Ukrayna’daki savaş, Rusya’yı da gözeten ikili bir siyaset sayesinde Türkiye’ye bazı fırsatlar sunsa da kucağına ansızın mayınlar da bırakabiliyor.
Türkiye dünyayı etkileyen buğday krizini aşmak üzere BM’nin önerdiği tahıl koridoru için kilit rolüne hazırlanırken Kiev yönetiminin işgal altındaki bölgelerden buğday taşıyan Zhibek Zholy adlı gemiyle ilgili “suçüstü” yapan hamlesiyle köşeye sıkıştı.
Ukrayna’nın talebi üzerine geminin Karadeniz’de RO-RO seferleri için kullanılan Karasu Limanı açıklarında alıkonulması, Rusya-Ukrayna-Türkiye üçgeninde yeni bir krize zemin yapıyor. Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar’ın olayı “Tam işbirliğimiz var. Gemi Türk gümrük yetkilileri tarafından alıkonuldu” diye sunması Rusya karşısında Türkiye’nin durumunu biraz daha nazikleştirdi.
Türk yetkililer, geminin yükü, çıkış yeri ve rotasıyla ilgili inceleme yapıldığını belirtmekle yetiniyor. Reuters’a konuşan bir Türk yetkilisi “Talep üzerine gemi Karasu açıklarında durduruldu. İddialar etraflıca araştırılıyor. Tahılın kime ait olduğu yazmıyor" dedi. Yetkili, Türkiye'nin konuyla ilgili Rusya, BM ve üçüncü taraflarla temas hâlinde olduğunu da söyledi.
Rusya ise Ankara ile gerilimden kaçındığı izlenimi veriyor. Önce Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov “Gemiye el konulduğuna dair bilgi yok” yanıtını verdi. Ardından Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov “Gemi gerçekten Rus bandıralı fakat sanırım Kazakistan’a ait ve kargo Türkiye ile Estonya arasında yapılan bir sözleşmeyle taşınıyordu" bilgisini paylaştı. Geminin sahibi Kazakistan merkezli KTZ Express Shipping ise geminin yaptırım altında bulunmayan Rus Green Line şirketi tarafından kiralandığını duyurdu.
Ukrayna Başsavcılığı 30 Haziran’da Türkiye Adalet Bakanlığı’na gönderdiği mektupta, Zhibek Zholy’nin yasadışı buğday ihracatına karıştığı, 7 bin ton yükle Berdyansk’tan Karasu’ya hareket ettiğini bildirip soruşturma talep etmişti. Ukrayna Dışişleri Bakanlığı da geminin yükünü 4 bin 500 ton tahıl olarak vermişti.
Gemi izleme sitelerine göre Azak Denizi kıyısında Zaporizhzhia bölgesine bağlı Berdyansk’tan ayrıldıktan sonra 29 Haziran’da Kerç Boğazı’ndan geçen gemi, 1 Temmuz’da Karasu Limanı’na ulaştı. Gemi limana 1 kilometre açıkta demir attı.
Moskova, Rus güçlerin kontrolü altındaki Berdyansk ve Mariupol’dan sevkiyatın başlayacağını duyurmuştu. Rusya'nın Zaporizhzhia bölgesine atadığı vali Yevgeni Balitskyi de Telegram hesabından “Birkaç ay aradan sonra ilk kargo gemisi Berdyansk ticari limanından ayrıldı; 7 bin ton tahıl dost ülkelere gidiyor” diye yazmıştı. Balitskyi ayrıca geminin güvenliğinin Karadeniz Donanması tarafından sağlanacağını belirtmişti. Ruslara ait sosyal medya hesaplarından geminin donanma eşliğinde kentten ayrılışının görüntüleri yayımlanmıştı.
Ukrayna Büyükelçisi Bodnar soruşturmanın tamamlanmasının ardından yüke el konulmasını beklediklerini belirtiyor. Ancak 5 Temmuz itibarıyla gemi limana yanaştırılmadı ve yük boşaltılmadı. Kiev’in el koyma ısrarı sürerse Türkiye meselenin Türkiye-Rusya ya da Türkiye-Ukrayna krizine dönüşmesini önlemek için soruşturmayı geciktirebilir.
Reuters’a göre Ukrayna Başsavcılığı, Karasu’daki gemiden önce, 13 Haziran’da Türkiye’ye gönderdiği mektupta Herson’dan çalıntı buğday taşıdıkları şüphesiyle üç Rus gemisinin soruşturulmasını istedi. Rus Crane Marine’e ait Mikhail Nenashev, Matros Pozynich ve Matros Koshka adlı gemiler nisan ve mayısta Sivastopol’den demir aldı. Reuters gemilerdeki yükün çıkış ve varış noktalarını belirleyemediğini not etti. Rusların atadığı Herson yönetimi ise Kırım üzerinden yapılan taşımadan yerel çiftçilerin sorumlu olduğunu belirtti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 23 Haziran’daki açıklamasında kayıtlarda gemilerin çıkış limanı ve yükün menşeinin Rusya olduğunu açıklamıştı. Reuters’a göre tekrarlanan seferlerle Mikhail Nenashev yüklerini Türkiye’nin Dörtyol ve Derince limanlarına, Matros Pozynich ve Matros Koshka da Suriye limanlarına indirdi.
Zhibek Zholy’nin alıkonulması olayı birkaç açıdan önem kazanıyor. Geminin Karasu Limanı yakınlarına demir atması, buğdayın alıcısının Türkiye olup olmadığı sorusunu akla getiriyor. Rus medyasına göre gemiyi Ekim 2021'de bir yıllığına KTZ Express Shipping'den kiralayan Rus şirketi Green Line, tahıl ticareti yapan Estonyalı Mangelbert OÜ adlı şirketle Ukrayna'dan Türkiye'ye tahıl taşımacılığı için anlaştı. Avrupa'da kayıtlı bir şirket olan satıcı da işlemin yasal olduğunu beyan etti.
Böylesi bir durum Kiev’in çalınan buğdayın Türkiye’ye satıldığı suçlamasını haklı çıkartır ve Ankara’yı zor durumda bırakır. Bodnar geçen ay “Rusya’nın Ukrayna’dan çaldığı tahılları alanlar arasında Türklerin de olduğunu” öne sürmüştü. Çavuşoğlu suçlamaya, "Ukrayna'nın malının gayrı meşru olarak uluslararası piyasada satılmasına da karşıyız, Türkiye'de de satılmasına müsaade etmeyiz" yanıtını vermişti.
İkincisi, bu olay BM’nin himayesinde Türkiye-Ukrayna-Rusya üçgeninde kurulmak istenen mekanizmayı sabote edebilir. Mekanizmanın kurulmasını beklemeden buğday yüklü geminin Türkiye’ye gelmesi, üstelik işin içinde bir kontratın olması, ister istemez Ankara’nın arabuluculuk rolünün güvenilirliğini tartışmaya açıyor. Rusya, İngiltere gibi üçüncü bir ülkeye ait donanma gemilerinin tahıl koridorunun güvenliğine dâhil olma teklifini reddederken boş dönen gemilerle Ukrayna’ya silah taşınmasını önlemek için de kontrol mekanizmasında olmak istiyor. Kritik anlaşmazlık noktalarından biri de işgal altındaki bölgelerdeki tahılın nasıl çıkarılacağıyla ilgili. Rusya tahılın yerel üreticilerden satın alındığını ve bunda sorun olmadığını savunurken Kiev nasıl çıkarsa çıksın işgal altındaki bölgelerden ihracatı hırsızlık olarak görüyor.
Gemi hadisesinde üçüncü boyut, Türkiye’nin ucuza buğday temin etme gibi bir hayali varsa Ukrayna’nın radarından kolayca kaçamayacağı anlaşılıyor.
Tabii, tahıl koridoru kurulursa Ankara’nın Ukrayna tahılını ucuza getirme beklentisi de var. Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, 7 Haziran’da Ukrayna ile tahılı yüzde 25 daha ucuz almak için anlaşma yaptıklarını ama Rus saldırısı ile ürünü ihraç etme konusunda ikilem yaşadıklarını açıklamıştı.
Türkiye, Rusya, Ukrayna ve BM’nin dahliyle kurulması planlanan tahıl koridoru, İstanbul’da bir komuta merkezinin kurulması, bu merkez üzerinden Odessa Limanı başta olmak üzere Karadeniz’e bırakılan mayınların temizlenmesi, gemilerin güzergâhı, sigortalanması ve güvenliğinin koordine edilmesi öngörülüyor. Bu rota sayesinde Rusya ve Ukrayna’daki tahılın dünya piyasalarına ulaştırılması hedefleniyor.
Kiev’e göre Odessa Limanı'nda bekleyen 84 gemide 22 milyon tondan fazla tahıl bulunuyor. Bu gemilerin açılabilmeleri için Rus savaş gemilerini önlemek üzere bırakılan mayınların temizlenmesi gerekiyor. Kiev yönetimi mayınların kaldırılması hâlinde Rusya’nın saldıracağını düşünüyor. Koridorun önemini anlamak için sadece Afrika’nın tahıl ihtiyacının yüzde 40’ının Rusya ve Ukrayna’dan karşılandığını bilmek yeterli.
Bu krizi aşmak için ortak mekanizma önerisi 8 Haziran’da Ankara’da Lavrov-Çavuşoğlu görüşmesinde tartışılmıştı. 21 Haziran’da Milli Savunma Bakanlığı’ndan bir heyet, Moskova’da meselenin teknik detaylarını müzakere etmişti. Mekanizmayı hayata geçirmek için İstanbul’da dörtlü toplantı gündeme geldi. Ancak bu yönde henüz bir takvim belirlenemedi.
Rus medyası, Ukrayna'nın gemiye el koydurarak Türkiye'yi çatışmanın tarafı olmaya ve kritik kararlar almaya zorladığı yönünde yorumlar yapıyor. Nezavisimaya gazetesi “Türkiye'nin Kiev'in baskısına boyun eğmeyeceği düşünülüyor. Aksi takdirde Ankara, küresel tahıl krizinin çözümünde arabulucu rolünü kaybedecektir” diyor.
Türkiye’de muhalif medya ise koridor planının Karadeniz’de battığına dair abartılı çıkarımlarda bulunuyor: “Madrid'deki NATO zirvesinde ittifakın yol haritası yeniden şekillendirilirken Türkiye'nin Karadeniz'de tahıl koridoru için arabuluculuk planı suya düştü.”
Ancak diplomatik çabalar kesilmiş değil. Bu krizin gölgesinde Ukrayna ve Türkiye Savunma Bakanlığı yetkilileri 4 Temmuz’da Ankara’da buluştu. Tahıl koridoru ve mahsur kalan uçaklar meselesi ele alındı. Konu, İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin 5 Temmuz’daki Ankara ziyaretinde de gündeme geldi. Draghi, BM şemsiyesi altındaki koridorda Türkiye’nin merkezi rolüne değinirken “Gemiler güvenlik içerisinde geçişini gerçekleştirmeli, Rusların hücumuna uğramamalı ve bunların içerisinde silah bulunmamalı. Rusların istediği de bu. Üç taraf [Ukrayna, BM, Türkiye] hazır ve Kremlin'in katılımını bekliyorlar” dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bir hafta ya da 10 gün içerisinde görüşmeleri yoğunlaştırıp neticeye ulaşma umudunu dile getirdi.
Karasu açıklarında çözüm bekleyen gemi krizi, BM çatısı altında uzlaşılmış bir tahıl koridorunun önemini vurguluyor.
Al-Monitor / 07.07.22