Uzun süreden beri devam eden bir tahıl koridoru tartışması vardı. Tartışma, Ukrayna savaşının başlatılmasından sonra birçok ülkede baş gösteren gıda sıkıntısından neşet etmişti. Zira ABD-NATO cephesinin sonu gelmez provokasyonları Putin yönetiminin Ukrayna’ya saldırmasıyla sonuçlanmıştı. Ancak hem Rusya hem Ukrayna’nın tahıl ihracatçısı olması ve bu iki devletin dünya tahıl üretiminde önemli paylara sahip olması gıda maddelerinin tedarikinde sorunlara yol açmış, Afrika ülkelerinde ise açlık tehlikesini büyütmüştür.
Şubat ayında ilan edilen savaşın bitirilmesi yönünde harcanan çabalar, ABD-İngiltere ikilisi tarafından sabote edildi. Rusya’yı yıpratmak adına Ukrayna’yı cehenneme attılar. Savaşın uzaması ise, gıda krizinin ciddi bir hal almasına neden oldu. Savaşı kışkırtan ABD ile suç ortakları hem Rusya’nın tahıl ihraç etmesini sabote ediyorlar hem gıda krizinden Putin yönetimini sorumlu tutuyorlardı. Tartışma bu minval üzerinde devam ederken, “güvenli tahıl koridoru” oluşturma fikri, Putin yönetimi tarafından ortaya atıldı. Hem Rusya hem Ukrayna ile ilişkileri bulunan Türk sermaye devleti, coğrafi konumu bakımında da böyle bir koridorun oluşturulması için uygun bulundu.
Tahıl Koridoru için daha önce de görüşmeler yapılmış ancak kesin bir anlaşmaya varılamamıştı. Bu defa ise mutabakata varan taraflar imzayı attılar. Anlaşmayı Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, Ukrayna Altyapı Bakanı Oleksandr Kubrakov ile BM Genel Sekreteri Antonio Guterres imzaladı. Ancak taraflar tek bir belgeye imza atmadı. Hulusi Akar ve BM şefi hem Rusya hem Ukrayna ile ayrı ayrı anlaşma imzaladılar. Rusya ile Ukrayna temsilcilerinin aynı masaya oturmaktan kaçındıkları da gözlendi.
İmzalanan anlaşmaya “Tahıl ve yiyecek maddelerinin Ukrayna limanlarından emniyetli sevki girişimi belgesi” adı verildi. Buna göre tahıl taşıyan gemilerin güvenli geçişi sağlanacak, boş dönen gemilerin silah taşımaması için tarafların temsilcilerinin katılımıyla oluşturulan “müşterek koordinasyon merkezi” tarafından kontrol edilecek.
***
Anlaşmanın imzalanmasından sonra bir konuşma yapan BM şefi Guterres, şunları söyledi: “Bugün Karadeniz’de bir umut ışığı var, bir olasılık ışığı var, bir çare ışığı var. Dünyanın buna her zamandan çok ihtiyacı var. Bunun gerçekleşmesine vesile olan herkese çok teşekkür ederim…”
Guterres’ten sonra söz alan AKP şefi ise, anlaşmanın sağlanması için çok çaba sarf ettiklerini iddia etti. AKP şefinin anlaşmaya aracılık etmesi, gıda krizinin çözülmesine katkı yapma kaygısından çok, Türkiye’nin stratejik konumunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha muhataplarına hatırlatmak ve alışık olduğu pazarlıklarda “güçlü bir kart” olarak masaya sürmek içindir. Zira birbiriyle aynı masaya oturmaktan imtina eden taraflarla ilişkilerini devam ettirerek, “kimse bizden vazgeçemiyor” mesajını ilettiğini var sayıyor.
***
Taraflar anlaşmaya uyar ve anlaşma kesintiye uğramadan uygulanırsa, gıda krizini kısmen hafifletebilir. Ancak bu anlaşmanın krizin aşılmasına vesile olması mümkün görünmüyor. Zira gıda krizi Ukrayna savaşıyla daha da derinleşmiş olsa da krizi yaratan kapitalizmin üretim ve bölüşüm ilişkileridir. Dolayısıyla Ukrayna tahıllarının piyasalara sürülmesi esas yaraya merhem olmayacaktır.
Kapitalist ilişkiler içinde gıda krizine köklü çözüm bulunması olası görünmüyor. Çünkü sorun, zenginlik ya da yeterli gıda olmamasından değil, kapitalist bölüşüm ilişkilerinin kaçınılmaz sonucu olarak meydana geliyor. Elbette bu sistem içinde de kitlelerin sağlıklı/yeterli gıdaya ulaşmaları meşru bir haktır. Bu hak uğruna mücadele etmek meşru ve kaçınılmazdır. Giderek vahim bir hal alan bu sorunun köklü çözümü için ise, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyetin kaldırılması ve kapitalist asalakların artı-değere el koymasının engellenmesi gerekiyor.