Yemen, İsrail’e giden/gelen gemilere geçiş izni vermiyor...

Kızıldeniz’de gerilim tırmanıyor!

Emperyalist/Siyonist cephe henüz hiçbir hedefine ulaşmamışken Ansarullah’ın Bab el-Mendeb Boğazı’nı İsrail’e giden ya da oradan gelen gemilere kapatması Biden yönetiminin açmazlarını derinleştirecek.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 13 Aralık 2023
  • 08:00

Siyonist İsrail’in vahşi saldırısı atlında bulunan Gazze’deki Filistinlilerle samimi dayanışma içinde bulunan güçlerden biri Yemen’in önemli bir kısmına hakim olan Ansarullah hareketi ya da diğer adıyla Husiler’dir. Müttefikleriyle birlikte başkent Sana’da hükümet kuran Ansarullah, ülkenin Kızıldeniz sahillerindeki kentleri ile Bab el-Mendeb Boğazı’nı kontrol ediyor. Boğazın büyük stratejik önemi var. Zira dünya ticaretinin önemli bir kısmı, Aden Körfezi’ni Kızıldeniz’e bağlayan 32 km uzunluğundaki bu boğazdan geçiş yapan gemi veya tankerlerle taşınıyor.

Sana hükümetiyle Ansarullah sekiz yıl süren bir savaşın yıkıcı sorunlarıyla boğuşuyorlar. Buna rağmen ciddi bir riske girerek Gazze’deki soykırımın durdurulması için emperyalist/siyonist güçlere baskı yapmaya çalışıyorlar. Savaşta taraf olduğunu ilan eden Yemen hükümeti, İsrail’e SİHA ve Balistik füzelerle saldırılar da düzenledi. Ancak mesafenin uzun olması, atılan füzelerin ise çoğunun hedefe ulaşmadan Suudi Arabistan, Ürdün ya da ABD ordusu tarafından düşürülmesi, Gazze’ye verilen bu desteğin etkisini sınırladı.

Emperyalistler ilkin Yemen’in Filistin halkıyla dayanışma çabalarını küçümsediler. Ancak Sana hükümeti, insani yardımın Gazze’ye girişine izin verilinceye kadar İsrail gemilerinin Kızıldeniz’den geçişine izin vermeyeceğini ilan etmesi durumu değiştirdi. İlan etmekle kalmadı, bir İsrail şirketine ait gemiyi kıyıya çekti. Ardından Yemen Deniz Kuvvetleri’nin talimatına uymayan üç gemiye ise saldırı düzenledi. İsrail’e ya da İsraillilere ait gemi ve tankerler Afrika kıtasını dolanıp Cebelitarık boğazından Akdeniz’e geçiş yapma seçeneğini tartışmak zorunda kaldı. Bu ise rotanın 13 bin km uzaması anlamına geliyor.  

***

Ancak Bab el-Mendeb’in İsrail gemi ve tankerlerine kapatılması sorunu çözmeye yetmedi. ABD tehditlerine rağmen tutumunda ısrar eden Ansarullah liderleri, çıtayı daha da yükselterek meselenin ciddiyetinin idrak edilmesini sağladılar. İkinci kararda sadece İsrail’e ait olanlar değil, İsrail’e giden gemilere de geçiş izni verilmeyeceği belirtildi. Yemen silahlı kuvvetleri adına açıklama Tuğgeneral Yahya Saree, “gıda ve tıbbi yardımın Gazze'ye ulaşmaması durumunda siyonist gemilerin işgal altındaki Filistin'e (İsrail) gidiş gelişlerine izin verilmeyecektir” dedi. “İşgal altındaki Filistin'e giden her gemi bizim meşru hedefimiz olacaktır” ifadelerini kullanan Saree, bu açıklama ile ABD-İngiltere tarafından yapılan tehditler karşısında geri adım atmayacakları mesajını da verdi.

ABD savaş aygıtının Kızıldeniz’e yığınak yapması Ansarullah liderlerinin kararlılığını etkilemedi. Nitekim İsrail’e giden bir gemi, Yemen ordusunun talimatlarına uymadığı için hedef alındı. Bu ise ABD başta olmak üzere emperyalistleri diken üstünde bıraktı. Zira saldırılara karşılık vermemeyi kendileri için bir “zayıflık” sayıyorlar. Yemen’e saldırmaları durumunda ise boğazın tamamen kapanma riski yüksek olacak. Bu ise özellik AB ülkelerinin kabusu olurdu. Rusya’nın petrol ve doğalgazına ambargo koyan AB devletlerinin, diğer şeylerin yanı sıra petrol ve gazının %30’dan fazlası Bab el-Mendeb Boğazı’ndan geçen tankerlerle taşınıyor.

Tek başına saldırmayı tercih etmeyen ABD emperyalizmi, “Yemen dünyanın ticaret güvenliğini tehdit ediyor” yalanını ortaya atarak, Ansarullah yönetimine karşı bir koalisyon oluşturmak için harekete geçti. Oysa Sana hükümeti deniz taşımacılığının güvenliği ile ilgili sorumluluklarına sadık olduklarını, alınan kararın sadece İsrail’e gidip/gelen gemilerle ilgili olduğunu açıkladı.

Yansıyan haberlere göre Joe Biden yönetimi, Suudi Arabistan’la Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) Yemen’e saldırmak için girişimlerde bulundu. Ancak istediği sonucu alamayınca “Yemen’e karşı koalisyon” oluşturmak için harekete geçti. Bu arada Sana’ya gönderdiği aracıların bir sonuç almaması durumunda ABD’nin Yemen’e saldırabileceği yönünde spekülasyonlar yapılıyor. Ancak seçim hazırlığına giren Biden’ın Kızıldeniz’in taşımacılığa kapanmasına yol açabilecek bir saldırıyı göze alması kolay görünmüyor.

***

Halkın ezici çoğunluğu tarafından desteklenen Sana hükümetinin sergilediği kararlılık, ABD emperyalizminin caydırıcılığının sınırlarını göstermesi bakımından dikkate değer bir gelişmedir. Önceki savaşlarda İsrail’e destek veren ABD, bu defa doğrudan savaşta taraf olmak zorunda kaldı. Bu ise Ortadoğu’daki Amerikan karşıtlığını derinleştirmekle kalmadı, Biden yönetimini de sorunlarla yüz yüze bıraktı. İddia ettiği gibi demokrasinin değil barbarlığın temsilcisi olduğunu dünyaya göstermek pahasına Gazze’deki soykırıma ortak olan ABD, Hamas’ı/Filistin direnişini ortadan kaldırma hedefine de ulaşamadı. Dünya halkları nezdinde insani ve ahlaki bir çöküş yaşamasına neden olan siyonistlerle suç ortaklığı, başını Binyamin Netanyahu’nun çektiği Tel Aviv’deki cellat takımına da zafer kazandıramadı.

Irak ve Suriye’deki ABD üslerine her gün saldırı düzenlenirken, Kızıldeniz’de artan gerilimle yüz yüze kalan Biden yönetimi artık ne askeri zorla ne diplomasiyle sorun çözebiliyor. Tersine el attığı her sorun daha da derinleşiyor. Siyonist rejimi korumak için bölgeye askeri yığınak yapan, on milyarlarca doları Tel Aviv’e akıtan, 7/24 siyonist savaş aygıtına silah ve mühimmat taşıyan ABD’nin İsrail’i korumasının faturası günden güne kabarıyor. Siyonist çetenin soykırımda ısrar etmesi, Gazze’de etnik arındırma politikasını sürdürmesi ise, kendisinin de siyonist olduğunu söyleyen Biden’ın ayağına dolanmaya başladı. Öyle ki, bizzat kendisi Gazze’ye insani yardım yapılmasının gerekli olduğunu dile getirmeye başladı.

Biden yönetiminin açmazları Washington’dan yapılan açıklamalara da yansımaya başladı. ABD Dışişleri Bakanlığı adına yapılan açıklamalarda İsrail’in Gazze’de soykırım yapmasına dair ilk defa uyarıcı ifadeler kullanıldı. Bu açıklamalar elbette ABD’nin soykırımın esas sorumlusu olduğu gerçeğini değiştirmez. Ancak bu değişim, kıyıma aynı şekilde uzun süre devam etmenin mümkün olmadığını Biden yönetiminin de idrak etmeye başladığına işaret ediyor.

Kızıldeniz’de tırmanan gerilimi çözmekten aciz olan ABD, Gazze’de ateşkes ilan edilmesi yönündeki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararını tek başına veto etti. İngiltere bile çekimser oy kullandı. Bu tablo, dünyanın en büyük emperyalist gücü için diplomatik açıdan tam fiyaskodur. Gelinen yerde ne soykırımın durdurulması için talimat verebiliyor ne insanlığa karşı işlediği bu suçun sonuçlarına katlanmak istiyor. Bu vahşi döngünün bedeli ise en gaddar bir şekilde Filistin halkına ödetiliyor.

Emperyalist/siyonist cephe henüz hiçbir hedefine ulaşmamışken Ansarullah’ın Bab el-Mendeb Boğazı’nı İsrail’e giden ya da oradan gelen gemilere kapatması Biden yönetiminin açmazlarını derinleştirecek. Bu gelişmeleri ne kadar tolere edebileceği ise belli değil. Göründüğü kadarıyla ya Gazze kasabı Netanyahu’ya bir yerde dur diyecek ya da çatışmaların şiddetlenip bölgesel bir boyut kazanmasına engel olmayacaktır.