Marx ile birlikte bilimsel sosyalizmin kurucusu olan Friedrich Engels 125 yıl önce, 5 Ağustos 1895’de yaşamını yitirdi.
Doğumunun 200. yılı vesilesiyle “Engels Yılı” ilan edilen 2020 yılı farklı etkinliklere konu oluyor. Bu büyük işçi sınıfı devrimcisini anma etkinlikleri 2021 yılı içinde de devam edecek.
Engels, Karl Marx ile birlikte işçi hareketini sosyalizmin kurtuluş bayrağı altında örgütleme pratiğinde belirleyici bir rol oynamıştır. O devrimci işçi hareketinin usta örgütleyicisi, bilimsel komünizmin dahiyane kuramcısıdır. İşçi sınıfının kurtuluşu mücadelesinin stratejisi, araç ve yöntemleri üzerine son nefesine kadar yaptığı katkı, işçi hareketinin devrimci cephanesinin vazgeçilmez silahlarını oluşturmaktadır.
Dolayısıyla onun eserleri geçmişe ait değil, günceldir. Marx ve Engels’in oluşturdukları bilimsel teori tarihsel sürecin gelişim seyri içinde maddi bir güce dönüşmüştür ve bugünün tüm gelişmelerine açıklık getirmektedir.
“En tanınmış komünist”!
Genç yaşta burjuva ailesiyle karşı karşıya gelen Engels, Prusya polisinin baskı ve zulmü karşısında 1845 yılında göç etmek zorunda kalır. Sadece 1848-1849 devrim yıllarında kısa bir süre için ülkesine geri döner. 1849’da devrimi silah elde en ön saflarda savunur.
Şubat 1851 yılında aranan siyasi mülteciler listesinde Engels “tanınmış komünist” olarak yer alır. 1854’de politik aktivistler listesinde Engels’in kenarına şu not düşülür: “Marx’tan sonra en tehlikeli ve aktif komünist”. Haziran 1858 yılında İngiltere’de “Alman mültecileri arasında yine “en tanınmış komünist” olarak kayda geçer. Ve 1859 yılında yine İngiltere’de en tehlikeli 12 kişi arasında yer bulur. 1871 yılındaki polis kayıtlarında ise “Enternasyonal’in yönetim konseyinin en tehlikeli üyesi” olarak nitelendirilir. Gittiği her ülkede Engels’e ait mutlaka özel bir polis dosyası hazırlanır.
Engels’in marksist dünya görüşüne yaptığı katkı gözetilmediğinde, geriye sadece “yarım Marksizm” kalır. Werner Sombart, Engels’in ölümünün ardından bu gerçeğe dikkat çeker ve “Doğru olan Marx-Engels sisteminden söz etmektir” der.
Franz Mehring ise şunları söyler: “Engels’in İngiltere’de geçirdiği yirmi bir ay, Marx’ın Paris’te geçirdiği yılla aynı anlamı taşıyordu. Yurtdışında aynı sonuca ulaşırken ikisi de Alman felsefe okulundan hareket etmişlerdi; fakat Marx çağın kavgalarını ve gereklerini Fransız Devrimi temelinde kavrarken, Engels aynı kavrayışa İngiliz sanayi temelinde ulaşmıştı.”
Marx’ın ölümünden sonra Engels işçi hareketinin tartışmasız tek otoritesi olur.
Engels eylemi, yaşamı ve dünya görüşüyle bir komünisttir. 1894 yılında Paul Lafargue’e yazdığı mektupta şöyle demektedir: “Farkındasınız ... kendimi bir sosyal demokrat olarak değil, komünist olarak nitelendiriyorum. Zira kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayanlar bayraklarına bütün üretim araçlarının toplum tarafından hükmedilmesini yazmamaktadırlar.”
Engels, Marx ile birlikte kendi düşüncelerinin belirsiz tanımlamalardan uzak olduğunun altını çizer. Onların ulaştığı tüm sonuçlar objektif toplumsal koşulların analizine dayalıdır. Komünistlerin bütün faaliyetlerinin amacı yeni toplumsal düzene ilişkin hayaller kurmak, ideal planlar oluşturmak değildir.
Marx’ın ölümünden sonra Engels bu yaklaşımı daha da güçlendirir. Lafargue’e yazdığı mektupta, Marx’a atfedilen “politik ve toplumsal ideal” taslaklarına sert tepki göstereceğini vurgular. Bir bilim insanı için ideale yer yoktur, sadece bilimsel çalışmanın ortaya çıkardığı sonuçlar gözetilir. Ve eğer bunun dışında parti insanıysanız, bunların pratikte gerçekleşmesi için mücadele edersiniz. İdeal peşindeyseniz, bilim insanı olamazsın… (Marx-Engels Werke, Band: 36, s.198)
1885 yılında ise, geriye dönerek materyalist dünya görüşünün olgunlaştığı yılları değerlendiren Engels, “Komünizm fantezi aracılığıyla mükemmel bir toplum ideali gerçekleştirmek değil, tersine; doğal, maddi koşulları anlamak ve bundan çıkan sonuçlar üzerinde proletaryanın genel amaçları için mücadele yürütmektir” der. ((Marx-Engels Werke, Band: 22, s.212)
1893 yılında Fransız gazetesi “Le Figaro” muhabiriyle yaptığı mülakatta da benzer bir vurgu yapar: “Tek tek, önceden tasarlanmış bir gelecek toplumun organizasyonu? Bunun bizde izini dahi bulamazsınız.” (Marx-Engels Werke, Band: 22, s.542)
Engels son nefesine kadar kendisini Marx’ın yanında “ikinci keman” olarak nitelemiş, “Bana mal ettiğiniz onurun aslan payı bana değil, Marx’a aittir... Ben yalnızca onun davasını sürdüren biriyim” alçak gönüllüğü ile hareket etmiştir. Oysa tartışmasız olarak bilimsel sosyalizmin iki büyük teorisyeninden biridir.
Yaşamı boyunca Marx ve Engels’in yanında işçi sınıfının davası için savaşan, kendisi de işçi olan Friedrich Lessner, 1902 yılında Engels’in anısına yazdığı makalede; Engels’in yaşamı boyunca kendisi için hiçbir şey istemediğini, bir mezarı olmasına karşı çıktığını ve cesedi yakıldıktan sonra küllerinin hırçın dalgalara teslim edildiğini söyler.
Devrimci proletarya Karl Marx ile birlikte bu büyük önderini unutmayacaktır. Onun Marx’ın ölümü üzerine söyledikleri kendisi için de geçerlidir: Adı ve eserleri yüzyıllar boyu yaşayacaktır. Geride bıraktığı eserleri devrimci proletaryaya ışık tutmaya devam edecektir.
Ölümünün ardından...
5 Ağustos 1895’de yaşama gözlerini kapayan Friedrich Engels, işçi sınıfı için yeri doldurulamayacak büyük bir kayıptı. Ölümünün ardından yoldaşlarının, dönemin işçi partileri temsilcilerinin, devrimci yayınların vb., mesajlarından ve yaptıkları değerlendirmelerden bazıları:
“... Rus devrimcileri Engels’in kişiliğinde en iyi dostlarını yitirmişlerdir. Proletaryanın büyük savaşçısı ve eğiticisi Engels’in anısı sonsuza dek yaşayacaktır!” (Lenin, 1895 sonbaharı)
“O bir yol gösterici, bir öncü, bir savaşçıydı, teori ve pratik onun kişiliğinde birleşmişti... Marx’ın mezarı başında yemin ettiğimiz gibi, bugün de Friedrich Engels’in başucunda söz veriyoruz: senden öğrendiğimizi, mutlaka gerçekleştireceğiz. İkinizin bize öğrettiklerinizi -zira ikiniz tek kişiydiniz!- hayata geçireceğimize söz veriyoruz.” (Wilhelm Liebknecht, 7 Ağustos 1895)
“Dostlarının deyimiyle General gitti. Fakat Marx’ın ve onun, büyük proletarya ordusunun önderleri olarak bize yol gösterdikleri savaş sürüyor. Onların ruhuyla dolu olarak ve onların ortaya attıkları şiar temelinde bütün ülkelerin proleterleri birleşti; bu birliği geliştirecek ve sonunda zafere ulaşacaklar.” (Paul Lafargue, Ölüm töreninde yaptığı konuşmadan...)
“Marx’tan sonra Engels de aramızda ayrıldı. Fakat davamız yaşamaya devam ediyor. Uygar dünyanın bütün parçalarında milyonlarca proleter ve gelecek nesiller bu kahramanlarımızı hafızalarında hep canlı tutacaklardır.” (St. Louis Labor (Missouri), 10 Ağustos 1895.
“Engels’in aramızda ayrılacağı zaman değildi. Onun yapacağı daha nice katkı vardı: onun uluslararası ilişkilerde yaptığı katkının yerini hiç kimse dolduramaz.” (Antonio Labriola, Friedrich Lessner’e mektup, 7 Ağustos 1895)
“Engels ölmedi, o bizim için yaşamaya devam ediyor.” (Cenevre’den yoldaşları, 14 Ağustos 1895)
“Onun anısı, mücadeleci proletaryanın olduğu her yerde yaşamaya devam edecektir.” (Çekoslovakya İşçi Partisi temsilciliği, 7 Ağustos 1895)
“... Marx’tan ayrı düşünülmeyen Engels, sosyalizmi küçük akımların fantastik-duygusal sisinden, ütopik hayal dünyalarından arındırarak, gerçeklerin granit zeminine oturttu, kapitalist dünyadan kurtuluşun yolunu gösterdi.” (Worwärts, Nr. 182 , 6. Ağustos 1895)
“... Teori ve pratik, öğreti ve yaşam onda ayrı şeyler değildi. Bilimsel eleştiri çalışmalarının yoğunluğu içinde, o hiçbir zaman güncel mücadelenin sorunlarını unutmadı...” (Worwärts, Nr.182, 6 Ağustos 1895)
“... o yol arkadaşından, mücadele yoldaşından 12 yıl daha uzun yaşadı. Fakat o Alman sosyal demokratik hareketini yok etmek için çıkarılan olağanüstü yasanın (Sosyalistlere karşı yasa) nasıl iflas ettiğini gördü. Son çeyrek yılda sosyalizmin nasıl maddi bir güce dönüştüğünü... Böyle büyük kişilerin yürüttüğü çalışmanın başarısını hayattayken görmesi bir istisnadır.” (Volksstimme, Frankfurt am Main, Nr. 183, 7 Ağustos 1895)
“... Engels’in beklenmedik ölümü bizi hüzün içinde bıraksa da, önderimizin ölümüne yakınmayacağız. Zira o bize bıraktığı eserlerinde yaşamaya devam edecektir. Ona verebileceğimiz en büyük onur, eserlerinde bize öğrettiğini gerçekleştirmektir.” (Holzarbeiter-Zeitung, Nr. 33, 18 Ağustos 1895)
“... Fakat kadın proleterler ona çok özel, minnet dolu hatıralar borçludur. Engels onlara sadece sömürülenler olarak kurtuluş mücadelelerinin değil, kadınlar olarak özgürleşme mücadelelerinin de bilimsel temellerini sundu...”
“Kelimenin en değerli ve en kapsamlı anlamıyla yaşamı güzelleştirme ustası, varlığın tanımlanamayacak sihrine sahip bir kişilik aramızdan ayrıldı. En sıcak duygularla donanmış, fedakar ama duygusallıktan uzak, egoist olmaksızın güçlü ve kendine güvenli, kendini öne çıkarmadan yürekli ve cesur, güvenilir ve doğal, sade, yaşam dolu ve öyle olması gerektiğinden değil yüreğinin sıcaklığından öyle olan birini kaybettik...” (Clara Zetkin, “Die Gleicheit”, Nr. 17, 21 Ağustos 1895)
“… Friedrich Engels insanlığın büyük öğretmenlerindendir ve onun anısı işçilerin hafızalarında hiçbir zaman silinmeyecektir.” (Arbeiter Zeitung, Wien, Nr. 214, 7 Ağustos 1985)
“... Kapitalizm insanlığa ne getirdi! Burjuvazinin iğrenç para hırsı sonucunda ortaya çıkan bir dizi hastalık! Çocuk yapamayacak duruma gelen kadınlar, sakat bırakılan çocuklar, kasları erimiş fabrika işçileri, çürümeyle yüz yüze bırakılmış yeni nesiller! Sadece burjuvazinin para torbalarını doldurmak için! ... Genç Engels’in ‘İngiltere’de İşçi Sınıfının Durumu’ eseri dahi onu ölümsüzleştiriyor.” (Arbeiterschutz / İşçi Sağlığı, Nr. 16, 15 Ağustos 1895)
“... Friedrich Engels’in işçi sınıfına bıraktığı eseri, hiçbir kral çocukların bırakmadı. Eserleri bize kölelik ve sömürüden kurtuluşun yolunu gösteriyor.” (Casopis Stavebnich Delniku dergisi, Prag, Nr. 7, 23 Ağustos 1895)
“... Devrimci, düşünür, ajitatör, proletaryanın örgütleyicisi. Yeri doldurulmayacak bir kayıp. Dünyadaki milyonlarca örgütlü işçi, o öncü savaşçıyı kaybetmenin üzüntüsünü yaşayacaktır. ... Engels’i tanımış her kişi onu bir daha unutamayacaktır.” (New Yorker Volkszeitung, Nr. 187, 7 Ağustos 1895)
“... Friedrich Engels’e duyduğumuz hayranlık bir bireye ya da isme değil; tersine onda billurlaşan bilgiye, gerçeğe olan tutkusuna ve insanın en yüksek amaçlarına ölümüne bağlılığına. Ve bütün bunların toplamını bir insanda bir arada bulmak az rastlanan bir durumdur.” (St. Louis Labor gazetesi, Nr. 16, 10 Ağustos 1895)
“... Engels’in ölümü geriye büyük bir boşluk bıraktı. Tek başına bir kişinin bu boşluğu doldurması imkansız. Dolayısıyla Friedrich Engels’in, generalin ölümü işçi sınıfının yaşadığı en büyük kayıptır.” (Hermann Schlüter, New Yorker Volkszeitung, Nr. 32, 11 Ağustos 1895)