Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması, NATO ve emperyalist batı bloku tarafından ısrarla devam ettirilen Ukrayna’daki emperyalist savaşın küresel gıda fiyatları üzerindeki etkisini azaltmak için Birleşmiş Milletler (BM), Rusya, Türkiye ve Ukrayna arasında 22 Temmuz 2022'de İstanbul’da imzalamıştı. Daha önce anlaşmayı uzatan Rusya yetkilileri, erken bir tarihte anlaşmanın tekrar uzatılmayacağı yönünde mesajlar vermeye başladılar. Zira anlaşmaya göre Rusya’ya ticaret alanında sağlanacağı vaat edilen kolaylaştırıcı adımlar atılmadı. Putin yönetimi biraz da Saray rejimine “kıyak” olsun diye uzatıyordu anlaşmayı. Ancak bu defa öyle olmadı. Kendilerine verilen sözlerin tutulmadığını gerekçe gösteren Devlet Başkanı Vladimir Putin, Karadeniz tahıl koridoru anlaşmasından 17 Temmuz tarihinden itibaren çekilme kararı aldı.
Uzatma tartışmaları devam ederken Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da konuyla ilgili açıklamasında, Rusya'nın yükümlülüklerini yerine getirdiğini ve anlaşmanın süresini birkaç kez uzattığını, buna rağmen Karadeniz Tahıl Koridoru Anlaşması'nın ülkesiyle ilgili kısmının uygulanmadığını söylemişti. Anlaşmanın Ukrayna ile ilgili kısmının ticari projeye dönüştüğünü savunan Lavrov, Ukrayna limanlarından ihraç edilen toplam tahıl hacminin yüzde 3'ten azının Dünya Gıda örgütü listesinde yer alan fakir ve muhtaç ülkelere gittiğine dikkat çekmişti.
Rusya Dışişleri Bakanlığı anlaşma defterini kapattı ve şu açıklamayı yaptı:
“Eylül 2022'den bu yana ihtiyacı olan ülkelere bağışlanması planlanan 262 bin ton Rus gübresinden sadece iki parti sevkiyatı yapıldı. Gübrenin 20 bin tonu Malavi'ye, 34 bin tonu da Kenya'ya gönderildi. BM, bu konularda sessiz kalmaya devam ediyor. Batı'da ise gıda ve gübre konusunda bile Rusya'ya yönelik yaptırımların hafifletilemeyeceği bildiriliyor. Bu koşullarda, süresi 17 Temmuz'da sona erecek anlaşmanın devam ettirilmesi için herhangi bir neden yok.”
Putin yönetiminin bu kararı almasının temel nedenlerinden biri, AKP şefinin beş Neonazi komutanı -Putin’le yaptığı anlaşmayı hiçe sayarak- Zelenski’ye teslim etmesi, “Ukrayna NATO’ya girmeyi hak ediyor” şeklindeki açıklaması ve İsveç’in NATO’ya katılımına onay vermesidir. Belli ki, Putin bu koşullarda AKP şefine yeni bir “kıyak” yapmak istemiyor. Zira anlaşmadan en çok fayda sağlayan Saray rejimiydi.
Emperyalist haydutların timsah gözyaşları
Rusya yetkilileri tarafından yapılan bu açıklamaların ardından, yoksulluğun, açlığın savaşların birinci dereceden sorumluları olan batılı emperyalist merkezlerin temsilcileri iki yüzlü yalanlara dayanan kara propaganda pompalanmaya başladılar. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken şunları dedi:
“Rusya'nın bugün gıdayı silahlandıran eyleminin sonucu, ihtiyacı olan yerlerde gıdaya ulaşmayı zorlaştırmak ve fiyatların yükselmesine neden olmaktır. Nihayetinde bu vicdansızlıktır."
Emperyalist savaş aygıtı NATO’nun şefi Jens Stoltenberg ise, yayınladığı Twitter mesajında ise şu ifadeleri kullandı:
“Müttefikimiz Türkiye ve Birleşmiş Milletler ’in çabalarına rağmen Rusya’nın Karadeniz Tahıl Girişimi’nden tek taraflı bir kararla çıkmasını kınıyorum. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı yürüttüğü gayri meşru savaş dünya genelinde milyonlarca savunmasız insana zarar vermeye devam ediyor.”
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’de savaş kundakçılarının korosuna katılarak şu açıklamayı yaptı:
“Rusya'nın kararı dünyanın dört bir yanında ihtiyaç sahiplerine darbe indirecek. Yüz milyonlarca kişi açlıkla karşı karşıya. Tüketiciler küresel düzeyde geçim sıkıntısı kriziyle yüz yüze. Milyonlarca kişi, Rusya'nın bu kararının bedelini ödeyecek.”
Savaş ateşine benzin döken ABD-NATO cephesine bir şey demeyen BM şefi Guterres, boş nutuklar atarak savaş kundakçılarına hizmet ediyor. Ukrayna savaşını hem kışkırtan hem alevlenmesi için sürekli ateşe benzin döken, Ukrayna’daki gerici, ırkçı rejimi silaha ve paraya boğan bu savaş suçlularının açıklamalarında samimiyetin kırıntısının bulunması mümkün mü? Keza bu emperyalist hegemonya savaşlarına yatırılan dev servetlerle dünyadaki açlık, barınma, sağlık, eğitim gibi temel sorunların tümü çözülebilirdi. Oysa dünyanın efendileri tam tersi yönde çaba harcıyorlar. NATO denilen savaş örgütü ve başını ABD’nin çektiği emperyalist blok durmaksızın savaş üretmektedir. Silah tekelleri bu savaşlardan büyük vurgunlar yapma imkanı bulurken, korkunç yıkımların bedelini ise dünyanın mazlum halkları ödüyor.
Sorunu yaratanlar çözüm üretemezler
Anlaşmanın iptali üzerine harekete geçen AB şefleri, “dayanışma rotaları” dedikleri Ukrayna'ya komşu ülkelerden geçen kara ve demiryolu bağlantılarının daha çok kullanılması arayışı içinde olduklarını söylediler. Ancak tahıl ürünleri üzerinden milyarları vuran tekeller AB’nin sözünü ettiği plana direnç gösteriyor. Polonya ve Ukrayna'ya komşu diğer ülkelerin çiftçilerinin protesto eylemleri, mayıs ayında Brüksel’in Ukrayna tahılının ithalatının karayoluyla yapılmasına kısıtlama getirmesiyle sonuçlanmış ve nakliyatın sadece transit yapılmasına izin vermişti. Ukrayna tahılının oluşturduğu rekabet tehdidi, özellikle Polonya'daki tahıl üretimi üzerinden vurgunlar yapan tekeller için “hassas” bir mesele. Savaş kışkırtıcılığında başı çekenlerden biri olan Varşova hükümeti, rekabetin kendi ürünlerinin değerini düşürdüğü gerekçesiyle geçen Nisan ayında sınırlarını Ukrayna’dan tahıl ithalatına kapatmıştı. Polonya tekellerinin çıkarlarını korumak amacıyla, Romanya, Bulgaristan, Macaristan, Slovakya ve Moldova tarım bakanlarıyla görüşen Polonya Tarım Bakanı Robert Telus, Ukrayna’nın tahıl ithalatına uygulanan ambargonun 15 Eylül sonrasına uzatılması için Avrupa Birliğine baskı yapılması için çaba sarf ediyor. Rusya’nın Tahıl koridoru anlaşmasını tek taraflı fesh etmesi üzerine yaygaralar koparanların soruna “çözümü” bu şekilde olmaktadır.
***
Dünyayı tehdit eden sorunlar üzerine açıklamalar yapan konunun uzmanları, hızla büyüyen açlık tehlikesine dikkat çekiyorlar. İsviçre'deki St. Gallen Üniversitesi'nde uluslararası ticaret ve ekonomik kalkınma profesörü Simon Evenett şunları dedi:
“Karadeniz anlaşması birçok ülkenin gıda güvenliği için kesinlikle kritik öneme sahip. Bu anlaşmanın kaybedilmesi yüksek borç seviyeleri ve iklimsel etkilerle karşı karşıya olan ülkelerin sorunlarını daha da arttıracak.”
Evenett, yükselen faiz oranlarının ve zayıflayan para birimlerinin “birçok gelişmekte olan ülkenin küresel piyasalardaki dolar alımlarını finanse etmesini zorlaştırdığının” belirtiyor. Bu arada BM Gıda ve Tarım örgütü 45 ülkenin dışarıdan gıda yardımına muhtaç olduğunu, yüksek yerel gıda fiyatlarının bu ülkelerde “endişe verici düzeydeki açlığın itici gücü” haline geldiğini kaydetti.
Merkezi New York’ta bulunan Uluslararası Kurtarma Komitesi (IRC) Başkanı David Miliband ise, “Rusya’nın bu kararının bölgeden tahıl ihracatının geleceğini tehlikeye atacağını ve gıda güvensizliği ile karşı karşıya kalan 349 milyon kişi tarafından etkisinin hissedileceği” uyarısında bulundu. Yaptığı yazılı açıklamada, “Doğu Afrika tahılının yaklaşık yüzde 80’inin Rusya ve Ukrayna’dan ithal edildiği; bölgede 50 milyondan fazla kişinin kriz düzeyinde açlıkla ve bu yıl yüzde 40’tan fazla artan gıda fiyatlarıyla karşı karşıya olduğunu” belirtildi. Açıklamada, “İhtiyacın arttığı bir dönemde küresel gıda arzının sekteye uğramasının yıkıcı sonuçları olabilir” denildi. Bu uyarıları yapan “uzmanlar” neden sorunun kaynağına dair söz söylemekten kaçınıyorlar. Oysa önemli olan sadece çetele tutmak değil, sorunun kaynağı olan emperyalist saldırganlık ve savaşa karşı net bir tutum alabilmektir aynı zamanda.
Emperyalist kapitalizm savaşların yanı sıra durmaksızın sefalet ve açlık üretmektedir. Bu savaşlar bugün insanlığın karşı karşıya kaldığı açlığın temel nedenlerinden biri olmakla birlikte, insan emeğinin sömürüsü ve talanı üzerinden varlığını sürdüren kapitalizm sorunların asıl kaynağıdır. Kapitalizmin aşırı üretim anarşisi çevre ve doğanın geri dönüşü olmayan yıkımına da sebep olmaktadır. Bundan dolayı dünya çapında ormanlar talan edilmekte, milyonlarca hektarlık ekilebilir tarım arazisi ise çöle dönüşmektedir. Mevsim normallerinin çok üstünde seyreden hava sıcaklıkları tarımsal üretimi olumsuz etkilerken, sektörde üretim yapan kapitalist tekellerin aşırı kar hırsı da insanlığın ihtiyacı olan temel tüketim maddelerine ulaşmayı günden güne zorlaştırıyor. Dolayısıyla, insanlığı tehdit eden açlık tehlikesine karşı iki yüzlü nutuklar atanlar bu suçun birinci dereceden failleridir. Sorunların çözümü, ancak bu savaş suçlusu sahtekarlara ve temsilcisi oldukları emperyalist kapitalizme karşı mücadele ile mümkün olabilir.