Dünya genelinde kapitalizmin yarattığı eşitsizliğe, sermaye devletlerinin baskıcı-otoriter uygulamalarına, siyasal gericiliğin icraatlarına karşı kitlelerin eylemli tepkiler geliştirdiği bir süreçteyiz. Türkiye’de de benzer hareketlilikler göze çarpıyor. İşçi ve emekçiler özellikle sermayenin pandemi fırsatçılığı yaparak hayata geçirdiği kölelik uygulamalarına karşı fabrika önlerinden ses yükseltiyorlar. Keza kadın hareketi son yıllara damgasını vuran bir odak olarak öne çıkıyor. Gerici-faşist AKP-MHP blokunun kadınların yaşam hakkına yönelik açık saldırılarına karşı kadınlar sokakları boş bırakmıyorlar. Özellikle son süreçte iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına karşı eylemli yanıtlar veriliyor.
Bu süreçte öne çıkan bir diğer dinamik ise tek adam zihniyetine karşı öğrenci gençliğin ortaya koyduğu direniştir. Üniversite gençliği için bardağı taşıran son damla Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan AKP’li kayyum rektör olsa da yıllardır o bardak yavaş yavaş doluyordu. Diplomalı işsizler ordusu gerçeği, gelecek(sizlik) kaygısı, adam kayırma ve liyakatsizliğin artık pervasızca uygulanan bir genel kural haline gelmesi başta gelen sorun alanlarıydı. Bunların yanı sıra yaşam tarzına yönelik gerici müdahaleler, iktidarın ağzından düşürmediği nefret söylemleri, yapay düşmanlar yaratan kutuplaştırma politikaları üniversiteli gençlik için “Artık yeter!” dedirten politikalardı.
Nitekim özellikle üniversite gençliği çeşitli toplumsal olaylarda varlığını hissettiriyordu. Haziran Direnişi gençliğin dinamizminin en net gözlendiği süreç olsa da Özgecan Aslan’ın katledilmesinde olduğu gibi toplumda infial yaratan kadın cinayetleri, Soma Katliamı gibi işçi katliamları vb. gelişmelerde gençlik kendi cephesinden sesini yükseltiyor ve toplumsal muhalefetin diğer bileşenleri ile eylemlerde omuz omuza veriyordu. Diğer taraftan AKP’nin üniversiteleri “kültürel iktidar” hedefi ile kuşatması, ilerici birikimin tasfiyesi ile el ele giden gerici kadrolaşma, bilcümle akademiye yönelik tek adam müdahaleleri de önemli bir öfke biriktirme alanıydı. Geçtiğimiz yıllarda üniversiteleri bölme planının hayata geçirilmesinin haftalar süren kitlesel eylemlerle karşılanması da bunun bir sonucuydu. Kangren haline gelmiş bu sorunların üzerine pandeminin yarattığı güncel çıkmazların eklenmesi her şeyi iki ile çarpıyor. Üniversite gençliği bugün yıllardır biriktirdiklerini “özerk-demokratik üniversite” talebiyle tekrar ortaya koyuyor.
Öfke biriktiren bir dinamik: Liseli gençlik!
Gençlik içerisinde öfke biriktiren bir diğer kesim ise liseli gençliktir. Her yıl mutlaka birkaç öğrencinin yaşamına son vermesiyle sonuçlanan elemeci sınavlar silsilesi, elemeci özü baki kalan sınav sistemi değişiklikleri, şifre skandalları, ders içeriğinin boşaltılması, “kindar ve dindar” bir nesil özlemine dayalı müfredatlar liseli gençliğin kronik gündemleridir.
Pandemi süreci, değişmeyen bu sorunları derinleştirmiş, üzerine yenilerini eklemiş oldu. Pandemi krizinin belki de en fazla etkilediği kesimler arasındaydı liseliler. Bir yılı aşkın bir zamandır yaşanan eğitim hakkının gaspı, sorunun en can alıcı boyutunu oluşturuyor. Resmi pandemi ilanının yapıldığı 2020 Mart ayından bugüne eğitim büyük oranda ortadan kalktı. Uzaktan eğitime geçilmesiyle birlikte tablet, internet vb. eksikleri giderilmeyen milyonlarca öğrenci eğitime erişemedi. Üzerinden 1 koca yıl geçmiş olmasına rağmen bugün hala bu ihtiyaçlar karşılanmış değil. Bu teknik eksikliklerin yanı sıra uzaktan eğitimin yarattığı problemler de meselenin bir başka boyutu. Yüz yüze eğitimin yerini tutmayan uzaktan eğitimde, verimliliğin düştüğü öğrenciler tarafından ifade edilen, eğitim emekçileri tarafından da sürekli altı çizilen bir olgudur. Ancak buna rağmen sınavların ısrarla yapılması liselilerin öfkelerini yüksek sesle dile getirmelerine yol açtı.
Liseliler özellikle sosyal medya eylemleri ile toplumun gündemine bir şekilde girmeyi başardılar, başarıyorlar. Sokağa çıkma kısıtlamalarından büyük oranda etkilenen liseliler sosyal medyayı oldukça aktif kullanıyor ve kürsüleri haline getiriyorlar. Geçtiğimiz yıl Tayyip Erdoğan’ın sözde gençlerle gerçekleştirdiği çevrimiçi buluşmayı “dislike” yağmuruna tutarak, önce etkinlik yorumlarını kapatmaya sonra da etkinliği hızlıca bitirtmeye zorlamalarından sınavların iptaline yönelik neredeyse her hafta gerçekleştirdikleri hastag eylemlerine kadar bir dizi veri, liseli gençliğin içinde biriktirdiği öfkeye işaret ediyor. Okulların kapalı olması ve sokağa çıkma kısıtlamaları liselilerin bir araya gelmelerini ve etkileşim içine girmelerini neredeyse imkânsız hale getiriyor. Bu da tepkilerini şu an için büyük oranda sosyal medya üzerinden yansıtmalarını doğuruyor.
Ancak liselilerin sorunları çözülmek bir yana daha da boyutlanıyor. Eğitimdeki kayıp, telafi edilmek bir yana, derinleşiyor. Eğitim politikalarının tek adam tarafından yalnızca sermayenin ihtiyaçları gözetilerek belirlenmesi, bu süreçte başta eğitim emekçileri ve öğrenciler olmak üzere eğitimin bileşenlerinin ve bilim insanlarının görüşlerinin alınmaması gençliğin öfkesini büyütüyor. Öğrencilerin sağlık ve gelecekleri üzerinden kumar oynayan iktidar bir gün okulları açacağını ilan ediyor, vakaların üçe dörde katlanması üzerine tekrar kapatıyor. Liseliler bir sabah kalktıklarında sınavların yapılacağını öğreniyor, ertesi sabah ertelendiğini... Plandan ve programdan yoksun, günü kurtarmaya dönük bu kararlar liselilerin tepkisini topluyor ve mevcut işleyişe dair hoşnutsuzluğunu pekiştiriyor.
Liseli gençlik önümüzdeki döneme bu sorunlar yumağı ile giriyor. Bu öfke ve tepkiyi örgütlü bir bilinçle ve ortak talepler etrafında kenetleneceği bir mücadele ile geliştirmesi yakıcı önem taşıyor. Bunun yolu ise lise meclislerini oluşturarak, başta eğitim ve sağlık hakkının gaspına karşı olmak üzere gelecek ve özgürlük mücadelesini büyütmekten geçiyor. Bunun için lise meclislerinde buluşma çağrısı ile “Eşit, parasız, bilimsel, anadilde ve ulaşılabilir, güvenli eğitim” şiarını bu zeminlerde örgütlü bir şekilde ortaya koymanın önemini sürekli anlatmak ve pratiğini inşa etmek için azami çabayı göstermek temel bir görev olarak önümüzde duruyor. Ancak bu şekilde önemli bir dinamik olan ve sürekli öfke biriktiren liseli gençliği kucaklamakla mümkün olabilir.
Devrimci Liseliler Birliği