise üçlü görüşmeler devam etse bile ciddi bir anlaşmaya varılmasının pek de kolay olmadığına işaret ediyor.