Üniversiteli gençliğe dair yalanlar ve rakamlarla gerçekler

Gençlerin hayatını karartan bu sistem, birçok genci, büyük çabalarla elde edebildikleri yüksek öğrenim hakkını maddi imkansızlıklar yüzünden değerlendirememeye, eğitimlerinden vazgeçmeye itiyor. Eğitime devam edebilenleri ise eğitimde giderek artan bir eşitsizlikle karşı karşıya bırakıyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Gençlik
  • |
  • 27 Eylül 2021
  • 08:00

Üç dönemlik aranın ardından yüksek öğrenimde nihayet yüz yüze eğitime geçildi. Henüz üniversiteler açılmadan başlayan yurt ve barınma sorunu ise iyice büyüyerek kriz haline dönüştü. Üniversite öğrencilerinin başlattığı protesto ve hak arama eylemleri karşısında gerici faşist iktidar bir yandan polis baskısıyla gençleri durdurmaya çalışıyor, bir yandan da yalandan ibaret beyanlarla gençlerin toplumdan gördüğü desteği frenlemeye çabalıyor.

Yalan korosunun başını çeken AKP şefi Erdoğan, hak arayanlara karşı hep yaptığı gibi gençlere beddua etmekten de geri durmadı. Ardından Gençlik ve Spor Bakanı, yalanı düzeyini daha ötelere taşıdı. Kredi Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarının kapasitesinin ve kalitesinin dünya çapında olduğunu, yurtların 5 yıldızlı otelden daha konforlu olduğunu iddia etti.

Bu lafların birer kuyruklu yalandan ibaret olduğunu tüm üniversite öğrencileri ve aileleri tabii ki biliyor. Üstelik devletin kendi resmi verileri, kendi istatistikleri de bunların gerçekle yakından uzaktan alakası olmadığını ortaya koyuyor.

Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işi gençlere “elinize dilinize dursun” diye beddua etmeye kadar vardırdığı 650 liralık burstan başlayalım. Erdoğan kendilerinin burs miktarını 14 kat artırarak 650 lirayı çıkardıklarını söylüyor. Bu gerçek durumu çarpıtmaktan başka bir şey değil. Erdoğan’ın gözlerden saklamaya çabaladığı birinci faktör aradaki enflasyon. Burslarda artış olsa da bunun yarıdan çoğu enflasyona gitmiş durumda. Ayrıca üniversite öğrencilerinin en büyük harcama kalemleri olan beslenme, kira, yurt ücreti, ulaşım, kitap, kırtasiye, kültür harcamalarında gerçekleşen enflasyon ortalamaya göre daha yüksek. Bu nedenle üniversite öğrencilerinin maruz kaldığı enflasyon TÜİK’in ortalama enflasyonunun çok üzerine çıkıyor.

Ayrıca üniversite öğrencilerinin başta teknolojik ürünler ve telekom olmak üzere ihtiyaçları da 20 yıl öncesine göre çok daha genişlemiş ve artmış bulunuyor. Üstelik bu kalemler daha pahalı harcama kalemleridir.

Erdoğan bir de bu 650 lira sanki tüm öğrencilere karşılıksız burs olarak veriliyormuş havası yaratıyor. Oysa hem öğrencilerin çok küçük bir azınlığı KYK’dan burs veya kredi alabiliyor hem de burs alanlar bunların içinde daha küçük bir bölümü oluşturuyor. Yani öğrencilerin çoğuna KYK sadece borç para veriyor, onları borçlandırıyor.

Yüksek Öğrenim Kurumu’nun (YÖK) istatistiklerine göre, 2020-2021 öğrenim yılında yüksek öğrenim kurumlarında okuyan öğrenci sayısı toplam 8 milyon 241 bin kişiydi. Bunun 7 milyon 596 bini devlet üniversitelerinde, 645 bini vakıf üniversitelerinde eğitim görüyor.

Milli Eğitim Bakanlığı ve KYK verilerine göre de aynı öğrenim yılında kredi ve burs alan öğrenci sayısı 1 milyon 558 binden ibaretti. Yani her 5 öğrenciden tam olarak 1’i bile KYK bursu veya kredisi alamıyordu.

1 milyon 558 bin “şanslı” öğrencinin de sadece 414 bini, yani ancak dörtte biri karşılıksız burs alıyor. Yani sadece 20 öğrenciden 1’i karşılıksız burs alabiliyor. Geri kalan 1 milyon 144 bin öğrenci ise kredi, yani mezun olunca faiziyle ödemek üzere borç alıyor.

Geçen yıl ihtiyaç sahibi 766 bin 516 öğrenci KYK bursu almak için başvuruda bulundu. Bunların sadece 147 bin 791’ine, yani ancak beşte birine burs verildi. Kredi, yani borç olarak KYK desteği alabilenlerin sayısı da 240 bin 817’den ibaret. Bunlar da başvuranların üçte birinden az. Sonuç olarak ihtiyaç duydukları için KYK bursuna başvuran öğrencilerin yarısı ne burs ne de kredi alabildi.

KYK çok az öğrenciye karşılıksız burs verdiği gibi, not ortalaması geçer notun altına düşenlerin bursunu da hemen kesiyor. Bursu kesilen öğrenciler not ortalamalarını tekrar yükseltseler dahi burs alamıyorlar. Krediler ise sadece okulun normal öğrenim süresi kadar veriliyor. Öğrencinin eğitim süresi uzamışsa, normal öğrenim süresinden sonra kredi alamıyorlar.

Kredi alan öğrenciler mezun olduktan sonra veya bir nedenle eğitimi bırakmak zorunda kalmışlarsa okuldan ayrılmalarının ardından aldıkları krediyi faiziyle ödüyorlar. Faiz oranı TÜİK’in yurtiçi üretici fiyatları endeksindeki yıllık artışa göre belirleniyor. Örneğin 2020 yılı için KYK’nın kredi borçlarına uyguladığı faiz yüzde 25,15 ile tüketici enflasyonundan çok daha yüksek.

Üniversite öğrencilerine 650 lira borç vermekle övünmeye kalkan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gözlerden sakladığı bir gerçek daha var. KYK öğrencilere 650 lirayı borç olarak veriyor ama onun yarısını yurt ücreti olarak anında geri alıyor.

KYK’nın bu öğrenim yılı için belirlediği aylık yurt ücreti miktarları yeni zamlarla birlikte en düşük 275 TL, en yüksek 450 TL düzeyine çıktı. KKTC’deki yurt ücretleri ise 600 TL’yi buldu. Öğrencilerin yurt seçme şansı da yok. Aidatı 450 TL olan bir yurda yerleştirilen öğrencinin aldığı 650 TL krediden elinde sadece 200 lirası kalacak. En düşük ücretli yurtta kalan öğrenciler bile 375 TL ile ayı geçirmek zorundalar.

Bunlara ilaveten, yurt kapasitesinin son derece yetersiz olması, üniversiteli gençler için yakıcı bir darboğaz haline gelmiş durumda. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre Haziran 2021 tarihi itibarıyla tüm Türkiye’de bulunan toplam KYK yurdu sayısı 773’ten ibaret. Bu yurtların yatak kapasitesi 264 bin 488’i erkek, 431 bin 346’sı kadın olmak üzere toplam 695 bin 834.

Yüksek öğrenimdeki gençlerin sayısının 8,24 milyon, devlet üniversitelerindeki öğrenci sayısının 7,6 milyon olduğunu hatırlarsak yurt kapasitesinin son derece yetersiz olduğu ortada.

Üstelik 2021 yılında yurt sayısı ve yatak kapasitesi bir yıl öncesine göre azalmış. Milli Eğitim Bakanlığı verilerine göre 2020 yılında 793 olan KYK yurdu sayısı 2021’de 773’e, yatak kapasitesi de 703 binden 695 bine düşmüş.

Gerici-faşist AKP iktidarı KYK yurt kapasitesini düşük tutmayı bir politika olarak uyguluyor yıllardır. Böylece açıkta kalan yoksul öğrencileri tarikat yurtlarına gitmeye mecbur bırakmayı amaçlıyorlar. Ev kirasına veya diğer özel yurtlara güç yetiremeyen yoksul öğrenciler başta olmak üzere ciddi miktarda öğrenci, AKP ile yandaşlık ilişkisi içinde desteklenen tarikat yurtlarına girmek zorunda kalıyor. Burada barınan gençler, tarikatların baskılarına ve kurallarına maruz kalıyorlar.

KYK yurtları da AKP yandaşı tarikat ve cemaat vakıflarının cirit attığı yerler haline getirilmiş durumda. AKP bakanlıklarının verdiği özel izinlerle tarikatlar, KYK yurtlarında kalan öğrencileri sosyal etkinlik kılıfı altında baskı altında tutuyorlar. Yurt yöneticileri de öğrenciler üzerinde aynı yönde baskı yapıyor.

KYK yurtlarında kalan öğrenciler, bunun dışında da devamlı olarak özgürlüklerini kısıtlayan baskılarla karşılaşıyorlar. Bu kısıtlamalara karşı çıkan, özgürlüklerine sahip çıkan öğrenciler yurtlardan atılıyor. Yurtlardan atılan öğrencilerin kredi ve bursları da anında kesiliyor.

Bu baskı ortamına karşın yurtların fiziki koşulları da son derece kötü. Özellikle sıcak su, banyo ve tuvalet imkanları temizlik ve hijyen koşullarına hiç uymuyor. Yurtlarda çıkan yemeklerin fiyatları yüksek ve sürekli artıyor. Bir öğrencinin KYK kredisinden yurt ücreti çıktıktan sonra geriye kalan miktarla sadece karnını bile doyurmasına imkan kalmıyor. Yurtlarda kalan öğrenciler için sadece kahvaltısı ve akşam yemeği için devlet desteği var. Öğle yemeğini yurtta yemek durumunda olan öğrencilerin beslenme giderleri iyice yükseliyor. Dolayısıyla öğrenciler, sosyal-kültürel ihtiyaçlarını karşılamak bir yana, karınlarını bile doyuramadan eğitim hayatlarını sürdürmek zorunda kalıyorlar.

Bu arada günümüz eğitim ve sosyal hayatının zorunlu parçası haline gelen internet olanakları da KYK yurtlarında kalan öğrencilerin en büyük sorunlarından birisi. KYK yurtlarındaki internet bağlantılarının düşük hızda olması, yüzlerce öğrencinin kullandığı hatlarda internet kullanımını imkansız hale getiriyor. Üstelik öğrenciler interneti limitsiz de kullanamıyorlar. Her öğrenci için aylık 16 GB gibi bir kota sınırı var. Bu kota sınırı, öğrencilerin aylık ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzak. Bu durum KYK yurtlarında kalan öğrenciler için eğitimde çok hayati bir eşitsizlik faktörü haline geliyor.

Öğrenciler için bir hak olan insanca barınma ve yaşam koşullarından uzak, üstelik özgürlüklerin kısıtlandığı bu şartları, gerici-faşist iktidar bir de lütufmuş gibi sunuyor. Sonra da verdiği kredileri faiziyle geri alıyor. Mezun olduktan sonra iş bulamayan yüzbinlerce genç için KYK kredi borçları yaşadıkları işsizlik sıkıntılarını katlayan bir dert halinde. KYK kredi borçlarını ödeyemedikleri için hacizle karşılaşan gençlerin sayısı 280 bini aşmış durumda. Çünkü onca zorluklara katlanarak mezun olan gençler, bu kez de işsizlik belasıyla karşı karşıya kalıyorlar. Yüksek öğrenim mezunu gençler arasındaki işsizlik yıldan yıla sürekli artıyor. TÜİK istatistiklerine göre 2020 ortalamalarıyla 30 yaş altındaki yüksek öğrenim mezunu genç erkeklerin yüzde 24’ü, genç kadınların ise yüzde 52,2 ile yarıdan fazlası ne eğitimde ne de işte.

Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) verilerine göre 2020 yılı sonu itibarıyla kuruma iş aramak için başvuran yüksek öğrenimli sayısı 817 bini buluyor. İŞKUR dışında iş arayanları da hesaba kattığımızda her yıl daha da büyüyen bir yüksek öğrenimli işsizler ordusu ile karşı karşıyayız. TÜİK verilerine göre 2020 yılı ortalamasıyla 30 yaş altı yüksek öğrenim mezunu gençlerin yüzde 42,65’inin çalışabildiği bir işi yoktu.

Görüldüğü gibi insanca ve özgürce yaşam hakkını savunmak için direnen gençlere polis baskısının yanı sıra yalanlarla da saldıran dinci-faşist Erdoğan iktidarının ortaya attığı yalanlar devletin resmi istatistikleri karşısında bile lime lime dökülüyor.

Gençlerin hayatını karartan bu sistem, birçok genci, büyük çabalarla elde edebildikleri yüksek öğrenim hakkını maddi imkansızlıklar yüzünden değerlendirememeye, eğitimlerinden vazgeçmeye itiyor. Eğitime devam edebilenleri ise eğitimde giderek artan bir eşitsizlikle karşı karşıya bırakıyor. Eğitimdeki bu eşitsizlik, bu gençleri daha sonra tüm yaşamları boyunca süren eşitsizliklere mahkum hale getiriyor. Gençlerin sadece bugününü değil geleceklerini de karartıyor.